BDP listesinden dindar Kürtleri istismar eden sosyalistlerin gerçek yüzleri bir bir ortaya çıkıyor.

Dindar halka gelip, “Bölge halkı inançlarına ve büyüklerine sahip çıkmalıdır. Said-i Kürdi bizim büyüğümüzdür. Bugün onun mezar yeri belli değildir. Biz bulunmasını istiyoruz” diyor..
Seçim sonrasında, o sosyalist toplantı senin, bu Marksist panel benim geziyor..
Sonra seçim yaklaştığında, yine eski söyleme dönüyor: “Ben bugün Kozluk'ta kutsal olarak bilinen ve yüzyıllardır mezarı ziyaret edilen, Şeyh Mahmut’un mezarını ziyaret etmeye giderken....”
Kim yapıyor bunları?
Önceki akşam, Beyaz TV’de İmam Hatipler için “misyoner” hakaretinde bulunan BDP listesinden bağımsız aday yapılan Bengi Yıldız..
Soruyorlar Bengi Yıldız’a: “İmam Hatip öğrencilerinin kaldığı yurdu yakma girişimi hakkında ne diyorsunuz?”
“Barış” diyen, “kardeşlik” diyen, “Said-i Kürdi” diyen, “Şeyh Mahmut’un mezarını ziyarete gittim” diyen bir siyasetçinin ne demesini beklersiniz?
“Lanetliyorum. Öğrencilere yapılan saldırı, alçaklıktır.Vahşettir” şeklinde bir üzüntü ifadesi değil mi?
Siz böyle bir üzüntü açıklaması bekleyedurun, Bengi bey bakın ne diyor: “Başbakan’ın misyonerleri yetişiyor o İmam-Hatiplerde..”
Lafa bakın..
İmam Hatipler, taa Cumhuriyetin ilk yıllarından beri var olan okullar..
Başbakan’ın doğumu ise, 1954..
Bu durumda, “Başbakan’ın misyonerleri” demek de ne oluyor acaba?
Üstelik, İmam Hatiplerdeki eğitimi, Kürt vatandaşlarımız çok yakınen bilir..
Orada ırkçılık değil, din öğretilir..
Güneydoğulu vatandaşlarımızın büyük çoğunluğu da, çocuklarını hep bu liselere gönderir..
Ama kendi halkından uzak, kendi insanına yabancı olan, ‘Lenin’ denilince, ‘Marks’ denilince havalara zıplayan Bengi Yıldız bey, İHLöğrencilerini, bir çırpıda misyoner de yapıverdi..
Şeyh Mahmut’u hatırlıyor.. Mezarını ziyaret ediyor..
Said-i Kürdi’yi biliyor.. “Mezarını bulalım” diyor..
Ama yaşayan Kürt çocuklarının gittiği İHL’leri bilmiyor...
Öğrencilerin yakılmak istendiği provokasyona, “Ben olaya tam olarak hakim değilim” mazereti ile tam bir kınama yapamazken, İHL’li öğrencilere, oturduğu yerden misyoner etiketi yapıştırmaktan da geri durmuyor.
Oysa misyonerlik etiketi, inançlı Kürt vatandaşlarımızın içinden çıkıp, Marks’ın, Lenin’in peşinden gidenlere, daha fazla yakışmaz mı?
Öyle ya.. Bölge insanı dindar. İnancından kesinlikle taviz vermez.
Ama bakıyorsunuz; bölgede doğup, büyükşehirlere yüksekokul okumaya gidenlerin büyük çoğunluğu, bambaşka bir kimlikle köylerine dönüyorlar..
Giderken “inançlı dindar” insanlar...
Döndüklerinde, “sosyalist, Marksist..” aydınlar(!)..
Kendileri dönüştükleri gibi, bir de köylerindeki insanları da dönüştürmeye çabalıyorlar..
Ama başaramıyorlar.. Başaramayacaklar..
Yaşadıkları çelişki ile, sağa sola saldırıyorlar, saldırmaya devam edecekler..
Marks’ın,Lenin’in misyonerliğine soyunduklarını görmeyip, bu ülkenin özbeöz çocuklarına, misyonerlik yakıştırması yapıyorlar..
Ama, azzzz kaldı..
Referandumda yedikleri tokat, ikaz edici idi..
Şimdi 12 Haziran’da, daha şiddetlisini yiyecekler..
Güneydoğu insanının bilincinde yer eden Diyarbakır Cezaevi için söylemediklerini bırakmıyorlardı..
Ama, “Darbecileri yargılamak için, şu anayasa değişikliğine bir evet oyu verin” denildiğinde, “Yok vermeyiz” dediler..
Kendilerinin TBMM’de “evet” oyu vermemeleri bir yana, bir de halka gidip, onlara da “Evet oyu kullanmayın” tehdidi yaptılar..
Onlara rağmen, halkımız “evet” oyu ile darbecileri hakim önüne çıkarttı.
Diyarbakır Cezaevi’nin hesabının sorulma vaktini getirdi..
Bunlara da, darbecilere lafta karşı çıkmak kaldı..
Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkencelerin istismarını yapmak kaldı..
12 Haziran ile birlikte, dindar Kürt halkı, sırtındaki sosyalistleri artık yere indirecek..
Onları, derin ilişkileri ile baş başa bırakacak..
“Ağa düzeni”ni yıkma iddiası ile yola çıkıp, “terörist örgüt ağalığı”nı başlarına getirenleri, “MHP’ye oy verin, AKParti’ye vermeyin” diyenleri, hakettikleri yere gönderecek!

YENİ AKİT