İkrime Sabri ile Kudüs ve Ümmet Üzerine Röportaj
Arabi 21’den Mücahid Melici Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri ile Kudüs bilinci ve ümmetin durumu üzerine bir söyleşi yapmış. Söyleşide ayrıca Arakan dramı da değerlendirilmiş.
Kudüs Sahnesi’nin Türkçe tercümesine yer verdiği röportajı ilginize sunuyoruz:
Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya karşı İslam ümmetinin görevi nedir?
Şimdi işgalci İsrail’in yalan propagandalarına karşı savaşmalı ve elimizdeki gerçekleri ortaya koymalıyız. İsrail, bunun için milyonlarca dolar harcıyor. Cahiller ve bilmeyenler ise bunları gerçek zannediyor.
Onların yalanlarını destekleyen birçok araştırma merkezi var. İsraillilerin böyle yanlış propagandalarını çürütmek ve dünyaya adil davamızı anlatmak için bu tür merkezlere çok ihtiyacımız var.
Kudüs şehrinde Gayrimüslimler için mukaddesatın olduğu gerçeğine karşı nasıl davranıyorsunuz?
Kudüs’te ibadet hakkı ve egemenliği hakkını birbirinden ayırmamız gerekir. Egemenlik sadece Müslümanların hakkı iken herkesin orada ibadet etme hakkı vardır.
Biz herhangi bir dine karşı değiliz. Museviliğe de karşı değiliz. Fakat biz, topraklarımızı gasp edip ve bizi tehdit eden işgale karşıyız. Bu işgal, bir taraftan mal ve mülkümüz müsadere ediyor bir taraftan da ve bize iftira atarak bizi kötü göstermeye çalışıyor. İsrail, Yahudilere karşı olduğumuzu iddia ederek bu yalanı yayıyor. Fakat biz, dini ne olursa olsun işgale karşıyız.
Müslümanlar olarak bizler, Hz. Süleyman ve Hz. Davud’u peygamber olarak kabul ediyoruz. Yahudiler ise onları krallar olarak tanıyorlar. Eğer sözde mabetlerini bir kral inşa etmişse o zaman bu yer, mukaddes değildir. Fakat onlar, arzı mev’udda Yahudileri toplamak için bu yalanı yayıyorlar.
Dün Kudüs'e destek konusunda İstanbul'da bir konferans vardı, açıklayabilir misiniz?
Bu konferans, arka plana atılan ve ihmal edilen Kudüs'e yeniden pusulayı yönlendirmek için düzenlendi. Sempozyum, Kudüs'ün Müslümanlar yanındaki önemi üzerinde durdu.
İşgal yetkililerinin Mescid-i Aksa’yı kapatma krizinin başında ne hissettiniz?
Mescid-i Aksa’nın gerçekten tehlikeye düştüğünü ve Aksa üzerindeki egemenliğin –İsrailli yetkililerin defalarca belirtikleri gibi- işgal eline geçtiğini hissettim. Filistinliler de bu tehlikeyi hissettikleri için sokaklara çıktılar. Filistinliler, sahada yalnız olduklarını gördüler. Bu şekilde müthiş ve eşi benzeri görülmemiş bir şekilde işgalci İsrail’e geri adım attırıp Aksa’nın egemenliğini geri aldılar.
Bazı Arap liderlerinin Aksa’yı yeniden açtıklarını iddia etmesine Filistin halkı nasıl baktı?
Filistin halkının mücadelesinin sonucu olarak herhangi bir başarı ya da ilerleme ortaya çıktığında, birçok kişi, bu başarıyı sahipleniyor. Fakat bir başarısızlık olduğunda herkes kaçıyor ve sorumluluğu başkasına atıyor. Bize destek olan ve bütün dünyaya gerçeği aktaran Arap medyasına teşekkür ediyoruz.
Oslo anlaşmasına göre 5 yıl içinde bir Filistin devleti kurulacaktı. Fakat 23 yıl geçmiş olmasına rağmen bu gerçekleşmedi.
