'İki Kötü Adam'ın Savaş Çığlıkları
Gerçekten de "iki kötü adam" bunlar.
Gençlerin ölümlerinden kendilerine siyasi çıkar sağlamaya çalışan iki bencil ihtiyar.
Bunlar siyaseti, bir yanından ölü çocuk koyduğunda öbür tarafından oy çıkan kanlı bir kutu gibi görüyorlar.
Ama iddiaya girmeye hazırım, bu politikalarıyla oy da alamayacaklar.
Bu ülke onların umduğu kadar vahşi ve ilkel değil, bu ülkede yaşayan insanların da vicdanı var, çocukların ölümüne bu ülkenin insanları da yanıyor.
Bir an için, sadece tek bir an için, kendini vurulmuş bir çocuğun annesinin yerine koyan hangi insan, barış bu kadar mümkünken "savaş sürsün" diye tutturur?
Bu iki kötü adamın "barış istemiyoruz" çığlıklarını, o bölgedeki uyuşturucu ticaretinden para kazananlardan başkası kolay kolay desteklemez.
Uyuşturucu işinde olanlar çok seviniyordur onlar barışın önünü kesmeye çalıştıkça ama başka sevinen pek çıkmaz.
Televizyonda konuşmalarını dinledim.
Deniz Baykal, bir yandan savaşı destekliyor, bir yandan da "etnik kimlik tabii ki olacak ama milli kimlik de olacak" diyor.
Onun Kürtlerden beklentisi, "ben Kürdüm ama Türküm" demeleri.
Eğer bu ülkede etnik farklılık değil "renksel" farklılık olsaydı Türkler kırmızı, Kürtler de mavi olsaydı, Baykal'ın sözlerinin tercümesi şöyle olacaktı.
"Tabii ki isteyen insan mavi olduğunu söyleyecek, bu onun hakkı ama milli kimlik olarak hepimiz kırmızıyız. "
E, değiliz. Kırmızılar kırmızı, maviler mavi.
Kürtler Kürt, Türkler de Türk.
Gidip insanlara zorla "sen Türksün" demenin anlamı ne?
İsteyen Türk, isteyen de Kürt olsa ne olur?
Aynı ülkede, aynı cumhuriyette "eşit vatandaşlar" olsak, Türk olan Türklüğüyle, Kürt olan Kürtlüğüyle övünse, bunun kime ne zararı var?
Sen, Kürtlere "benimle birlikte olmak istiyorsan Türk olduğunu kabul edeceksin" diye dayatırsan, Kürtlüğünden vazgeçmeyen insanı "seninle birlikte olmamaya" itmez misin?
Eğer Türklerle birlikte olmanın bedeli o insanların "kimliklerinden ve dillerinden" vazgeçmeleriyse, neden o bedeli ödemeye razı olsunlar?
Türkler kendi kimliklerinden ve dillerinde vazgeçmeye razı olur mu?
Kendi yapmayacağını başkasının yapmasını istemek, hakkaniyete ve adalete uygun mu?
İnsanlara zorla "ben Türküm" dedirtmek için binlerce çocuğu daha öldürmeğe değer mi?
Değmez ama o ikisinin umurunda bile değil ki ölen çocuklar.
Bahçeli ise iyice kendini kaybetmiş.
Barış isteyenleri "ihanetle" suçlamaya kadar vardırıyor işi.
Kürt sorunu diye bir sorun olduğunun bile farkında değil.
"Dağdaki teröristler" diye bir türkü tutturmuş gidiyor.
Peki, o insanlar dağa niye çıktı?
Niye binlerce insan ölümü göze aldı?
Sen oy kaybetmeyi bile göze alamazken o insanlar canlarını kaybetmeyi göze alıyor, yok mu bunun bir nedeni?
Barış istemek ihanetmiş.
Eğer illa bir ihanet aranacaksa, aradığınız ihaneti savaşı destekleyenlerin bu ülkeye düşmanlığında bulursunuz.
Bir ülkenin binlerce insanının ölmesini istemek, bir ülkenin fakir, zayıf, zebun kalmasını istemek, bir ülkenin bütün geleceğini bir savaşa gömmesini istemek, bir ülkenin huzura, zenginliğe, mutluluğa kavuşmasını engellemek istemek, bir ülkenin kanlı bir bataklıkta debelenmesini istemek, ihanet değildir de nedir?
Ancak bir "düşman", bu ülkenin böylesine anlamsız bir savaşta kendi kendini yok etmesini ister.
Hangi "dost" gelir de sana, "çocuklarını öldür, paralarını savur, geleceğini yok et, " der?
Baykal'la Bahçeli daha kendi ülkelerinin şehirlerinde dolaşmayı beceremiyorlar, daha bu ülkenin halkının önüne çıkmaya cesaret edemiyorlar ama "ülkenin geleceği için en iyisinin savaş olduğunu" biliyorlar.
Siz bu "ülkenin" politikacısıysanız Güneydoğu'da halkın önüne çıksanıza, oralarda mitingler yapsanıza.
Güneydoğu, bu ülkenin parçası değil mi?
Niye gidemiyorsunuz?
Kendi ülkesinde bile dolaşamayan siyasetçilerden mi öğrenecek bu ülke ne yapılması gerektiğini?
Siz önce kendi ülkenizde dolaşmayı becerin, aklınız önce bu ülkede dolaşmanızı sağlasın da ondan sonra başkasına akıl verirsiniz.
Murat Belge çok güzel yazdı, bu adamlarla uzlaşılmaz, "uzlaşmamayı" amaç edinmiş, savaştan başka bir çözüm görmeyen adamlarla "barış" için nasıl uzlaşacaksın?
Dün siyasi kariyerinin en muhteşem konuşmalarından birini yapan Başbakan Erdoğan, bu adamlara aldırmasın, onlar kansız siyaset yapamıyor.
Erdoğan, doğru bildiği yolda yürüsün bence.
Doğru yol, Erdoğan'ın da değindiği gibi, "annelerin acısını kendi vicdanında duyanların" yoludur.
O acıyı dindirmekten daha iyi bir pusula yok.
Dürüst ve vicdanlı bir insan, o pusuladan şaşmaz.
Erdoğan dünkü konuşmasında görülen cesaret ve vicdanla yürüdüğünde, insanlar da onun peşinden yürür.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT