İdlib'de değişen denklemler
Halid Abdurrahman, Mepa News'te yayımlanan analizinde İdlib'de yaşanan son gelişmeleri değerlendiriyor.
İdlib'te değişen denklemler
Aslında bakılırsa uzunca bir süredir Rusya'nın Türkiye'ye Suriye'deki gözlem noktalarının sayısını azaltma yönünde baskı yaptığı biliniyor. Hatta geçtiğimiz günlerde Rus haber ajansları bunu birkaç kez gündeme getirmiş, Türkiye ile gerçekleşen görüşmelerde Rus tarafının açık bir şekilde gözlem noktalarının sayısının azaltılmasını talep ettiği ifade edilmişti.
Aynı haberlerde Türkiye'nin bu talebi reddettiği ifadeleri geçiyordu. Ancak bugüne gelindiğinde Türkiye'nin artan baskılar karşısında "askeri işlevini yitirdiği" gerekçesiyle Rusya ve İran destekli güçlerin kuşatmasındaki bazı gözlem noktalarını geri çekeceği doğrulandı.
İlk yapılan açıklamalarda kuşatmada bulunan sekiz gözlem noktasından birkaçının geri çekileceği ifade edilmiş olsa da Rusya'nın artan baskıları ve gerçek anlamda yitirilen askeri işlev bakımından bulundukları yerde bir anlam ifade etmeyen gözlem noktalarının tamamı ilerleyen süreç içerisinde geri çekilecektir.
Peki Türkiye'nin bir dönem geri çekmeyeceğini açıkladığı, hatta rejim güçlerine gözlem noktalarının gerisine çekilmesi ültimatomu verildiği günlerden bu sürece nasıl gelindi?
Aslında bu soruya verilecek en kısa ve net cevap, yapılan hiçbir anlaşmayı tanımayan ve açık bir şekilde ihlallerde bulunan, Türkiye için sahada güvenilemez bir aktör olan Rusya'nın baskısıdır.
Şimdilik Hama'nın kuzeyindeki Morek yerleşiminde bulunan 9 nolu TSK gözlem noktasının boşaltıldığı görüntüler dolaşıma sokulurken, ilerleyen süreçte aynı görüntülerin diğer gözlem noktaları için de dolaşıma girdiğini göreceğiz. Burada Türkiye'nin sadece birkaç gözlem noktasını boşaltmayı tercih etmek gibi bir lüksünün olmadığı açık.
Morek'te Pazartesi gününden itibaren başlayan gözlem noktası tahliyeleri ilerleyen süreçte diğer gözlem noktalarını kapsayacak şekilde devam edecektir. Türkiye'nin gözlem noktalarını bu bölgelerden tahliye etmesi ayrıca Esed rejimi ve destekçileri için de moral üstünlüğü sağlayacak bir noktadır. Bu moral üstünlüğünden kaynaklı motivasyonun da yeni bir askeri harekat için kullanılması oldukça mümkündür. Nitekim uzunca bir süredir Rusya ve İran destekli güçlerin doğu ve güney eksenlerinden İdlib için yaptığı askeri sevkiyatlar, gelecek dönemde bölgedeki gerilimin daha da artacağı sinyalini vermektedir.
Gözlem noktaları nereye çekilecek?
Suriye'deki yerel kaynaklar Rusya ve rejim kuşatmasındaki gözlem noktalarının tahliye edildikten sonra muhaliflerin kontrolündeki İdlib bölgesine çekileceğini ifade ediyor. Nitekim Türkiye uzun bir süredir İdlib'in güneyindeki Cebel Zaviye başta olmak üzere bu bölgeye askeri sevkiyatlar yapıyor, yeni üs noktaları inşa ediyor.
Cebel Zaviye bölgesinin önemini ayrıca belirtmek gerekli; Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu bölgedeki askeri varlığını güçlendirmesinin temel nedeni, Rusya ve İran tarafından desteklenen rejim güçleriyle doğrudan temas hattına sahip olması. Rejim güçlerinin yaptığı sevkiyatlar, bu bölgeye yönelik bir saldırı ihtimalini artırırken Türkiye'nin burada inşa ettiği askeri noktaların caydırıcılığının bulunduğunu eklemek, askeri anlamda işe yarayıp yaramayacağı konusunu ise ayrıca değerlendirmek gerekli.
Rejim güçlerinin, birçok köy ve yerleşimi barındıran Cebel Zaviye bölgesine yönelik bir saldırı başlatması, bu bölgede ele geçirmek istediği stratejik noktalarda doğrudan ilgili. Rejimin kısa yoldan geniş alanlara hakimiyet kurabilmek için Cebel Zaviye'deki bazı tepe ve stratejik noktaları ele geçirmeye çalıştığı uzun süredir biliniyor.
İdlib'de denklem değişikliği
Yaşanan son gelişmelerle birlikte İdlib'de bir denklem değişikliği sürecine girildiğini söylemek mümkün. Türkiye'nin gözlem noktalarını geri çekme kararı Rusya karşısında verdiği ilk taviz değil. Bu nedenle gelecek dönem içerisinde her ne kadar İdlib'e yönelik yoğun askeri sevkiyatlar gerçekleştiriyor olursa olsun, Rusya'nın sıkıştırmaları neticesinde bir inisiyatif alamayan Türkiye'nin yeni tavizler vererek bu bölgedeki askeri üslerin de kuşatma altına girmesine göz yumması veya geri çekmesi mümkün.
Kapalı kapılar ardından Türkiye'nin Rusya ile ne gibi görüşmeler ve pazarlıklar gerçekleştirdiğini bilmek pek mümkün değil. Ancak merak edilen şu ki, gözlem noktalarının geri çekilmesi karşılığında Türkiye Rusya'dan bir şey talep etti mi, ne talep etti ve talep ettiklerini elde edebildi mi, edebilecek mi?
Böyle bir talep söz konusuyla bu taleplerin İdlib ile veya Rusya ile karşı karşıya gelinen farklı coğrafyalarla ilgili olması mümkün.
Sonuç olarak içinde bulunulan sürecin netlik kazanması tarafların daha belirleyici adımlar atmasıyla mümkün. Mesela Rusya'nın İdlib'e yönelik o beklenen saldırıyı başlatması bu adımlardan biri, Türkiye'nin de saldırıya göstereceği ilk refleks adımlardan diğeri olabilir.
Her şartta artık Türkiye için belirleyici bir Suriye politikasının inisiyatif alınmadan mümkün olmayacağı anlaşıldı. Bahar Kalkanı ile sağlanan askeri ivme Türkiye açısından korunabilmiş değil. Bugün gelinen süreçle Suriye'nin kuzeyinde Rusya ile ortak devriyeler gerçekleştiren Türkiye, aynı Rusya'nın PKK'nın Suriye yapılanması olan YPG ile aynı araç içerisinde devriye attığının pekala farkında. Peki burada ciddi bir çelişki yok mu?
Rusya her ne kadar Suriye içerisinde YPG tarafından ABD kadar güvenilmez bir aktör olarak tanımlanıyor olsa da, örgütün Türkiye'deki kolu olan PKK için bunu söylemek mümkün değil.
Tüm bu çözümlemeleri netleştirecek olan ana faktör, tarafların sahada atacağı adımlar olacaktır. Ancak, sürekli olarak masada yapılan anlaşmalarla durdurulan Türkiye'nin gerek Barış Pınarı gerek Bahar Kalkanı gibi -her ne kadar bu harekatlar amacına tam olarak ulaşamamış olsa da- askeri harekatlarla inisiyatif almadan sahada başarı sağlaması pek mümkün görünmüyor.
Kaynak: Halid Abdurrahman / Mepa News
HABERE YORUM KAT