Oslo anlaşmasının kayıpları, yararlarından çoktur. Bu anlaşma, işgalci İsrail’im bir tuzağıydı. Olumsuz etkileri zaman geçtikçe ortaya çıktı. Şimdi başımız belada ve çıkmaz bir sokaktayız.
Geriye gitmek mümkün olsaydı, Oslo anlaşmasını kabul eder miydiniz?
Başından beri onlarla anlaşmayı kabul etmiyordum ve o zaman kayıplarının faydalarından daha fazla olduğunu söyledim.
Oslo'dan kazanımları kim kazandı?
İşgalci İsrail, tabi ki. Biz Filistinliler ise bir şey elde edemedik.
Gazze ile Batı Şeria arasındaki mevcut uzlaşmayı nasıl görüyorsunuz?
Bu uzlaşmanın başarılı olmasını ümit ediyoruz. Filistin halkı, bunu dört gözle beliyor.
Yeşil Hattaki etkisi ne olacaktır?
Uzlaşı, başarılı olursa Kudüs’te bizim bir destek olacaktır. İsrail, ortalığı müsait bulduğu için her istediğini yaptı.
Bu bölünmenin kasıtlı bir plan olduğunu düşünüyor musunuz?
Herhangi bölünme veya anlaşmazlık, planlanmıştır. Bu bölünme, Kudüs’e zarar veriyor. Arapların ve Filistinlilerin kendi aralarındaki bölünmeden Filistin halkı zarar görüyor.
Arapların ve Müslümanların, Kudüslü kardeşlerinin yanında olduklarını göstermek için Kudüs’ü ziyaret etmelerinde ne gibi bir sakınca var?
Kudüs’ü sevenler, Kudüs kurumlarını desteklemeli ve işgalin sona ermesi için çalışmalıdırlar. Kudüs’ü ziyaret, problemi çözmüyor. Kudüs'e ziyaret kapısını açmak isteyenler, Kudüs'e yardım edemeyenlerdir. Bu yüzden bu çağrı, aczlerini kapatmak içindir.
Diğer taraftan Malezya, Endonezya, Türkiye ve Batı ülkelerinden Arap olmayanları Kudüs'ü ziyarete davet ediyoruz. Çünkü onların ziyareti, normalleşme anlamına gelmiyor. Çünkü onların devletleri, İsrail’i zaten tanıyor. Buradaki amaç, normalleşmenin önünü açmamaktır..
Bugün bütün Arap rejimleri, İsrail ile gizli veya açıkça ilişkiler kuruyorsa bu ziyareti önlemenin faydası nedir?
Bizler, rejimlerin arkasına takılmak istemiyoruz. Arapların Kudüs’ü ziyaretlerine izin vermemiz, bu rejimlerin arkasından gitmek anlamına geliyor.
Rohingya Müslümanları meselesi ve Türkiye’nin tutumuna nasıl bakıyorsunuz?
Ben, Mescid-i Aksa’da bir cuma hutbesinde Myanmar ordusunun Rohingya Müslümanlarına karşı işlediği soykırımı ele aldım ve bunu İslam’a ve Müslümanlara karşı başlatılan etnik temizlik ve savaş ilanı olarak niteledim. Burma Hükümetinin buna girişme sebebinin de dünyadaki Müslüman azınlıkları koruyacak Müslüman bir devletin olmayışı olduğunu söyledim. Maalesef Müslümanların sayısı çok olmasına rağmen durumları, Peygamber Efendimizin de (sav) ifade ettiği gibi suyun üzerindeki köpük gibidir.
Rohingya meselesinin savunulmasında Türkiye’nin rolünü nasıl görüyorsunuz?
Türkiye halkına, Cumhurbaşkanına ve hükümetine teşekkür ediyoruz. Onların harekete geçmesi ve duruşları, Rohingya Müslümanlarının sıkıntılarını hafifletti.
HABERE YORUM KAT