‘İhya-Der Kararı, İslam Düşmanlığının Kanıtıdır!’
Özgür-Der: “Bürokratik oligarşinin keyfilik ve despotizm kokan yaklaşımı bu ülkede yaşayan her kesimden yeni mağdurlar üretmeyi sürdürüyor.”
İhya-Der kararıyla ilgili Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nin açıklamasının ardından Özgür-Der Genel Merkezi de bir açıklama yaptı. Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer tarafından yapılan açıklamada İhya-Der mensupları için onanan 150 yıl hapis cezası kararının, son düzenlemelerle "resmi ideolojik keyfilikten kısmen de olsa daha hukuki" zemine taşınması umulan yüksek yargının eski alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmeyeceğini gösterdiği belirtildi.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:
Yargıtay'ın İhya-Der Kararı
Yüksek Yargının Muhaliflere Olan Düşmanca Tavrını Göstermektedir!
17 Haziran 2011
Türkiye'de yüksek yargının resmi ideolojiyi bağnaz bir tavırla koruyup kollama ısrarı hemen her fırsatta muhaliflere olan tahammülsüzlük ve İslami kimliğe düşmanlık şeklinde karşımıza çıkmakta. Danıştay'ın okullarda and dayatmasının devam ettirilmesini savunan kararından, katsayı zorbalığının sürdürülmesine, Anayasa Mahkemesinin başörtüsü yasağını kaldıran düzenlemeyi iptal etmesine ve muhalif kimlikli insanların keyfi ve despotik yorumlarla cezalandırılmasına ilişkin Yargıtay'ın sayısız kararına kadar pek çok vaka bu olguyu somutlaştırmaktadır. Yargıtay'ın İhya-Der mensuplarıyla ile ilgili onama kararı da bu durumun yeni bir örneği olmuştur.
Hatırlanacağı üzere Elazığ merkezli faaliyet yürüten İhya-Der mensuplarına karşı Nisan 2009'da açılan ve baştan sona hukuksuzluklarla dolu davada adeta ceza yağdırılmıştı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 14 Ocak 2010 tarihinde sonuçlandırdığı davada, yasadışı Hizbullah örgütüne üye olmak suçlamasıyla, İhya-Der Genel Başkanı Muhammed Fatih Demirtaş'a 15 yıl, dernek üyesi 18 kişiye ise 7,5 yıl olmak üzere, toplam 19 kişiye 150 yıl hapis cezası verilmişti. Çok sayıda sanığın yargılanmasına rağmen, savunmalar için yeterli süre verilmeksizin ve suçlamalarla ilgili gerekli delillendirmeler ortaya konulmaksızın 10 ay gibi kısa bir sürede sonuçlandırılan bu dava süreci baştan sona hukuksuzluklara sahne olmuştu.
Hukuksuzluğun en temelinde yasal bir derneğin izin alınarak gerçekleştirdiği etkinliklerin örgüt faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi yatmaktadır. İddianamede dile getirilen İhya-Der'in suçlanmasına gerekçe gösterilen etkinlikler İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısını protesto için düzenlenen miting, Mekke'nin fethinin yıldönümünde program düzenlemek gibi etkinliklerin sıralandığını görüyoruz. "Yasadışı örgütsel faaliyet" nelermiş diye iddianame okunduğunda karşımıza çıkan faaliyetler bunlar. Ama bu soyut ve keyfi izahlar mahkeme tarafından verilen ağır cezalara gerekçe kılınabilmekte.
Yargıtay 9. Ağır Ceza Mahkemesi de davanın bugün gelinen sürecinde mahkemenin verdiği kararı onayarak resmi ideolojiye muhalif kesimlere karşı hukukun tamamen yok sayıldığı gerçeğini tescillemiş oldu. Bu karar aynı zamanda Türkiye'de hukuk sisteminde muhaliflere, özellikle de İslami kimliği olanlara hayat hakkı tanınmadığını açık bir şekilde bir kere daha göstermiş oluyor.
Türkiye'de on yıllardır sistemin hukuksuzluklarına şahit olmuş muhalifler açısından bildik bir tablo olmasına rağmen davanın başlangıç süreci, iddianame, mahkeme safahatı, Yargıtay'ın verdiği karar vb. tüm boyutlarıyla İhya-Der davasının hukuksuzluklar içerdiği göz ardı edilmemelidir. İstiklal Mahkemelerinin, Kel Alilerin, Kılıç Alilerin mirasçılarının, kanunları keyfi bir şekilde yorumlayarak, temelsiz isnatlar ve soyut irtibatlarla verdikleri ağır cezalara sessiz kalınmamalı, göz yumulmamalıdır.
Bu karar son düzenlemelerle "resmi ideolojik keyfilikten kısmen de olsa daha hukuki" zemine taşınması umulan yüksek yargının eski alışkanlıklarından kolay kolay vazgeçmeyeceğini göstermektedir. Bürokratik oligarşinin keyfilik ve despotizm kokan yaklaşımı bu ülkede yaşayan her kesimden yeni mağdurlar kümesi üretmeyi sürdürecektir. Bu tutum tüm muhalif kesimler ve İslami duyarlıklı kamuoyu tarafından dikkate alınmalı ve mahkûm edilmelidir. Meclis seçimlerinin yapıldığı, yeni hükümet oluşumunun hazırlıklarının sürdüğü ve yeni bir anayasa tartışmalarının konuşulduğu bir vasatta muhaliflerin keyfi bir şekilde yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını engelleyecek yargı reformlarının gündemleşmesine yönelik çabalar artırılmalıdır.
ÖZGÜR-DER
HABERE YORUM KAT