İdeolojik ahmaklık
Cemaatçi bir toplumdan hızla modern bir cumhuriyete dönüşme isteğinin sonuçlarından biri, yönetimi elde tutan kemalist kadroların bu yeni toplumu şekillendirmeye dönük gayretleriydi. Bu insanlar kendilerini modern, çağdaş ve ‘ileri’ saydıkları için enerjilerini de toplumu anlamaya değil, toplumu kendilerine benzetmeye hasrettiler. Böylece toplumun geneli ile kemalistler arasında bir bilgi kopukluğu doğdu ama bu pek de önemsenmedi. Ne de olsa bu ‘köylü’ ve ‘dinci’ bir toplumda anlamlı bir bilginin birikmiş olması düşünülemezdi. Onların sahip oldukları kadim bilgiler ve yaşama biçimleri ise zaten değişmesi gereken ilkel şeylerdi. Dolayısıyla kemalizm yönettiği toplumu bilmemeyi normal sayarken, ‘doğru’nun ne olduğunu bilmeyi yeterli gördüler ve ‘doğrunun’ modeli olarak da bizzat kendilerini aldılar. Bu durumda kendilerine benzemeyenin ‘doğru’ olmadığı açıktı, ama ortada garip bir durum da vardı, çünkü model aldıkları Batı birçok yönden kendilerine benzemiyordu. Ancak bu çelişkiyi açıklamak hiç de zor değildi: Birincisi, Batı Müslüman olmadığı için bize benzemiyordu ve onların doğruları bizimkilerden farklıydı. İkincisi, Batı’nın ‘doğru’ olarak öne sürdüğü şeylerin çoğu onların milli menfaatlerini temsil etmekteydi ve dolayısıyla bizim ‘doğrularımızın’ onlarınkinin tam zıddı olması çok doğaldı.
Bu bakış kemalizmi iki açıdan çok rahatlattı... Öncelikle kendilerini bağlayan evrensel herhangi bir ölçüt kalmadı. Bütün modern evrensellikler Batı’dan gelmekteydi ve bunların çoğu aslında gizlenmeye çalışılan emperyalist arzuların uzantısıydı. Ancak daha da önemli olarak, kemalistler ne Batı’yı ne de Türkiye toplumunu ‘anlama’ gibi bir kaygı duymadılar. Batı’yı anlamak gerekmiyordu, çünkü onların tarihi ve misyonları farklıydı. Türkiye toplumunu da anlamak gerekmiyordu, çünkü bu toplum geriydi ve her ne pahasına olursa olsun acilen değişmesi gerekiyordu. Anlama kaygısının olmaması, zaman içinde anlama denen faaliyete tümüyle bir yabancılaşma yarattı. Tabiri caizse kemalistler ‘anlama’ kelimesini bile anlamlandıramamaya başladılar.
Bunun bir tür ideolojik ahmaklık yarattığını bugün açıkça görebiliyoruz. Bu, sıradan insanlarda rastlayabileceğimiz, hepimizin her an yapabileceği ahmaklıklardan farklı. Hepimiz bazen bilmediğimiz bir şeyi biliyoruz sanabilir ve aslında yanlış olan bir fikirde ısrar edebiliriz. Ancak konuyu daha geniş veya derin bir şekilde algıladığımızda kendi ahmaklığımızı fark ederiz. Kısacası bilgi ihtiyacımızı dondurmak gibi bir tutum içinde olmayız. İdeolojik ahmaklık bunun ötesine geçer. Bilgi genişlemesinin veya düşünce derinleşmesinin anlamsız olduğunu varsayar. Dolayısıyla da kendi ahmaklığında ısrarcı olur ve bunu neredeyse kutsal bir söyleme dönüştürür.
İşte kemalizmin de başına gelen bu... Kemalizm her kemalist jenerasyonun elinde daha da yavanlaşıp yüzeyselleşerek bugünkü haline geldi. Artık gerçeklikten tamamen kopmasının dışında ancak kurumsallaşarak ayakta kalabiliyor, çünkü bireysel düşünme yeteneğini muhafaza ederek bu tutumu sürdürmek pek mümkün olmuyor. Bu durum kemalizmin kurumsal öznesi olan askeri de söz konusu ideolojinin hiperaktif bir savunucusu haline getiriyor. Ama asıl sorun şu ki, kemalistler hâlâ kendi cehaletlerine sahip çıkıyor ve ondan ötesini düşünebilme yeteneği göstermiyorlar.
