1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. İki Sudan'ın Çatışması
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

İki Sudan'ın Çatışması

26 Nisan 2012 Perşembe 05:06A+A-

Suriye'de Baas diktasının, göstermelik olarak Annan Planını dolayısıyla ateşkesi kabul ettiğini bildirmesine rağmen katliamları, cinayetleri ve yıkımları kesintisiz sürdürmesi doğal olarak İslâm dünyasında yine gündemin başında yer aldığından zihinleri de meşgul ediyor.

En azından ateşkesin uygulanması için etkin bir şekilde devreye girmesi gereken BM'nin de gözlemci sayısını biraz artırmanın ötesinde söze gelir bir adım attığını göremiyoruz. Sanki Baas'ın toparlanması ve muhaliflerin onun siyasî sultasını meşru sayan bir formülü kabullenmeye zorlanacağı bir ortamın oluşması için işi zamana bırakmış görünüyor.

Suriye'deki gelişmeleri sürekli yakından izlememiz, zulme ve destekçilerine karşı daha aktif bir şekilde devreye girebilmek için neler yapabileceğimiz konusunda kafa yormamız gerekiyor elbette. Ama bu arada İslâm coğrafyasında meydana gelen diğer önemli gelişmeleri de gündeme taşımaya, onlar hakkında da bilgilenmeye ve bilgilendirmeye ihtiyaç var.

İslâm âleminde güç birliği ve dayanışmanın ana direğini oluşturan ümmet kimliğinin kaybedilmesinden sonra çizilen sınırlar, "ulusal" kimliğe göre şekillenen onlarca devletin ortaya çıkmasına ve aralarına da aşılması zor sınırlar çizilmesine neden oldu. Ne yazık ki devletlerin siyasi çizgilerini hâlâ ulusçu anlayışlar belirlediğinden bu sınırların ortadan kaldırılmasını sağlayacak adımlar atılması yerine yeni sınırlar çiziliyor.

Afrika'nın geniş bir kara parçasını kapsayan Sudan diyarı da önce doğu ve batı olarak bölündü. Bu bölünmeye rağmen yine Afrika'da en geniş yüzölçümüne sahip devlet olan Sudan'ın daha da küçültülmesi için çıkarılan savaşın elli yıldan fazla sürmesi sağlandı. Sonuçta bu savaşın Sudan'ın bir de güney kuzey olarak bölünmesine yol açmasıyla amaç bir bakıma elde edilmiş oldu.

Ancak fitnenin arkasında duran güçler bölünmeyle işin bitmesini istemiyor, tüm İslâm coğrafyasında olduğu gibi Sudan'da da bölünme sonucu ortaya çıkan komşular arasında kalıcı sorunlar hâsıl olması ve düşmanlığın devam etmesi için sınırlar üzerinde kesin ittifakların gerçekleşmemesini istiyorlardı. Özellikle bölgenin petrol kaynaklarını oluşturan arazilerle ilgili ihtilaflar ve yapılan anlaşmalar sonrasında buraların sınırlarının tam belirlenmemesi, yeni ortaya çıkan Güney Sudan'ın da arkasında duran ABD, Avrupa ve İsrail'e güvenerek Sudan'ın petrol kaynaklarının en az yüzde seksenine sahip toprakların tümünün kendine ait olduğu iddiası anlaşmazlığının sürmesine yol açtı.

Güney Sudan'ın kopardığı topraklar üzerinde siyonist işgal devletinin adeta bir siyasi üs kurmasına ve Afrika'nın doğusunu kontrol etmesine yarayacak istihbarat merkezi oluşturmasına fırsat vermesi, onunla alelade bir diplomatik ilişki kurmakla yetinmeyip her alanda yardımlaşmaya kapıları açması kendisini bağımsızlaştırdığı toprakların eski sahibine kafa tutmada bayağı cüretkâr davranmaya yöneltti. Kontrol altına alacağı topraklardaki petrol kaynaklarını da ABD'nin dünya petrol piyasasının önemli rakiplerini oluşturan şirketlerinin hizmetine sunacak olması da buradan gelecek desteklere fazla güvenmesini sağladı. Fakat gerek siyonist işgal devletinin ve gerekse ABD'nin yeni bir savaş bataklığının tarafı olmaya müsait olmadıklarını biz daha önce de muhtelif yazılarımızda dile getirdik. Sağlayacakları silah desteğinin işe yaraması ise bu destekten yararlanacak güçlerin insan potansiyeline bağlıdır.

Henüz devlet mekanizmasını tam oturtamamış ve bu arada kendi içinde sorunlar yaşayan Güney Sudan, global ekonomik krizle başı dertte ve her yüksek bağırtıyı aleyhlerine bir gelişme sanan güçlere sırtını dayama rahatlığıyla girdiği kavgada uzun soluklu operasyona tahammül edemeyeceğini anlamış görünüyor.

Fakat kendilerini "uluslararası kamuoyu" olarak tanımlayan güçler de onu yalnız bırakmak istemiyorlar. BM'nin gelişmelere müdahalesi bu amaç için. Ama kavganın uluslararası petrol piyasasıyla ilgisinin olması ve bu piyasanın rakip firmalarının bazılarının petrolü Sudan'ın elinden alacak olmaları hadisenin iki Sudan arasında sınır çatışması boyutunu aştığını gösteriyor. Yani BM, kirli işlerini örtmede yararlandığı "uluslararası kamuoyu" maskesini kullanarak Sudan'a yüklenmekten istediği sonucu alamayacaktır.

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT