İç ve Dış Vesayetten Kopma Çabalarının Bedeli Ve 15 Temmuz 2016 Direnişi!..
Hamza Türkmen, iç-dış vesayetten kopma çabaları bağlamında 15 Temmuz Darbesini ve darbeye karşı kitlesel direnişin değerini analiz ediyor.
İç ve Dış Vesayetten Kopma Çabalarının Bedeli Ve 15 Temmuz 2016 Direnişi!..
Hamza Türkmen / Haksöz-Haber
“İdam İsteriz.”
15 Temmuz Askeri Darbesi’ne direnen, kayıplar ve şehidler veren bir halk hep birlikte haykırıyor.
Mavi Marmara’da silahsız kardeşlerimize ateş açan Siyonist askerlerden daha alçakça halkına, Müslümanların şiarlarına, ümmet dayanışmasına silah sıkan, hududullah’ı çiğneyen IŞİD gibi, Esed’in emrindeki Gulat Şii İran Milisleri gibi adice katliam yapan Fethullahçı inisiyatifteki katillerin katliamı karşısında direnen Müslüman halk tekbirler eşliğinde haykırıyor.
“İdam İsteriz.”
3 Mayıs 2014 Özgür-Der’in Yıllık Şubeler Arası Ankara İstişare Toplantısı’nda Fethullah Gülen Hocaefendi Hizmet Cemaati’nin “Beyazlar” denilen ve o zaman için istihbaratına sahip olduğumuz 3 bin civarında elaman “Mehdi’nin bünyesinde içkin olduğuna inanılan ve kutsanan cemaati korumak ve geliştirmek için hudulullahı aşan davranışları ibadi bir telakkiyle gerçekleştirme eğitimi” almışlardı. O toplantıda Beyazlar denilen fıtrat, ümmet ve vahiy haini bu kripto kişilerin, Fethullah Gülen dahil İslami ölçüler bağlamında bire bir hak ettikleri idam cezasına çarptırılması gerekliliği üzerinde durmuştum. Çünkü onlar Maide Sûresi’nin 33. ayetinde belirtildiği gibi kollarının ve ayaklarının çarprazlama kesilmesi gereken her türlü şen’i ameli ve kirliliği işliyorlardı. Örneğin 2010 KPSS sorularının 3 bin küsur kişilik elamanlarına sınav öncesi dağıtılması suçu tuğyan, keyd, mekr, terör ve hırsızlık ifade edenlerden en hafif olanıydı.
Tabii ki bu Fethullahçı hain münafıklar için o zamanki idam isteğim cahili esaslara dayanan verili mer’i hukuka göre değil, İslami ölçülere göre idi. Yani bu hainlerle ümmetin maslahatı çerçevesinde çatışmaya girme halimiz söz konusu olduğunda, kimliğini ve kendini şeytana satan bu alçakları, bu münafık hainleri bir Mü’minin gözünü hiç kırpmadan öldürebileceği vurgusunu ön plana çıkartmaya çalışıyordum.
Fethullah Gülen Efendi ve kriptoları hakkındaki kanaatlerim günü birlik öfkeye değil, adalet ve şer’i sorumluluk anlayışıma dayanıyordu. İslamcılardan komployla ele geçirdikleri Zaman gazetesinde “İslamcılık” söylemine karşı Marks Weber’in “Protestan Ahlakı” dolayımında Protestanlaştırıcı modernist-batini bir din önerisini açıkça ifade etmelerinden, Gezi kalkışmasından, Mısır’daki Sisi Darbesine kadar hep kafir ve münafık cephenin koordinatörü veya uluslarlarası savunucuları olarak karşımıza çıkmışlardı. Bu kalbi ve idraki kararmış kişilerin İslami Hareket ve İlim-Hizbullah dava dosyalarını komplolara bulamalarından, terörle mücadelede Müslümanlara abdestli iken işkence yapma seanslarına, PKK’ye yönelik KCK operasyonlarını kripto polis, savcı ve hakimleriyle bulandırmalarına kadar basiret sahibi herkesin görebileceği şer’i ve insani kötülüklerle kirlenmiş elbiseleri vardı. Esoterik/batini bir din anlayışı ile motive edilen bu güruh din, eğitim ve ekonomik alandaki hizmet, dershane ve TUSKON örgütlenmesiyle şeytanlaştıracakları insanlar için kaynak ve kanallar oluşturuyorlardı.
17-25 Aralık kalkışmasının öznesi veya maşasıydılar; 6-8 Ekim Kürt ulusalcı tedhişinin teşvikçileriydiler; seçimlerde bölge bölge CHP’nin, MHP’nin, HDP’nin kendi bölgelerinde kazanabilmeleri için bedenen ve dijital araç ve gereçleriyle çaba sarfetmişlerdi. Sosyal medyada ise AK Parti’nin ve Türkiye Müslümanlarının ümmetten ve Merkez’e karşı Çevre’den yana tüm kazanımlarını püskürtmeye çalışan ABD merkezli etkin atraksiyonlar ve aldatmalar içinde oldular. “Erdoğan’ın Diktatörlüğü” edebiyatının öncüsü ve sürekli körükleyicisi veya uluslararası emperyal güçlerin bu konudaki algı yönetiminin en önemli aracısı idiler.
Ve 15 Temmuz 2016 gecesi 22.15 suları bu insanların Türkiye çapında çok organizeli bir darbe teşebbüsünde olduğu kavrayışına varır varmaz, tüm arkadaşlarımızla ve iletişim kurabildiğimiz 28 Şubat direnişinden bildiğimiz tüm sözünün eri Müslim kardeşlerimiz ve ağabeylerimizle meydanlara çıkmaya başladık.
Sonra birçok yerden çatışma ve yaralı haberleri. Türkiye minarelerinden selalar okunurken ağın ağır Ankara’dan, İstanbul’dan tanıdığımız kardeşlerimizin şehadet haberlerini de almaya başladık.
Demeçler, bildiriler, yürüyüşler, önce gıyabi sonra gerçek cenaze namazları, tv kanallarında olayın nedenini, nasılını, iç ve dış bağlantılarını tartışmaya başladığımız programlar.
* * *
HABERE YORUM KAT