1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. İktidardan Topluma Sirayet Eden Kemalist Sapma
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

İktidardan Topluma Sirayet Eden Kemalist Sapma

21 Aralık 2019 Cumartesi 15:48A+A-

‘İslamcı’ kadroların iktidarda bulunduğu bir dönemde toplumsal-siyasal hayatın hemen her alanında Kemalist söylem, ritüel ve sembollerin artışına şahitlik etmenin şaşkınlığı yaşanıyor. Muhafazakar kimlikli siyasilerin eskiden olduğu gibi artık kerhen, mecburiyetten değil, sahiplenerek, benimseyerek Gazi yüceltmelerine giriştiği yeni bir durumla karşı karşıyayız.

Bu durumun yansımaları oluyor ve iktidara rakip olma iddiasıyla yola çıkanların dahi besmeleyle birlikte soluğu Anıtkabir’de aldıkları; ilahiyat hocalarının 29 Ekim sevincine ve 10 Kasım hüznüne gark oldukları; muhafazakar sermayeli giyim kuruluşlarının mağazalarında Atatürk reyonları oluşturdukları; başörtülü annelerin ellerinden tuttukları çocuklarıyla birlikte tören coşkusuna iştirak etmek üzere okul yollarına düştükleri garip, düşündürücü, şaşırtıcı bir atmosferle yüz yüze geliyoruz.

Bu durum şüphesiz kendiliğinden ortaya çıkmadı. Belli bazı gelişmeler, siyasetler, tercihler neticesinde oluştu. En temelde ise iktidarın önceliklerinin değişmesi ve 15 Temmuz hadisesinden sonra geliştirdiği ittifak siyaseti bu manzaranın şekillenmesinde belirleyici rol oynadı.

Şöyle ki, Kemalist ideolojinin tipik bir darbe ideolojisi olduğu gerçeğinin gizlendiği bir döneme girildi. Gerek tek parti diktatörlüğü dönemi uygulamalarıyla, gerekse de çok partili siyasete geçiş sonrasında tekrar önceki dönemi ihya etmek için ardı ardına girişilen sayısız darbeler ve muhtıralarla tescillenmiş gerçeklik bilinçli bir tarzda görmezden gelinir oldu. Darbeciliğin FETÖcülüğe indirgenmesi ve darbecilikle mücadele adına ortaya konan ittifak siyaseti gerek kadrolaşma düzleminde, gerekse de söylem bazında Kemalistlerin palazlanmasına yol açtı.

Politik Hesaplar Uğruna Yaşanan İdeolojik Savrulma

Gelinen noktada politik amaçlar uğruna derin bir ideolojik sapmanın, savrulmanın yaşandığı tüm boyutlarıyla açığa çıkmış durumda. Resmi ideolojiyle hesaplaşma hususunda atılan geri adımlar, sistematik biçimde resmi ideoloji tarafından her geçen gün teslim alınma halini ortaya çıkardı.

Karşımızda kurumsal siyaset zeminini de aşan bir olgu var. Örneğin Cumhuriyet sevincine ortak olmak isteyen muhafazakarlar fotoğraf olarak ilk Meclis balkonunda etrafında sarıklı, cübbeli hocalar bulunan kalpaklı Mustafa Kemal fotoğrafını öne çıkarırken, Türk ulusal devletinin kurucusunun hiç de sanıldığı gibi din karşıtı olmadığının ispatı olarak Balıkesir Hutbesine delil olarak sarılanlara, hatta gündemdeki Libya tartışmalarına Mustafa Kemal’in 1911’de Osmanlı ile İtalya arasındaki savaş esnasında Trablus, Tobruk ve Derne’de çekilmiş fotoğraflarıyla katkı sağlayanlara da çokça rastlanıyor. 

