İletişim kanallarındaki tekelleşmeye karşı ne yapmalı?
Turgay Yerlikaya, Elon Musk'ın da baskılara dayanamayıp geri adım atmasından sonra en temelde bir alternatif iletişim kanalı ihtiyacının ortaya çıktığını ifade ediyor.
Turgay Yerlikaya / Yeni Şafak
İsrail devlet propagandası: Elon Musk’ın İsrail ziyareti
Geçtiğimiz hafta “Elon Musk ve İsrail Lobisi” başlıklı yazıda, İsrail lobisinin bütün baskılarına rağmen X platformunun pozitif ayrışmasına değinmiştim. Söz konusu yazıda, Musk’ın Facebook, Youtube ve Instagram gibi platformlara kıyasla, X’i farklı ses ve kimliklere açtığı ve özellikle Filistin’in halkının yaşadığı trajedinin duyurulmasına imkan tanıdığını ifade etmiştim. Fakat bugünlerde, kısmi farklılaşma eğilimleri ve otonom tavrı ile ön plana çıkan Musk’ın bu politikasını ne kadar sürdüreceği önemli bir tartışma konusu. Nitekim davet üzerine İsrail’e giden Musk’ın Başbakan Netanyahu ve Cumhurbaşkanı Herzog ile görüşmelerindeki söylemi ve tavrı, bu konuda bir pozisyon değişikliğine mi gidildiği sorusunu sordurdu.
Hatırlayacak olursak Musk, 7 Ekim’den bu yana İsrail ile ilgili taleplere karşılık vermemiş ve İsrail lobisinin hedefi olmuştur. Bir yandan İsrail devlet yetkililerinin diğer yandan da lobi destekli kuruluşların hedefinde olan Musk’ın İsrail gezisi, yakın dönemde değişebilecek bir X politikasına dair ipuçlarını barındırmaktadır. X’in küresel ölçekteki etkisini dikkate alan İsrail devletinin bir biçimde kendi propagandasına hizmet eden bu gezi, medya-siyaset ilişkileri açısından önemli notlar içeren tarihi bir an olarak hafızalardaki yerini alacaktır.
Musk’ın İsrail gezisi
Musk’ın İsrail’e yapacağı ziyaret öncesinde lobinin de etkisiyle X’e karşı yaptırım çağrıları dile getirilmekteydi. Özellikle Beyaz Saray’ın Musk’ı antisemitik olmak ve ırkçılığın teşvik edilmesinde rol oynamakla suçlaması X’e karşı kurumsal baskı oluşmasına neden olmuştur. Aynı günlerde “Media Matters for America” antisemitizmle ilgili bir rapor yayınlamış ve raporda X’in antisemitizmin yaygınlaşmasında doğrudan etkili olduğu ifade edilmiştir. Benzer bir baskı da antisemitizm ile aşırıcılık konularında çalışmalar yapan “Anti-Defamation League” dan gelmiş ve Musk’ın X’i satın almasından bu yana antisemitizmin yaygınlaştığı ifade edilmiştir. Beyaz Saray’ı destekleyen bu rapor ve açıklamaların sonucunda geniş ölçekte boykota maruz bırakılan X’in Apple, Disney, Comcast, Lionsgate ve Warner Brothers gibi şirketler tarafından reklam ambargosuna tabi tutulması, Musk’ın nasıl bir baskı yaşadığını bütün boyutlarıyla göstermektedir.
Böyle bir süreçte İsrail’e gelen Musk’ın nasıl bir tavır alacağı elbette dikkatle izlenecekti. Tıpkı Olaf Scholz gibi çelik yelekle keşiflerde bulunan Musk’ın bu propaganda ile neyin amaçlandığının farkında olmaması mümkün değil. Bir tür İsrail devlet propagandasına dönüşen bu gezinin birçok konuda önemli çıktılar ürettiği bir gerçek. Musk’ın özellikle Hamas ile ilgili yaklaşımı, İsrail’in dezenformasyon politikaları ve Starlink gibi teknoloji transferi konularındaki yaklaşımı dikkat çekici idi.
Cumhurbaşkanı Herzog ile yaptığı görüşmede Hamas’ı hedef alan Musk, sivilleri öldürmekten vazgeçmeyenlerin öldürülmesi kaçınılmazdır dedi. Musk’ın bu söylemi, Batı’da uzunca bir süredir hem medya hem de devlet aygıtı düzeyinde ortaya çıkan, İsrail’in meşru müdafaa hakkını hatırlatmaktadır. Musk tarafından daha sofistike biçimde ifade edilen bu durum, Hamas’ın 7 Ekim saldırısının tarihsel ve sosyolojik arka planını anlamaktan uzak bir tablo ortaya koymaktadır. Musk’ın eğitim sisteminin değişmesi durumunda radikalleşmenin ortadan kalkacağına dair inancı ise Hamas’ın neden ve nasıl ortaya çıktığı gerçeğinin sosyo-politik bağlamını anlamaktan oldukça uzak. Musk’ın tıpkı bir Avrupalı kolonizatörün Afrika’yı medenileştirme misyonuyla eğitime vurgu yapması ise Batı’nın üstünlüğü ve ötekinin nasıl görüldüğü ile ilgili bir oryantalistik bağlamı bizlere hatırlatmaktadır.
İsrail gezisinin önemli bir bağlamı da Musk üzerinden dünyaya aktarılan dezenformasyondur. İsrail devlet aygıtının muhtelif kurumları aracılığıyla 7 Ekim’den bu yana sergilediği kötü performansın Musk aracılığıyla meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir gerçek. Bir diğer önemli konu da uzunca bir süredir tartışılan Starlink idi. Bu konuda da geri adım atan Musk, İsrail devletinin izni olmaksızın Gazze’de Starlink’in hizmet vermeyeceğini kabul etmiş ve Filistin halkının maruz bırakıldığı dijital apartheid’in sürdürülme ihtimalini kuvvetlendirmiştir. Hatırlayacak olursak İsrail saldırıları sonucunda internet kesintileri söz konusu olmuş ve Filistin’de yaşanan dramın dünyaya aktartılması mümkün olmamıştır. Tam bu evrede, Musk’ın Starlink uydularını bölgeye göndereceği ve internet bağlantısının sağlanabileceği beklentisi bölgede bir heyecan uyandırmıştı. Söz konusu beklentilerin gerçekleşmeyeceğini bizzat duyuran İsrail İletişim Bakanı, iliştirilmiş gazetecilik (embedded journalism) pratiğinin dışında kalan alternatif medyanın, İsrail Devleti aracılığıyla nasıl kuşatıldığını da dünyaya göstermiştir.
Ne yapmalı
Konvansiyonel medyanın aksine içeriklerin üretimi ve dolaşımı anlamında görece esnek bir filtreleme mekanizmasına sahip olan dijital ağların bugünkü pozisyonu bir tür dijital faşizme işaret etmektedir. Oligopol bir mantıkla hareket eden büyük şirketlerin sistemi domine etmesi ve politika yapımına doğrudan etki etmeleri önemli bir sorun. Bu alanlarda mesafe kat etmek ve hakikatin daha fazla duyurulmasını sağlamak için alternatif olabilecek yeni platformların varlığına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu nedenle dijital alanları egemenliğin bir rüknü kabul ederek bu mecralara yatırım yapmak önemli bir mecburiyettir. Aksi takdirde enformasyonun tekelleştiği ve alternatif anlatıların kendisine yer bulamadığı tek kutuplu bir sistem ile karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.
HABERE YORUM KAT