1. YAZARLAR

  2. MURAT KAYACAN

  3. Hz. Ya'kūb’un gözyaşları ve sabır arasındaki ince çizgi
MURAT KAYACAN

MURAT KAYACAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Hz. Ya'kūb’un gözyaşları ve sabır arasındaki ince çizgi

09 Ocak 2025 Perşembe 00:02A+A-

Hayat, bizleri sabırla sınayan sayısız olayla dolu. İnsan kimi zaman sevdiği birini kaybettiğinde kimi zaman da beklenmedik bir iftirayla karşılaştığında sabır ve keder arasında ince bir denge kurmak zorunda kalıyor. Kur’an’da yer alan Hz. Yûsuf kıssası da bu insani durumu bizlere en derin haliyle anlatıyor. Bu yazımızda Hz. Ya'kūb’un oğullarıyla yaşadığı çetin sınavı ve “sabır” kavramının onun hayatındaki yerini Yûsuf 12/84 ayeti ışığında ele alacağız. Peki, sabır gerçekten sessiz bir teslimiyet mi yoksa içten içe Allah’a yönelmenin bir şekli mi? Gelin, bu sorunun yanıtını birlikte arayalım.

Bir oğlunun hırsızlıkla suçlanması, diğerinin de utancından Kenan iline geri gelmemesi nedeniyle Hz. Ya'kūb’un “Hz. Yûsuf hasreti” katmerlendi: “Babaları onlardan yüz çevirdi, ‘Ve ah Yûsuf'um ah!’ diye sızlandı ve kederini içine gömmesi yüzünden gözlerine ak düştü.” (Yûsuf 12/84). Bir önceki ayette (Yûsuf 12/83) Hz. Ya'kūb’un, “Artık bana güzelce sabretmek düşer.” demiş olmasına rağmen bu ayette de“Ve Ah Yûsuf'um ah!” demesi bir çelişki gibi görülebilir; ancak onun Hz. Yûsuf için üzüntüsünü sadece Allah ile paylaşması sabrına engel değildir. Bu üzüntüyü diğer insanlara anlatıp dursaydı o zaman sabırsızlıktan söz edilebilirdi. Yine “Ve ah Yûsuf'um ah!” ifadesi Hz. Yûsuf’un, Hz. Ya'kūb tarafından Mısır’daki diğer iki oğlundan daha değerli görüldüğünü gösterir. Kıssanın geneli hesaba katıldığında Hz. Yûsuf gibi bir çocuk da pek az babaya nasip olur. Zaten yüce Allah, Hz. Ya'kūb’u “Hz. Yûsuf’u kaybettiği için” bu kadar üzülmesi nedeniyle kınamamıştır. Bir diğer neden de diğer iki oğlunun ulaşılabilirliği, Hz. Yûsuf’un ise ne durumda olduğunun bilinmezliği olabilir. Hz. Ya'kūb’un “kederini içine gömmesi”, çocuklarını işledikleri suçlar nedeniyle sürekli azarlamadığını göstermektedir. Ayrıca o, Hz. Yûsuf hasretiyle bağırıp çağırmamış, ağıt yakmamış, göğsüne ve yüzüne vurmamış ve üstünü başını yırtmamıştır. Hz. Muhammed’in (s) oğlu İbrâhim’in vefatına üzülmesi gibi üzülen Hz. Ya'kūb’un “gözlerine ak düştü” denilmesi, gözlerinin görme kaybı yaşadığını ifade etmektedir. Bunu bazı müfessirler kör olmak diye yorumlarken bazıları da görme zayıflığı şeklinde tefsir etmiştir.

Hz. Ya'kūb’un hayatından aldığımız dersler, sabrın yalnızca bir bekleyiş değil aynı zamanda bir duruş olduğunu bizlere öğretiyor. Günümüz insanı olarak kayıplar, hayal kırıklıkları ve belirsizliklerle karşılaştığımızda, bu duruşu ne kadar koruyabiliyoruz? Hz. Ya'kūb, oğlu Yûsuf’un hasretini yüreğinde taşırken dahi kınanmamış; aksine sabrıyla takdir edilmiştir. Bu bize gösteriyor ki duygularımızı makul bir çerçevede yaşamak, Allah’a teslimiyetimizle çelişmez. Modern çağın hızlı yaşamı içerisinde sabrı yeniden tanımlamaya, içimizdeki kederi Allah’a arz ederek onunla güçlenmeye ihtiyacımız var. Hz. Ya'kūb’un kıssası, her birimize sabır ve tevekkülle nasıl güçlü kalabileceğimizi hatırlatıyor. Haydi, bu haftayı kederlerimizi Allah’a açarak ve bu yükü O’na emanet ederek geçirelim. Belki de sabrın asıl meyvesi, tam burada gizlidir.

YAZIYA YORUM KAT