Bu sığınmacı tutum elbette ilk kez ortaya çıkmıyor. Aynı muhafazakar mantığın 28 Şubat’ta da 20’li, 30’lu yılları ağzına dahi almaktan kaçınarak, tüm suçu, günahı İnönü’ye kesmeye kalktığı, her fırsatta “ülkeyi 40’lı yıllara döndürmeyi hedefliyorlar” repliğine başvurduğu; başörtüsü yasağına karşı çıkarken dahi Zübeyde Hanım fotoğraflarından medet umduğu bilinir.

Ne var ki, iki tutum arasında temel bir fark var. Kendilerini zayıf, çaresiz gördüklerinden alttan alan, takiyyeciliğe meyleden sinik tutuma nazaran bir yandan iktidar kuvveti ve kibriyle davranıp, öte yandan aynı ezik mantığı yaşatmanın aynı sonuçlar doğurmayacağı açıktır. Birinci tutum elbette kötüdür, ikiyüzlülüğe, şahsiyet zaafına yol açmaktadır ama ikinci tutum bütün iddialardan vazgeçmeyi, doğrudan teslimiyeti getirmektedir ki, kötüden de öte berbattır, felakettir.

Temelsiz Güven ve Savunma Mekanizmasının Kırılması

En acısı ise iktidar kadrolarına duyulan sempati ve güvene bağlı olarak resmi ideolojik söylemin içselleştirilmesi sürecinin tabana da yaygın biçimde sirayet etmesidir. Tayyip Erdoğan’a duyulan güven ve bağlılık, ‘Reis’in yapıp etmelerinin, sözlerinin tartışılmazlığı anlayışı’nın bilhassa dindar ailelere mensup genç kuşaklar üzerinde Mustafa Kemal kültünün yerleşmesinde etkili olduğunu söyleyebiliriz. En tepede belki de siyaseten sarfedildiği düşünülen, tevil edilen bir söz aşağıya doğru farklı kırılmalara yol açarak ilerleyebiliyor.

Eğitim politikaları bu kırılma-teslim olma süreçlerinin en etkili olduğu alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Ne yazık ki, karşı taraftan maruz kaldığı tüm ithamlara rağmen AK Parti iktidarında da okullar Kemalist nesiller yetiştirmeyi sürdürmektedirler. Konuyu sadece İmam Hatip okullarının sayısını artırmaktan, binalarını modernleştirmekten ibaret görenlerin, okullara seçmeli din dersi, siyer dersi koymaya ya da İlahiyat çıkışlı müdürler, müdür muavinleri atamaya indirgeyenlerin görmezden geldikleri bir gerçektir bu!

Tamam, okullardan ant zulmü, Milli Güvenlik Dersi dayatması kaldırılmış, başlı başına bir sistematik işkence uygulaması olan başörtüsü yasağı engeli aşılmıştır. Bunlar çok önemli ilerlemelerdir ama eğitim politikasının en temelde hala Kemalist esaslar üzerinde devam ettiği gerçeği değişmemiştir.

Taleplerimizi Yükseltmeliyiz!

Tam burada şu özeleştiriyi de yapmamız gereklidir: Bilhassa eğitim sahasında Kemalist ideolojinin dayatılması uygulaması karşısında bizlerin de İslami yapılar, kuruluşlar, şahıslar olarak üzerimize düşen sorumluluğu gereğince yerine getirmediğimizi, hakkımızı talep etme hususunda dahi yetersiz kaldığımızı, çokça can yakan bazı dayatmacı uygulamaların kaldırılmış olmasını yeterli bularak daha ileri taleplerde bulunmaktan imtina ettiğimizi itiraf etmeliyiz.

Devam ettirilmesi, daha ileri taşınması ve mücadelesinin verilmesi gereken talepler durunca karşı adımların gelmesi kaçınılmaz olmuş ve iktidarın da umursamazlığına bağlı olarak okullar kadrosuyla, söylemiyle, müfredatıyla giderek daha yoğun bir tarzda Kemalist yetiştirmeye devam etmiştir.

