İklim Koşulları ve Başörtüsü
Önce Suriye Halkıyla Dayanışma Platformu’nun bir duyurusu ile başlayalım: Banyas ve Reyhanlı Katliamlarını Protesto Etmek ve Kusayr Direnişini Selamlamak İçin Cuma Namazından Sonra Fatih Camiin’deyiz! Bu, Özgür-Der, İHH, Medeniyet Derneği, Hikmet Vakfı ve İnsan ve Medeniyet Derneği gibi kuruluşların ortak çağrısı.
25 ayı geride bırakan Esed-Baas cuntası katliamlarının geldiği en kritik aşamadayız bugünlerde. Çünkü İran ve Hizbullah uzun zamandır inkâr ettiği sonra tevil etmeye giriştiği korkunç pozisyon ve tercihini resmen ilan etti: Esed-Baas cuntasının bekası adına Suriye halkına karşı silahlı mücadele.
Rusya’nın emperyalist geleneği dâhilinde ‘anlaşılabilir’ olan Suriye siyasetinin kopyasını pratiğe döken İran ve Hizbullah’ın hayır değil şer, kardeşlik değil düşmanlık getireceği besbelli olan bu saplantılı siyasetini terk etmesi hepimizin hayrınadır.
Suriye halkına doğrultulan silahlar ve Suriye’deki Müslüman kardeşlerimizin kanını dökmeye kalkışan savaşçılar İslam’a ve İslam Ümmetine karşı konumlanmışlardır. Esed-Baas isimli cinayet şebekesinin iktidarını koruyup kollamak adına girişilen bu savaşın ne İslam ümmetine ne de mazlum ve mustazaf halklara faydası olur.
Zulmün bekası adına işlenen cinayet ve işgalin bedeli ağır olur. Suriyeli Müslümanlara karşı başlatılan bu savaş İsrail’in işgal ve tecavüzüyle savaşmaya hiç benzemez. Bu savaşta askeri açıdan galibiyet belki mümkün ancak İran ve Hizbullah adına ahlaki, siyasi ama en önemlisi itikadi açıdan iflas kesindir.
Değişmeyen Resmi İdeoloji İklimi
İçişleri Bakanlığı “iklim koşullarını’ göz önünde tutup kamu kurumlarında çalışanlar için bir kıyafet genelgesi yayınladı.
Aslında bu rutin bir genelgedir. Fakat bu türden rutin genelgelerin hiç değişmeyen ve fazlasıyla can sıkan tarafı her zaman için resmi ideolojiyi merkeze alarak birey ve toplumu terbiye etmekteki inadıdır.
Bakanlık tarafından valiliklere, valilikler üzerinden de tüm kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilen genelge kravat-ceket mecburiyetini kaldırması açısından tabii ki mantıklı.
Ancak aynı genelge de nasılsa değişmeyen ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen bir prensibi var: Çalışan kadınların standart profili “başın daima açık ve saçların düzgün taranmış” ilkesi üzerine inşa ediliyor.
Devlet veya devlet adına genelge yayınlama makamında bulunanlar nereden aldığı hakla kadınların profilini “baş daima açık” kalıbına mahkûm etmeye çalışıyorlar sizce?
Resmi ideoloji dediğimiz Kemalist ilke ve inkılaplar yani laik-modern ulusal fert ve toplum yaratma hedefi “baş daima açık” dayatmasının asli sorumlusudur.
Maalesef vakıa şu ki; yaz-kış, soğuk-sıcak veya istekli-isteksiz, genç-yaşlı ayrımı demeden bütün hanımları “baş daima açık” kılmak isteyen resmi ideoloji iklimi diye bir bela var başımızda.
“Resmi ideoloji iklimi” her türlü koşulun önünde ve üstünde olarak en başından bugüne fert ve toplumu bütün İslami sembollerden ama özellikle de başörtüsünden uzak tutmaya endekslenmiş.
Meşruiyete Savaş: Yasakçı Genelge
Bu uğurda hakkı da halkı da çiğnemekten imtina etmiyor. Malum bunlar elbette. İyi ama mevcut şartlar altında dahi AK Parti Hükümeti’ni bu çirkin genelgelerin, bu hakkı ve halkın İslami değerlerini çiğneyen despotik genelgelerin yayınlanmasına mecbur tutan nedir?
Başörtüsü veya diğer İslami sembol ve ibadetlerin resmi ideolojiyi deklare eden genelgeler tarafından yasaklanması adalet ve hukukun en başta devlet eliyle ezilip çiğnemesi anlamına gelir. Bu çirkin, akıl dışı ve ahlaksız dayatmaya hiç kimse tahammül etmek mecburiyetinde değil.
Genelgenin geriye çekilip insana saygı göstermeyi bilen bir şekle sokulması gerekir. Bu basmakalıp dayatmalara müsaade ettiği oranda AK Parti hükümetinin özgürlük, adalet ve hukuk devleti söylemleri de birer tutarsızlık göstergesi olarak algılanacaktır.
Özgürlük, adalet ve hukuktan yana yürütülen bir siyasetin kendini ve toplumu bu türden genelgelerle “remi ideoloji iklimine” mahkûm kılması düşünülemez.
“Baş açık” şartını herkese dayatan resmi ideoloji ve kadrolara rağmen Hükümet olmuş bir siyasi hareketin bu despotik genelgeyi tekrar ederek toplumsal meşruiyetini gölgelemesi hiç de akıl karı gözükmüyor. Benzeri on binlerce defa yayınlanmış ve deklare edilmiş başörtüsü yasağını teyid eden genelgelerin ahlaki ve hukuki açıdan hiçbir meşruiyeti yoktur, olamaz. Bu gibi yasakçı, dayatmacı, ayrımcı genelgelere acilen son verilmelidir.
İnsanları İslami vecibe ve sembollerinden uzaklaştırıp devlete kul-köle etmeyi hedefleyen despotik muamelelerin önünü almak adalete, özgürlüğe, insan onuruna değer veren herkesin sorumluluğudur.
YAZIYA YORUM KAT