Gelinen noktayı betimleyen örneklerden birine, ‘irticayla mücadele eylem belgesi’nin aslını ihbar eden kişinin gönderdiği eklerde rastlıyoruz. Bazı akademisyenlerin ve CHP yönetiminden kişilerin de desteğiyle kaleme alınan ‘Bilgi Destek Çalışması’ Türkiye ile ilgili şu tahlili yapmış (sıralama ve rakamlar bana ait): 1- “Batı tarafından radikal İslam ile mücadele vasıtası ılımlı İslam olarak seçilmiştir”; 2- “Türkiye’de ılımlı İslam’ı gerçekleştirmek isteyenler amaçlarına ulaşmışlardır... Bu eğilimi halen gelmiş olduğu noktadan geri çevirmenin son derece zor olduğu açıktır”; 3- “22 Temmuz seçimleri... AKP’yi ve destekçilerini daha fütursuz ve cüretkar davranmaya yöneltebilecek din eksenli yeni bir dönemin ötesinde, cumhuriyetin ve milletimizin temel değerlerinin aşındırılmasına yönelik bir süreci başlatma tehlikesi mümkündür”; 4- “Büyük Ortadoğu Projesinin tekrar canlandırılması sağlanmış... Ulu önder Atatürk’ün özverili planlı ve bilinçli gayretleri sonucu cumhuriyetin kurulması ile birlikte başlayan ‘Çağdaşlaşma, Aydınlanma ve Kültürel Değişim Süreci’... durdurulmuş ve etkisiz kılınmıştır.”
Karşımızda ne Batı’yı ne de Türkiye’yi anlamayan, ancak her ikisini de anlamadan ‘bildiğinden’ emin olan bir ideolojik metin var. İç ve dış ‘kötüleri’ tek bir büyük komplo etrafında bütünleştiren, ama ne için ne de dışın gerçekliğiyle ilişkisi olan bir metin. Ama haksızlık etmeyelim, belki de ikinci maddedeki “bu eğilimi gelmiş olduğu noktadan geri çevirmenin son derece zor olduğu açıktır” cümlesi bir itirafı ifade ediyor. ‘Biz bu topluma yabancıyız, toplum aslında bizi dinlemez, elimizden kaçınca da geri gelmez’ demek istiyor. Nitekim son madde de yenilgiyi telaffuz ediyor: Meğer ‘çağdaşlaşma, aydınlanma’ süreci durdurulmuş, etkisiz kılınmış... Bu tablo karşısında darbeden başka ne tavsiye edebilirsiniz? Öte yandan darbe sizin için bir çözümse, darbe yaptığınız topluma ilişkin cahil kalmanızın ne mahzuru olabilir?
Böylece daire kapanıyor... Kemalizm darbeciliği zorunlu kılıyor, çünkü toplum kemalist olmayı reddediyor. Öte yandan kemalizm toplumun geri olduğuna, doğal eğiliminin ‘yanlış’ olduğuna inanıyor. Bu durumda toplumu tanımaya çalışmak yerine, onu ‘çağdaş’ kalıba dökmek üzere kafa yormak daha anlamlı hale geliyor. Evrensel normlar ve eğilimler ise bu denklemde yer almıyorlar çünkü onların gayrımilli olduğu düşünülüyor. Sonuçta ortaya anlamadığı toplumu ve dünyayı bildiğini sanan bir ideoloji ve ne toplumu ne de dünyayı tanıyan ideologlar çıkıyor.
Ve ülkemizde bol bol ideolojik ahmaklık metinleri üretiliyor... Bunlar birbirini besleyerek ve tetikleyerek bir ekol oluşturmakla kalmıyor, kadrolara da sahip oluyorlar. Sonra da Ergenekon oluyor...
***
Yerimiz az ama haftanın kişisi olarak Baykal’a birkaç satır ayıralım. Yukarıda sözü edilen belgenin hazırlanışında CHP’lilerin olmasından hareketle, “Bu ihbar mektubunda CHP’nin hedef olarak seçilmiş olmasının ne anlama geldiğini ben çok iyi görüyorum” demiş. Evet, biz de görüyoruz ve hiç de yadırgamıyoruz. Baykal’ın niye serzenişte bulunduğunu da anlamadık. Yoksa artık Baykal kemalist değil mi?
TARAF
YAZIYA YORUM KAT