İktidar kadrolarının bir yandan Kemalist nesiller yetiştiren eğitim politikalarına olur verip, öte yandan bu gençleri kuşatma kaygısıyla Kemalist birtakım sembollere, mesajlara söylemlerinde yer vermeye kendilerini mecbur hissettiklerini, en azından bu tarz savunular geliştirdiklerini görüyoruz. Bu tam bir fasit dairedir! Bir anlamda kendisini bir çuvala sokan, çuvala mahkum eden kişinin, çuvalda yaşamanın felsefesini üretmesine benzeyen bir durumdur.

Yanlışlara Karşı Uyarmamak, Tavır Almamak Çürütür!

Geldiğimiz yer itibariyle artık durumu daha fazla geçiştirmenin, tevil etmeye çalışmanın hiçbir hayra hizmet etmediği net bir şekilde ortaya çıkmıştır. İktidarın hangi hesapla olursa olsun, hangi zorunlulukla açıklamaya çalışırsa çalışsın Kemalist söylem, ritüel ve mesajları öne çıkartma tutumunun dindar camiada büyük bir savrulmaya, kirliliğe yol açtığı görülmek zorundadır.

Bu noktada kimliğimizi, tutumumuzu netleştirmek zorundayız. İnancımızla çelişen, kişiliğimizi baskılayan hiçbir dayatmayı geçiştirmemeli, basit ve sıradan bir şey gibi değerlendirmemeli, taleplerimizi daha net, açık bir tarzda dillendirmeliyiz. Ve iktidar kadrolarını küstürme, işlerini zorlaştırma vb. gerekçeler ileri sürerek şahitlik görevini aksatmanın sadece bizi yıpratmakla kalmadığını, sonuçta onları da çürüttüğünü görmeliyiz!

YAZIYA YORUM KAT

15 Yorum
  • nazmi uçkan / 24 Aralık 2019 14:00

    sorun davanın meşruiyetinden değil,tutulan yolun meşruiyet sorunundandır...................dava (islam)için iktidara gelmek istiyorsanız oy lazım.muttakilerin oyu yeterliyse argumanlarınızı ona göre kurarsınız.yeterli değilse yani ehli dünyanın oylarına muhtaçsanız oyunun kuralları değişir.....................................mevcudu yargılarken AYNI KONUMDA BEN OLSAYDIM NE YAPARDIM EMPATİSİNİ düşünmeden yapılan eleştiriler çok sığ kalıyor.konjoktürel cümleler hakikat zannedilerek yargılanıyor.YOLDA SORUNU OLANLARI ELEŞTİRİRKEN(AKP),YOL SORUNU OLANLARIN(CHP)CEPHESİNE MÜHİMMAT TAŞIMAMAK GEREKİR..................3O YIL İTTİHADÇILARIN SAFINDA YER ALIP AHİR ÖMRÜNDE ABDÜLHAMİDİN YANINDA YER ALAN MEHMED AKİF ERSOYUN DURUMUNDAN İBRET ALINMALI...................................DAVANIN ÇİLESİNİ ÇEKEN,ALLAHTAN BAŞKA HİÇ KİMSEDEN BEKLENTİSİ OLMAYAN MUTTAKİLERİN YOLU BU ÜLKEDE AĞIR CEZADAN,DGM'DEN GEÇMİŞTİR.ONLARIN SUSKUNLUĞU MEVCUDU ONAYLADIKLARINDAN DEĞİL BİNA ÇÖKERSE ÜMMETİN BAŞINA NELER GELEBİLECEĞİNİ DOĞRU OKUDUKLARINDANDIR.....................NE İSTEDİLERDE VERMEDİK, DİYE İŞARET EDİLENLER BUGÜN KİMLERİN SAFINDA?

