İhanetin Yükünü Atabilmek
Halklarına ve onların meşru haklarına saygılı olmayan işbirlikçi yöneticilerin geriye bıraktığı ihanet mirası, halklarının haklarına sahip çıkmayı ilke edinen yöneticilerin üzerinde ağır bir yük. Yeniden yapılanma döneminde bundan kurtulma çabası yürütülüyor
Uluslararası emperyalizmin himaye ettiği siyonist işgalin Mısır’da, Firavun rejimi artıklarıyla işbirliği yaparak gerçekleştirdiği Sina saldırısının Gaziantep saldırısıyla benzerlikleri olduğunu söyleyebiliriz. Bu benzerlikler yönlendiren merkezlerin de aynı olmasını gerektirmez. Ama taktik ve amaçlarda benzerlikler olabilir. Bu iki saldırının birbirine yakın zamanlarda gerçekleşmesini de dikkate alarak İslâm dünyasındaki değişim sürecinin önüne takoz koymaya çalışan güçlerin plan ve taktiklerini keşfetmek gerekir.
Mısır, Sina komplosuna hazırlıksız yakalandı. Bu da normaldi. Çünkü komplocular yeni yönetimin böyle bir komplo ihtimali üzerinde düşünmesine bile fırsat vermeden harekete geçtiler. Fakat Mısır’ın yeni komplolara hazırlıklı olmak, benzer saldırıların hazırlık çalışmalarını yakın takibe almak ve planı infaza kalkışma halinde hızlı müdahale etmek için bölgeye bir miktar askerî güç ve teçhizat yerleştirmesi gerekiyordu. Ne var ki geçmiş Firavunlar rejiminin geriye bıraktığı ihanet anlaşması olan Camp David Anlaşması buna engel teşkil ediyordu. Anlaşmayı yeniden masaya yatırıp en azından ek maddelerin iptalini talep etmekle başlayacak pazarlık ise kim bilir ne kadar zaman alacaktı. Bu pazarlık sürerken yeni komplolar ve saldırı planları için ise kapılar açık tutulmuş olacaktı. O yüzden Mısır yönetimi bir bakıma anlaşmanın ek maddelerini geçersiz sayarak sınıra yakın bölgelere tank, ağır silah ve ek güvenlik gücü yerleştirdi.
Bu atak siyonist işgalcileri rahatsız etti. İşgal devleti başbakanı Netanyahu, Mısır’dan derhal ağır silahlarını ve sınır güvenlik güçleri dışındaki tüm askerlerini çekmesini istedi. Oysa 5 Ağustos’ta gerçekleştirilen vahşi saldırıdan sonra Mısır ciddi bir riskle karşı karşıya olduğunu görmüştü ve işgal devletine karşı bir operasyon amacıyla değil sadece kendi güvenliğini ve sınırını korumak amacıyla buna ihtiyacı vardı.
İşgal devleti Mısır’ın Sina’nın C bölgesine yerleştirdiği askerî güçlerini ve ağır silahlarını çekmemekte ısrarlı davranması üzerine ABD’nin devreye girmesini ve isteneni kabul edinceye kadar bu ülkeye ekonomik desteğini tamamen dondurmasını istedi. Bilindiği üzere çağdaş emperyalizmin “ekonomik destek” adını verdiği krediler ve global düzenle bağlantılar gerçekte zayıf düşürülmüş ülkelerin yönetimlerine karşı kullanılan birer ayak bağından ve zincirden başka bir şey değildir. Ama biz inanıyoruz ki Müslüman toplumların özgürlük mücadelesinde işbirlikçi yönetimler tasfiye edilir ve halkların değerlerine saygılı yeni yönetimler kendi aralarında güç birliği oluştururlarsa bu bağları atacaklardır.
Bunun yanı sıra çağdaş emperyalizmi zorlayan global ekonomik krizin de öyle basite alınabilecek türden bir sorun olduğunu düşünmeyelim. Dolayısıyla ABD emperyalizminin “ekonomik destek” adını verdiği prangayı ve zinciri Mısır’daki yeni yönetimi köşeye sıkıştırmak amacıyla çok etkin bir şekilde kullanabileceğini sanmıyoruz. Öte yandan Mısır’da halkıyla bütünleşebilen ve yolsuzlukların önüne geçmede ciddi adımlar atan bir yönetimin yerel alternatifler geliştirmesinin zor olmayacağını düşünüyoruz.
İlginç olan bir şey de işgalci siyonistleri rahatsız eden atakların onlardan önce yerli işbirlikçileri rahatsız etmesi. Normalde Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi basın özgürlüğünü genişletmek için yeni adımlar atarken, basın mensuplarının cezalandırılmasını zorlaştıran düzenlemeler getirirken ve daha önce cezalandırılmış olanları da affederken, sürekli İslami hareket aleyhine faaliyetleriyle öne çıkan, İslamî kesime karşı içi dışı kin dolu olan ve Feraine (Firavunlar) adlı tv kanalında program yapan Tevfik Ukkaşe, Mursi’yi artık İsrailli dostlarıyla eskisi kadar rahat bir şekilde ilişkilerini sürdürmesine fırsat vermediği iddiasıyla siyonist işgal parlamentosu Knesset’e şikâyet etti. Ukkaşe ilginç bir örnek. Ama Sina komplosu sonrasında medya cephesinde siyonistlerin planlarına paralel savaş yürütenlerin hiçbiri ondan farklı değil.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT