1. YAZARLAR

  2. Oral Çalışlar

  3. İlker Başbuğ hukuku yenebilir mi?
Oral Çalışlar

Oral Çalışlar

Yazarın Tüm Yazıları >

İlker Başbuğ hukuku yenebilir mi?

17 Mart 2010 Çarşamba 15:10A+A-

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un mahkeme önüne çıkarılacak sanık Orgeneral Saldıray Berk’i savunmasını değerlendiren Ahmet Altan şöyle bir ifade kullanmış: “Başbuğ hukuku yenemez.”

Başbuğ dahil hiç kimsenin bu ülkede artık hukuku çiğnememesini, çiğneyemeyecek ölçüde hukuka saygılı davranmasını isteyen birçok insandan sadece biriyim. Benim bu isteğimin arka planında (tıpkı pek çok insanın isteğinin arka planında olduğu gibi) birçok acı deneyim var.

Bugüne kadar (yargı kurumu dahil olmak üzere) ülkeye egemen olan birçok kurum hukuka uymadı, uymak istemedi ve Türkiye bir hukuksuzluk ülkesi olarak ün yaptı.

Türkiye’nin yıllar boyunca yaşadığı irili ufaklı hukuksuzlukları ve eşitsizlikleri incelerken, askeri darbelerin sahip olduğu olağanüstü konumun altını çizmemiz gerekir.

Bu ülkede askerler üç kez açıkça hukuk sistemini tamamen ortadan kaldıran askeri darbe yaptılar. Hukuku çeşitli biçimlerde ve çeşitli süreçlerde defalarca çiğnediler.

Bütün hukuk sistemini ortadan kaldırarak yerine zorbalığın hukukunu koyan ‘askeri darbe’ olgusu, hem yaşanmış olan hukuksuzlukların hem de mümkün olan hukuksuzlukların en büyüğü sayılabilir.

***

Şu anda yargılanmakta olan birçok emekli ve görevli subay, darbe girişiminde bulunmakla suçlanıyor. Onları bu ülkenin yargı kurumları, bu ülkenin savcıları suçluyor. Bu daha önce mümkün olamazdı.
Savcılar daha önce böyle bir şeye girişselerdi, Şemdinli sürecinde olduğu gibi yerle yeksan olurlardı.

Şemdinli davası elbette ki (olumsuzluk anlamında da, hukuku yok sayan üst düzey ordu mensuplarını yargılama cesareti bakımından da) bir dönüm noktasıydı. Şemdinli Savcısı’nın başına gelenlerden, hukuku korumak ve savunmak açısından önemli ipuçları çıkartmak mümkün.

 ***

Ergenekon davasının savcıları, Şemdinli deneyimini de unutmadan hukuki görevlerini yerine getiriyorlar. İşin içine askerler girdiğinde hukukun uygulanmasının zorlaştığının, hukukun hukuksuzluğu yenmesinin kolay olmadığının bilincindeler. Darbecilik bu ülkenin belki de en köklü geleneği ve alışkanlığı. Bu nedenle, parlamen-ter rejime geçildiğinde bile darbecilerin itibarı ve yarattıkları kurumlar genelde varlıklarını sürdürüyorlar. Parlamenter rejimin temsilcilerinin büyük bir çoğunluğu, bunu meşru bir durum olarak algılayabiliyor.

Örneğin hukuk bugüne kadar 12 Eylül askeri darbesinin liderlerini yenemedi. Onları yakalarından tutup yargı önüne çıkaramadı. Daha öncekileri de çıkaramamıştı. Zaten, daha düne kadar,
darbecilerden hesap sorulabileceği, hukukun darbecileri yargılayıp, onlardan üstün olabileceği gibi fikirler fantastik fikirler olarak algılanırdı.
Ergenekon davasında ilk tutuklama başladığında, birçok kimse, ‘yarın serbest kalırlar ve bunu yapmaya kalkanlardan bunun hesabını sorarlar’ değerlendirmesinde bulunuyordu. Yaşanmış deneyimlere dayanarak konuşuyorlardı.

Ama bu kez olaylar beklendiği şekilde gelişmedi. Hukuk, cesur hukukçular sayesinde ve demokrasiyi savunan kamuoyunun de desteğiyle hukuksuzluğu yenebileceği umudunu yarattı. İnişlerle çıkışlarla olsa dahi, son yıllarda alıştığımızdan farklı sahneler gördük. Türkiye’nin normal demokratik ülkelere benzeyebileceği yönünde beklentiler içine girdik.

***

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bu normalleşme sürecinin sıkıntılarını en çok yaşayan isim olarak görülüyor... Başbuğ’un yakın silah arkadaşlarının bir kısmı ‘darbecilik’ suçlamasıyla yargılanıyor.
Bir kısmı tutuklandı. 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’in de benzer gerekçelerle suçlanması ve yargılanacak olması, hukukun gücünü göstermek bakımından bir önemli aşamayı ifade ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yönetim kademesindeki en üst noktalarda şu anda görev yapan bir komutan yargıya hesap verecek şekilde ağır bir suçlamayla yüz yüze. İddianame yazıldı. Dava kabul edildi. Yargılama başlayacak.

Bu noktadan itibaren yapacak çok fazla bir şey yok. Yargı söyleyeceğini söyleyecek ve bu yargılamaya bütün devlet kurumları ve herkes saygı gösterecek, müdahalede bulunmaya kalkışmayacak.

***

İşte İlker Başbuğ olguları bu şekilde algılamak istemedi. Yargıya açıktan müdahalede bulundu. Bir anlamda hukuka meydan okudu. Bütün yurttaşlar gibi Başbuğ ve onun silah arkadaşları da kanun önünde, hukuk önünde eşit olduklarını artık anlamak zorundalar.
Türkiye ancak onların bunu anlamak zorunda kaldıkları bir ortamın oluşması halinde hukuk devleti olarak tanımlanabilir. Bu olmadığı sürece, ‘hukukun üstünlüğü’ de, ‘yargının bağımsızlığı’ da içi boş klişeler olmanın ötesine geçemezler

RADİKAL

YAZIYA YORUM KAT