    Yanıtla (0) (0)
  • Ali Osman / 24 Aralık 2019 02:46

    Siyasi tutumlarımız itikadı tutumlarımız gibi değerlendirilemez. Siyasi alanda müslümanlar adına kar-zarar dengesi gözetilerek hareket edilir. Söz gelimi; Ak Parti kemalist tazimlerde bulunuyor diye Suriye için verdiği büyük emeği görmezden gelmek Müslümanca bir tutum değildir. Maslahat böyle durumlarda işletilir. Siyasi tutumlarını itikadi tutumları gibi görenler kristal kafeslerinin içinde yaşamaya devam etsinler. Böylelikle müslümanların yaşadığı sıkıntıların/zulümlerin sorumluluğundan da kurtulmuş olurlar. Ne güzel hayat!

    Yanıtla (0) (0)
  • Serdar / 23 Aralık 2019 16:41

    Akp liler Allah ve ona ait değerlerin Chp lilere karşı üstün gelme psikolojisi ve taassubu ile aynı şey olmadığını anlayıncaya dek savrulma devam edecek.

    Yanıtla (0) (0)
  • Faruk / 23 Aralık 2019 16:28

    Valla ne söylense boş bazı kardeşlere. Eleştiri diyorsum savrulma yaşanıyor, sahip çıkalım diyoruz kimliksel sıkıntılar ortaya çıkıyor... Biz size şahidiz Rıdvan ağabey.. Allah ayaklarınızı sabit kılsın

    Yanıtla (0) (0)
  • Fuad / 23 Aralık 2019 15:08

    Kim ne derse desin yazdığın yazıdan dolayı seni tebrik ediyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • Faik KAYNAK / 23 Aralık 2019 12:46

    Rıdvan kardeşim , Sayın Başkanım !!..

    Size ait hayatın içindeki;
    aksiyon, eylem, söylem, yazım, niyet, saminiyet, merhamet , murad , bedel, risk, konforu iğdiş eden
    benzeri yüzlerce temiz naif dolgulu argümanları bilmeyenler , görmezden gelenler , farkında
    olmayanlar ,

    Amiyane tabirle " işkembeden atarak, yürekte ve beyinde rafine edilmeyen, sella pati şekliyle ağızdan çıkan , edeb ve adâb süzgecinden geçmeyen embesil tipler , belden aşağı eleştirilere yeltenirler illaki ..

    Bunlar ;
    1- Alçak tabiatları ,
    2- Yukelendikleri misyonları,
    3- Tasmaları elinde olan eendilerinin biçtikleri rolleri sahneye koyma gayretinde vazifeli tiplerdir . . .

    1- ya tetikçi ,
    2- ya ahmak ,
    3- ya slogandan beslenen (cami duvarına pisleyen ) bu mankurtlara eleştiri getirmek, hatalarını söylemek , tezler geliştirmek, ahlaklı davranışlar sergilemeye davet etmek , inanin ki beyhude çırpınışlar olarak kayda geçer ancak ..

    Sayın BAŞKAN;
    Değerli zamanınızı bu tetikçiler için harcamayın, onları asla kâale almayın , enerjinizi ve sinerjinizi bu eyyamcı
    tayfaya harcamaktan vazgeçin , siz hayırlı işlere imza
    atmaya devam edin .. Bizlerde sizleri takip ederek istifade edelim ..

    Selam ve dua ile...

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 23 Aralık 2019 11:24

    Yazdığım yazının devamı olarak yorumları tartışmak adetim değil ama 2 yoruma cevap vermeyi gerekli görüyorum.

    İstanbuloğlu isimli yorumcu topu taca attığımı söylüyor ve AKP'nin dindar camia için bir Truva atı olduğunun görmezden gelindiğini söylüyor. 18 yıldır Haksöz'de AK Parti kimliği ve icraatı hakkında sayısız eleştiriyi görmezden gelerek yapılan bu yoruma ne diyeyim bilmiyorum.

