İki başkan arasındaki dağlar kadar fark!
Bir AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarına bakın. Bir de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal’ın konuşmalarına..
Bir; sorumluluk üstlenen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın tesbitlerine bakın..
Bir de; Anamuhalefet Partisi’nin Genel Başkanı Deniz Baykal’ın sorunlara yaklaşım şekline bakın..
İkisini kıyasladığınızda, şaşıp kalmamak elde değil.
Birisi ne kadar isabetli tesbitlerde bulunuyorsa, diğeri de adeta ona inat; o kadar boş, o kadar anlamsız, o kadar gerçeklere zıt iddialarla ortaya çıkıyor!
Kimseye yağcılık, şirinlik için söylemiyorum bunları.
Sadece iki siyasetçiyi, birbiri ile kıyaslıyorum.
Bakın; AK Parti Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşmasından bir bölüm aktarayım: “Doğu’daki anne ile Batı’daki anne, gencecik yavrularının başında aynı Fatiha'yı, aynı Yasin'i okuyorsa, aynı ağıdı yakıyorsa, cemaat aynı kıbleye yöneliyorsa, buna rağmen bu acılar yaşanıyorsa, burada çok ama çok ciddi bir yanlış vardır.”
Başbakan, bulunduğu makamın sorumluluğu sebebi ile; “Doğu’daki anne” ve “Batı’daki anne” olarak tanımlamış ama, biz bunu “Şehid edilen askerimizin annesi”, “askerimizin vurduğu PKK’lının annesi” diye bir adım ileriye de götürebiliriz.
Gerçekten de, PKK’lının annesi de, şehid askerin annesi de, çocuğuna “Fatiha”yı okuyorsa, burada çok ciddi bir yanlışın olduğu apaçık ortada değil mi?
İşte bu tesbiti yapıyor Başbakan..
Haliyle; çözümün adresini de, “tesbit”in içinden çıkarıyor!
“Çözüm”ün ne olduğunu; anlayan, anlayacaktır tabii ki..
Anlamayanlar da, aval aval bakmaya devam edecektir..
Hatta, anlamamayı bir kenara bırakın, anlamış rollerine yatacaktır..
Buyurun; anlamış rolüne yatanlardan birisi konumundaki CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, aynı sorun ile ilgili dünkü konuşmasından bir bölüm aktarayım: “Türkiye'nin sorunu neymiş? Başkalarında olmayan bizde olan sorun neymiş? Hangi sıkıntımız varmış? Sıkıntı, hangi düzeye çıkmış? Artık dünya kabul edemezmiş bu sorunu ve bizim adımıza çözmeye gelirmiş. Bunu anlatsınlar, lütfen bunu öğrenelim. Ben böyle bir tablo görmüyorum. (...) Türkiye'de biz kardeşçe yaşıyoruz, yaşamaya devam edeceğiz.”
İki genel başkan arasındaki farkı buyurun siz söyleyin.. Binlerce insanımız ölmüş. Askerimiz, polisimiz şehit edilmiş. Kendi ülke insanımız, kendi insanımıza silah çekmiş. Gün geçmiyor ki, güvenlik kuvvetlerimizin bir mensubu can vermemiş olsun. Can kaybımızın yanısıra, milyarlarca dolarlık ekonomik kaybımız da halkımızın sırtına bindirilmiş..
Anamuhalefet Partisi Genel Başkanı’nın bakış açısında, ortada hiçbir sorun yok. Her şey güllük-gülistanlık.. Hatta “Kardeş kardeş yaşıyoruz” bile diyor/diyebiliyor beyefendi...
Haydi söyleyin, haksız mıyım, “biri ne kadar isabetli tesbitte bulunuyorsa, diğeri de o kadar kof bir tablo çiziyor” şeklindeki kanaatimde!
Gerçekten sizce de, “birisi ne kadar çözüm için doğru adreslere yöneliyorsa, diğeri de o kadar vurdumduymaz bir görüntü veriyor” değil mi?..
Ve bu iki farklı bakış açısı, sonuçta günlük yaşantıya da yansıyor..
Başbakan Tayyip Erdoğan, dün partisinin 3. Olağan Kongresi’nde açıklıyor: “Kırım'da Zincirli Medrese ve Sultan Giray Han Türbesi’ne biz sahip çıktık, restorasyonlarını yaptık, bitirdik. Konya'da Selimiye Külliyesi'ni, Beyşehir Eşrefoğlu Külliyesi'ni, Akşehir Ulu Camii'ne Sahip Ata Medrese ve Camisi'ni tamir ettiğimiz gibi; Bosna'da Drina Köprüsü, Trablusşam'da Mevlevihane, Şam'da Süleymaniye Külliyesi'ni biz yeniden inşa ediyoruz. Kudüs'te Mescid-i Aksa içindeki Kubbetüs Sahra'nın çinilerini biz yeniliyoruz.”
Ve ne gariptir ki; kıyasladığımız Deniz Baykal da, dün Bursa’da bir açılışa katılıyordu.. Cami olarak yıllarca hizmet vermiş bir yapının, kendi partilerinden bir belediye başkanının kararı ile Kültür Merkezi’ne dönüştürülmesinin açılışı!...
Düşünebiliyor musunuz, kilise olarak inşaa edilmiş, ancak yıllarca cami olarak hizmet vermiş bir yapıyı, CHP’li belediye, ibadet mekânı olmaktan çıkarıyor. Ve bunun açılışı da CHP Genel Başkanı tarafından yapılıyor!
İşte; AK Parti ile CHP arasındaki fark, bu kadar büyük..
Sorunlara yaklaşımları, bu kadar zıt..
Birisi, “akan kan”ı da görüyor, sorunun çözümü için “çare”yi de gösteriyor.
Atılması gereken adımları da atıyor..
Diğeri ise, “akan kan”ı da görmüyor... Akan kanın “çözüm”ü için daha fazla değer verilmesi gereken “ibadet mekânları”na gerekli önemi de vermiyor!
Gerçekler, bu kadar net işte!
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT