"İlerde sizin için rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü o, bağışlayandır, esirgeyendir"
"İlerde sizin için rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü o, bağışlayandır, esirgeyendir" dedi.
(Çocukları da:) "Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik" dediler. (Yusuf-97)
"İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir" dedi. (Yusuf-98)
Oğulları, gelinleri, çocukları, torunları, Onu kınayanlar, Ona ihtiyarlamış diyenler, Ona ihanet edenler, Onun oğlunu Ondan koparanlar, Ona eziyet edenler hep birlikte dediler ki, ey babamız bize istiğfarda bulun. Bizi bağışla, bizim bu günâhlarımızdan dolayı Allah’a istiğfar et, biz hata etmişiz, biz yanlış yolda gitmişiz. Yusuf’un karşısında ezildiler, babaları Yakub’un karşısında ezildiler. Kim ezilmez ki peygambere, peygamber yolunu karşı gelir de? Kim sonunda pişman olmaz ki peygambere ihanet eder de? Kim pişman olmaz ki İslâm’a ve Müslümanlara engel olmak için bir rol alır da? Müslümanca bir tavrın karşısına dikilenlerden kim rezil ve rüsva olmamış da sonunda?
İşte kıyâmete kadar tüm benzer tavırlara örneklik teşkil edecek bir kıssadır bu. Kıssayı anlatan tüm hayata egemen olan, tüm bu olayları yöneten büyük iradedir. Unutmayalım ki bu dünyada kıyâmete kadar her zaman ve zeminde aynı sosyal yasa geçerli olacaktır. Her zaman zâlimler bir gün mazlumların önünde eğilecek ve pişmanlıklarını bildireceklerdir. Ve mazlumlar, ezilenler mutlaka bir gün yeryüzünün meliki olacaklardır. Allah için bir hayat yaşayanlar, Allah’ın takdirine rıza gösterip her şart altında Müslümanca kalabilmenin hesabını yapanlar mutlak bir gün yeryüzünün hükümdarı olacaklar. Allah bulundukları coğrafyanın egemenliğini mutlak sûrette bir gün onlara verecektir. Ama onlar da imtihandadırlar. Onlar adâletten, Allah’a kulluktan vazgeçmemek zorundadırlar. İmtihanlarının her bir kademesinde Allah’ın istediği gibi davranmaktan vazgeçmemek zorundadırlar.
Dedi ki Yakub (a.s), sizin için Rabbimden af dileyeceğim, istiğfar edeceğim. Sizin için Ondan bağış dileyeceğim. Muhakkak ki O Ğafûr dur, mağfiret sahibidir. Bu sefer kervan dördüncü yolculuğuna çıkıyordu. Ama bu sefer kervan Yakub (a.s)’ın rehberliğinde gidiyordu Mısır’a. Ana, baba, oğullar, kızlar, torunlar hep birlikte Mısır’a, Yusuf’un yanına hareket eder. Yakub çocukları ata yurtları, İbrahim (a.s)’ın yurdu Filistin’den Mısıra doğru hareket eder. Ve işte girdiler bile Yusuf’un yurduna.
BASAİRUL KUR’AN
Ancak Hz. Yakub’un, açıkça söylemese de bu oğullarına karşı kalbinin az da olsa halâ kırgın olduğu anlaşılıyor. Onlara Allah’dan günahlarını affetmesini dileyeceğine ilişkin söz veriyor ama bu işi, içindeki kırgınlık iyice geçtikten, iyice sakinleşip kendine geldikten sonra yapacağını belirtiyor:
Hz. Yakub, böylece kendisinin bir baba olarak onları bağışladığını ima etmekle birlikte, Allah'ın da onları affetmesi için yapacağı dua ve istiğfarı, Hz. Yusuf'la helallaştırıncaya veya onun affını anlayıncaya kadar tehir etmiştir. Çünkü zulme uğrayanın helallik vermesi, ilâhî mağfiretin ön şartlarından biridir.
Nitekim ayetin orijinaline baktığımızda Hz. Yakub’un, “af dileyeceğim” derken, fiili -Arapça’da uzak gelecek zaman ifade eden- “sevfe” edatıyla kullanarak, bu işi “daha sonra” yapacağını özellikle belirttiğini görüyoruz. Bu olgu, Hz. Yakub’un kalbinin o an için bile halâ sızladığı biçiminde pekalâ yorumlanabilir…
FİZİLALİL KUR’AN
HABERE YORUM KAT