    Süreç tahlili yok, siyasal hadiselerin gelişimi, inişler, çıkışlar yok, 27 Nisan, Ergenekon, Balyoz, Gezi, 17-25 Aralık, 15 Temmuz, Arap Baharı, Suriye’deki gelişmeler ... kazanılan mevziler, geri çekilmeler yok, herşey ilk günde verilen bir 'fetva'nın nakarat gibi tekrarlanmasından ibaret! Bu tutum aynen fanatik sol amigoların "Kahrolsun işbirlikçi AKP" sloganına indirgenmiş bir yüzeysellikten başka bir şey değil! Açıkçası bu basitlikle güzel slogan atarsınız, epey de taraftar bulursunuz ama toplumsal yapıya ilişkin hiçbir şey anlamınız ve söylemeniz, daha önemlisi değiştirmeniz mümkün olmaz maalesef!

    İkinci zat, "Hayrıullah ereli" isimli yorumcu ise sadece terbiyesizlik yapıyor. Bizim maslahat kavramıyla izah ettiğimiz bazı gelişmeler üzerinden laf çakıyor, aklı sıra bizi tenakuza düşmekle suçluyor. Eğer samimi ise, eğer gerçekten vicdanı varsa, sadece şu soruya cevap versin ve Haksöz de bunu yayınlasın ve herkes okusun!

    Soruyorum: Libya bugün büyük bir kuşatma altında, Müslümanlar ellerindeki mevziyi kaybetme durumuyla karşı karşıyalar. Bu duruma dair siz ne yapılmasını öneriyorsunuz? Libyalı kardeşlerimizi savunmak adına katkınız nedir? Çözümünüz nedir? Merak ediyorum, tek bir gece Libyalı Müslümanların Trablus'u kaybedebilecekleri endişesi yüzünden uykunuz kaçtı mı? Bu soruları maslahat kavramını yok sayarak cevaplamanızı bekliyorum.

    Yanıtla (1) (0)
  • Faik KAYNAK / 23 Aralık 2019 02:23

    Bizler jenarasyon olarak rahmetli Erbakan'ın (her zaman ve zeminde) yanında olduk, safında durduk..

    AKP kuruldu , başta RTE faktörünü gözönünde bulundurarak, ülkede birşeylerin değişeceği / dönüşeceği, ciddi revizyonların gelişmesi noktasında umutlarımız yeşerdi ..

    Ancak ;
    AKP savrulmadan ziyade , dibe vurmaya kadar bir süreç yaşadı..

    Sisteme entegre olma, kişi kültüne biat etme, gayri İslami ve ahlaki eylem ve söyleme imza atma, herşeyi (meşru, gayri meşru) ehven görme / meşru kılma gibi omurgasız adımları atmada beis görmedi..

    Penguenleri, Perinçek'leri , Bahceligilleri sahiplendi, veli ve disyi edindi.. Buna mukabil, Dindar, samimi, ahlaklı, kültürlü, seçmenleri ise, arka bahçe / oy deposu olarak gördü..

    ANAP 'in akıbeti pek yakındır..

    Yanıtla (0) (0)
  • abdullah ömer / 22 Aralık 2019 10:55

    Ankaradan Mekkeye gidecem diye yola cikip,istanbul yoluna girerseniz, o gittiginiz yol sizi gittikce saptirir...
    Allah i birlemeden, ciktiginiz bütün yollar sizi saptirir ve amelleriniz de bosa gider...
    Firavunu uyaracaklardi güya, firavunun yaninda bir koltuk kapmakla seviniyorlar...

    Yanıtla (0) (0)
  • Hayrullah ereli / 22 Aralık 2019 09:18

    Kimbilir hiçbirşey gördüyünüz gibi deyildir tüm bunlar ümmetin maslahatı için yapılması ve atılması gereken adımlardan sadece bazılarıdır.hocam

    Yanıtla (0) (0)
  • bekir ziya / 22 Aralık 2019 00:08

    Ak parti kendi tabanına Kemalizmin faziletlerini pompalarken, bir şeyi kaçırıyor. Taban yavaş yavaş Chp'nin kutsallarını benimserken aynı zamanda Chplileşiyor da. Bu kafayla yakında Ak parti diye bir şey kalmayacak; yarısı sağ Kemalist, yarısı sol Kemalistlere kaçacak!

    Yanıtla (0) (1)
  • bekir ziya / 22 Aralık 2019 00:04

    Madem Kemalizm ve kendisini nispet ettiği semboller bu kadar değerli, vazgeçilmez ve ilerlemeci; o zaman bir taklitten ibaret olan Ak partiye değil, aslına, yani Chp'ye yönelmemiz gerekmez mi?!

    Yanıtla (0) (1)
  • istanbuloglu / 21 Aralık 2019 23:57

    Rıdvan bey Bir kere bence işin özüne dokunmadan topu taca atıyorsunuz; Niçinmi? Söyliyeyim;
    "Gelinen noktada politik amaçlar uğruna derin bir ideolojik sapmanın, savrulmanın yaşandığı tüm boyutlarıyla açığa çıkmış durumda." diyorsunuz. Akp elitlerinin savruluşu yeni değilki?;Bu savruluş 2014 sonrası sadece hız kazandı.Bu savruluş; taa Akp nin kuruluşunda ve daha sonraki yıllarda (2007 ve 2008 lerde) ap aşikar vardı. fakat özellikle mütedeyyin kesim bu savruluşu ya görmek istemedi yada tevi etti.Akp nin politik hesap lar yüzünden değil; Siyasal iktidarı;Şahsi, ailevi ve çevresel çıkar politikalarının bir aracı olarak kullanmalarının fa'ş edilmesi ile Bu savruluş büyük bir ivme kazandı. Oturdukları koltukları kirleten siyasi kadrolar; koltuklarda daimiyetlerini sağlamak için ; bütün gemileri yakmak kaydı ile;;geçmişteki bütün iddia ve değerlerinden vazgeçme sürecine girdiler. Bütün amaçları muktedir olmanın devamiyetini sağlamaktı.; Oturdukları koltukların kirletildiğini ve de : gerek şahsi ve gerekse çevreleri için oluşturdukları menfaat düzeninin devamını sağlamak için her türlü savruluşu önce göze aldılar; sonrada bunu içselleştirerek; bu durumu; mütedeyyin kesime bir kızıl elma olarak sundular..Gelinen son nokta itibari ile; Akp Kemalizmin ve modernizmin bir turuva atı ; Bu Truva atının görevi; mütedeyyin kesimi; modernizm adına terbiye ve ıslah ederek; bu kesimi değerlendirmek. Böylece Kemalist sistemi ibir düşmanını ( islam ve müslümanlardan) tehdididinden emin kılmak.Bu işlevde Akp eliyle gerçekleştiriliyor. Katılırsınız, katılmazsınız, Meselenin özü bundan ibarettir.

    Yanıtla (1) (1)
  • Ramazan ileri / 21 Aralık 2019 21:24

    Biz muhafazakar miyiz? Olmamaliyiz.
    Atadan dededen geleni korumak muhafaza etmek muhafazakarlıksa Kemal'in bu kavram içerisinde yer bulması gayet normal değil midir? İslam dairesi içerisinde görmek istedigimiz kardeşlerimizin muhafazakarliga savrulmalari problemin kendisi. Bu sapmanın tezahürleri içerisinde sadece Kemalizm yok, eşya ile ilskileri, dunyayi kalıcı yurt imiş gibi icsellestirmeleride var.

    Yanıtla (0) (0)
  • Anti kemalist / 21 Aralık 2019 20:17

    İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi İnanırsın derlerdi .Şimdi anladım bu sözün ne demek istediğini.

    Yanıtla (0) (1)