İlaf; Kalpleri Birleştiren Mesaj
“Kureyş'i bir araya getirip anlaştırdığı,
yaz ve kış yolculuğunda onları ısındırıp yakınlaştırdığı için;
onları doyuran ve korkudan güvenliğe kavuşturan,
Beyt’in Rabbine kulluk edin” 106 Kureyş 1-4
İlaf; Kalpleri bir araya getiren, sevgi ile bağlayan ünsiyet içeren bir kelime. Lisanü’l Arab’da “Ayrılıklarının ardından onları bir araya getirdim/aralarını buldum” olarak tanımlanıyor. Güncel dilimizde alışma, tanışma ve dostlık anlamlarında “Ülfet” olarak kullanıyoruz.
Kelime Arapçada bin sayısını ifade eden “Elf” sözcüğü ile akrabadır. Zihnimde “Birlik beraberlik bereketi ile binlerce yürek bir olsun” cümlesini çağrıştırıyor.
Kuran, daha sonra Medine İkliminde Ensar ve Muhacir arasında oluşturulan gerçek bir İlaf’tan da bahsedecektir
Topluca Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve parçalanmayın! Allah’ın üzerinizdeki nimetini düşünün, hani siz düşman idiniz de O, kalplerinizi birleştirdi. O'nun bu nimeti ile kardeşler oldunuz. Siz, bir ateş çukurunun kenarında idiniz de sizi oradan kurtardı. Doğru yola çıkasınız diye, Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor.” Ali İmran 103
İlaf kavramı Kur’an ın toplum hayatında hakim kılındığı sonraki yıllarda “Müellefetül Kulüp” olarak, kalpleri İslam’a alıştıracak kişiler hakkında tekrar karşımıza çıkıyor.
“Sadakalar, yalnızca fakirler, düşkünler, işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolundave yolda kalmışlar içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” 9 Tevbe 60
Elçilerin uyardıkları toplulukların önde gelenlerinin çoğunlukla karşı çıktığı bir mesajı okuyoruz. Allah Elçisinin davetine karşı, şımarmış ve kibirlenmiş önde gelenlerinin alaycı küçümsemeleri ve düşmanlıkları Mekke’de de kendini gösterir.
Kureyş suresi, Kafirun suresinden sonra nazil olur.
Kafirun suresi ile iplerin kopartılmış gibi göründüğü, Kureyş’e, önde gelenlerine ve Mekke toplumuna, neden böyle bir kelime ile sesleniliyor?
Putperestliğin dayatmalarına karşı net direnişin gösterildiği ortamda bu vurgu neden?
Rivayetler; Kuran’ın nuzülünden bir kaç yüzyıl öncesinde, Kureyş kabilesini bir araya getiren “Kusay b. Kilab” adlı birisinden söz eder. Kur’an, bu kişinin ismini telaffuz etmese de, Kureyş’i bir araya getiren bu kişini ardından, Mekke’nin ticari konumunu, bunun getirdiği güvenlik ve rızık zenginliğini vurgular. Allah Elçisinin Risaletten sonra hiç gitmediği Dar’un Nedve’nin kurucusu Kusay b. Kilab. Risalette Allah Elçisine düşmanlığın merkezi, aynı Dar’un Nedve.
Sonraki yüzyıllarda Arap asabiyetinin, kendi konumlarını üstün tutmak için kullandıkları Kureyş suresi, aslında bir ayrıcalık değil hatırlatma, ikaz ve tavsiye içeriyor. İbrahim’i bir geleneğin merkezi olan Beyt’e atıfla birlikte, elde edilen güvenlik, rızık kaynağı ve saygınlığın kaynağı Rabbe işaret ediyor.
Dedelerimizin ve yakın tarihimizin acılarla dolu yılları, güvenliğin olmadığı, yorgun ve savaşlar içerisinden, geldiğimiz toplumsal yapı anlatılır bize.
Oysa bize minnet ettirilmeye çalışılan bu toplumsal yapının altında, güllük gülistanlık değil yaşadığımız zaman. İnsan haklarının çiğnendiğ i, baskıcı bir sistemi, arayış içindeki Müslüman halka “Birlik-beraberlik” söylemi ile modern putperestlik dayatmasını ve birbirine düşürülen kardeş halkları düşünüyorum.
Cahiliye Mekke’si farklı değildi ki!.
Kitabımız kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, malların haksızca yendiği ve kibirli Kureyş ileri gelenlerinin kendilerini diğer insanlardan üstün ve ayrıcalıklı gördükleri bir toplumsal yapıyı anlatıyor.
“O kalplerinizin arasın birleştirdi. Eğer yeryüzünde olan her şeyi sarf etseydin bile onların kalplerini birleştiremezdin. Fakat Allah, onların arasını birleştirmiştir. Şüphesiz O hüküm ve Hikmet sahibidir.” Enfal 63
Kafirun suresini Hikmetli olmayan bir okuyuş öfke, yıkıcılık, sert üslup/slogan, yargılayıp etiketleme ve istişareyi terk etmeyi doğurur.
Hikmetli okuyuş Kafirun ve Kureyş surelerini uyum içinde okumaktır. Bu yapıcılık ve sıcaklık, insan-toplum ruhunu okşayan bir kelime “İlaf” içerir.
Günümüz Kureyş’i olan müstekbirlere ve onların peşine takılan mustazaflara Kafirun suresindeki direnişi, Kureyş suresi ile birlikte okuyamayanların sadece bir itirazı olur. Bu çağrısı olmayan bir itirazdır ve süreç içerisindeki Hicreti de kaçış gibi algılar.
Öfke aslında ideallerine ulaşamayacaklarına inanan insanların tepkisi, içlerinde kalan ukde’nin sıkıntısıdır.
Oysa bizim öfkemiz ve sloganlarımız, ancak yıkmaya niyetlendiğimiz zulme karşıdır.
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır. Onlarla en güzel şekilde mücadele et. Şüphesiz Rabbin, kimlerin kendi yolundan saptığını, kimlerin de doğru yolda olduğunu en iyi bilendir.” Nahl 125
YAZIYA YORUM KAT