1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. İbret alınası yeni bir kutlu hikâye...
İbret alınası yeni bir kutlu hikâye...

İbret alınası yeni bir kutlu hikâye...

Gökhan Özcan, Gazze'deki direnişin görebilenler için insanlık adına yeni bir hikayeye tekabül ettiğini ifade ediyor.

14 Mart 2024 Perşembe 10:00A+A-

Gökhan Özcan / Yeni Şafak

Gazze’nin kutlu hikâyesi

Dikkatli bakanlar için Gazze’de zulmün ve yol açtığı acıların ötesinde, başka şeyler de oluyor. Dilimizden düşürmediğimiz ama anlamlarını derinliğine kavramaktan gün gün uzaklaştığımız kimi kavramların, Gazze’nin mübarek insanları marifetiyle yeniden muhteva kazandıklarına şahit oluyoruz.

Bunlardan belki en önde geleni, aynı zamanda en kıymetli olanı: İman. Gazze’de imanın, yurt tuttuğu kalplerde nasıl yıkılmadan ayakta kaldığına, nasıl o insanların hamuruna karıştığına ve onları ne kadar güçlü kıldığına şahit oluyoruz. Neredeyse her Gazzelinin, belki yeryüzünde işlenmiş en büyük zulme karşı yıkılmaz bir gücü var. Ekmeği, suyu, evi barkı, parası pulu ve belki en önemlisi can güvenliği yokken, bu gibi gecelerde imanına sarılıp uyuyan, tankların üstüne yürüyen, kanlar içindeki minicik evladına sarılıp Allah’a tevekkül eden insanlar görüyoruz. Bir şey hariç hiçbir şeyleri yokken, bir şey hariç her şeyi olan zalimlere kafa tutuyorlar. Nedir o bir şey? İman elbet!

Onlar başlarına gelen bela ve musibetlere sabır gösteriyor, Allah’a sığınıyorlar. Bunu imtihanları biliyor, bu zorlu imtihandan geçerken teslimiyetlerinin bir nişanesi olarak, “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” hakikatini adeta tesbih ediyorlar.

İman, imtihan, sabır, teslimiyet... Gazze›de yaşananlara şahit oldukça, bu kelimeleri ne kadar kolay telaffuz ettiğimizi fark ediyoruz. Bizim için bu kelimeleri cümlelerimize serpiştirmenin görünür hiçbir bedeli, maliyeti yok neredeyse. Böyle olunca galiba hafifliyor sanki biraz bu ağır kelimeler zihinlerimizde. Söylenip geçilen, muhtevasından kaybeden tekrarlara, hatta biraz ezberlere dönüşüyor. Gazze, bedelini can can ödeyerek bize yeniden bu kelimelerin ağırlığını, nasıl idrak edilmesi, nasıl yaşanması, nasıl taşınması gerektiğini hatırlatıyor bize. En çarpıcı, en yakıcı, en hakiki şekliyle...

Gazze’de yıkıntılar üstüne kurulan iftar sofralarına bakalım... Ne bulunabildiyse, ne kadar bulunabildiyse, belki kendiliğinden Efendimizin (sav) şiarına uygun şekilde doymadan kalkılacak mütevazıdan bile daha mütevazı sofralar bunlar... Zaten aylardır açlıkla, susuzlukla imtihan edilen canların, belki yiyip içtiklerinden çok imanlarıyla doyduğu bereketli sofralar bunlar... Bizim kuş sütü eksik sofralarımızda çoğu zaman eksik olan şey, fazlasıyla var bu sofralarda.

Ramazan geldi diye fenerler yakıp ilahiler söylüyor Gazze’nin çocukları. Böyle şeylerin, bu kadar kendiliğinden yaşandığını herhalde en son çocukluğumda gördüm ben. Silah tehdidi altında Mescid-i Aksa’yı dolduran Allah’ın kulları... Ne kadar yakışıyor onlara değil mi bu iki kelime: Allah’ın kulları... Allah telâ bize de kendisi hakkındaki ‘iddia’larımıza bu kadar yakışmayı nasip etsin.

Bütün dünya Gazze’ye, Gazze’nin insanlarına, onların iman ve dirayetlerine, sabırla iç içe geçen tevekkül ve teslimiyetlerine, hallerinden razılıklarına, dillerinden düşürmedikleri şükürlerine hayran bugün... Hayran olunan şey; Allah’a hakkıyla kulluk eden, imanının bedelini ödemeye, Allah’ta gelene rıza göstermeye, Allah’a teslim olmaya, sabretmeye ve tevekkül etmeye, değil insanlığı, taşı toprağı utandıran bir zulme karşı güzelliğini kaybetmeyen berrak, pırıl pırıl, gerçekten hayran olunası bir insanlıktır. Onlar, Muhammedü’l-Emin’in çocukları çünkü... Bombalar altında, açlık ve susuzluk imtihanında, sonsuz bir yalnız bırakılmışlıkla onun ahlakını yaşıyor, yaşatıyorlar. İslam›ın sancağını dünyanın her yerinden görünecek bir yüksekliğe ulaştırıyorlar.

Gazze, İslam tarihine diriltici yeni bir sayfa, ibret alınası yeni bir kutlu hikâye yazıyor. Yazık ki o hikâyenin bir parçası değiliz. Ama hiç olmazsa okuyalım o hikâyeyi, Gazze’den, Gazze’nin mübarek suretlerinden...

HABERE YORUM KAT

2 Yorum