Hz. Muhammed’e Hakareti Hak Gören Zihniyet ve AİHM’in Kararı
Ahmet Varol, Yeni Akit’teki köşesinde AİHM’in Hz. Muhammed’e yönelik yapılan hakaretin düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği kararını yorumlamış.
Ahmet Varol’un konuyla ilgili yazısı (27 Ekim 2018) şöyle:
Düşünce Özgürlüğü ve Hakaret
Düşünmek onurlu bir iştir ve Kur’an-ı Kerim’in pek çok âyetinde insanlar düşünmeye davet edilmişlerdir. “İşte Allah, olur ki düşünürsünüz diye ayetlerini size böyle açıklamaktadır.” (Bakara, 2/219) “De ki: “Size bir şeyi öğütlüyorum: Allah için ikişer ikişer ve teker teker durup sonra düşünmenizi.” (Sebe, 34/46) “Kendi nefisleri üzerinde düşünmediler mi? Allah gökleri, yeri ve bunların arasındakileri ancak hak üzere ve belirlenmiş bir süre ile yaratmıştır.” (Rum, 30/8) “Onlar ayakta, otururken, yanları üstüne yatarken Allah’ı anar ve göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler.” (Ali İmran, 3/191)
Kur’an-ı Kerim’de insanı düşünmeye sevk ve teşvik eden bunların dışında daha pek çok âyet bulunmaktadır. Allah insana düşünme özgürlüğü verdiği için onu sorumlu tutmaktadır. Eğer ki düşünme özgürlüğü olmasaydı mükellef olmazdı. Ama düşünmenin amacı doğruya ulaşmak için zihni yormaktır. Bazıları düşünmeden kendilerine başkaları tarafından telkin edilen kanaat ve anlayışları aynen kabul ederler. Bazıları da Allah’ın, insanı hayvanlardan farklı kılan bir kabiliyet olan düşünme ve akıl yürütme gücünü kullanarak neyin doğru neyin yanlış olduğu hakkında güçlü bir kanaat edinmeye, çizgilerini de ona göre belirlemeye çalışırlar.
İnsan esasta düşünce özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlüğü ona Allah yaratılışta vermiştir. Çünkü birtakım dış etkenlerden dolayı bazen düşündüğünü ifade etmekte zorluk çekse de istediği gibi düşünme konusunda serbesttir. Kimse onu istediği gibi düşünmekten alıkoyamaz. Dolayısıyla toplumsal ortamda tartışılan husus aslında düşünme özgürlüğüyle değil düşündüğünü ifade edebilme özgürlüğüyle ilgilidir. Bunun da belli bir yolunun, yordamının, usûlünün, âdâbının olması gerekir. Bir insanın kendine karşı kullanılmasından rahatsız olduğu bir üslûpla, başkalarına karşı düşüncelerini ifade etmesine izin verilmesini istemesi tutarsızlıktır. Dolayısıyla hakaret düşünce veya düşündüğünü ifade etme özgürlüğüne girmez.
Bir insan ifadeye dökmeden başkalarına hakaret edebilmektedir. Çünkü kalbinden geçenleri, Allah’tan başka kimse bilmiyor ve müdahale edemiyor. Ama bu onurlu iş olarak nitelendirdiğimiz düşünce eylemi kategorisine girmez. Bu düşünmek değil öfkelendiği bir konuda kendi kendini tatmin etmektir. Bazıları bunu açıktan da yapmak ister ve buna da başkalarının izin vermelerini isterler. Ama bunu kimse kabul etmez.
Fakat ne kadar ilginçtir ki İslam’a karşı savaş açmış olanlar İslâm’ın kutsal değerlerine, peygamberine ve öncü şahsiyetlerine çirkin bir şekilde hakaret etmenin “düşünce özgürlüğü” kategorisine dâhil edilmesini istiyorlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi böyle bir beklenti içinde olanlara karşı önemli bir karar verdi ve Hazreti Muhammed’e hakaretin ifade özgürlüğü kapsamına girmediğine hükmetti. Bu doğrultuda Avusturyalı bir kişinin Hz. Muhammed’e yönelik hakaret içeren ifadelerinin düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğine hükmetti. AİHM’nin bu kararı önemli bir gerçeğin kabul edilmesi ve yargı hükmü olarak tasdik edilmesi anlamına geldiği için ciddi yankı uyandırdı.
Şimdiye kadar Avrupa’da değişik yayın organlarında İslâm’ın peygamberine hakaret içeren birçok karikatür ve ifadenin siyasi liderler ve yönetimler tarafından düşünce özgürlüğü kapsamında ele alınması ciddi tepkilere neden olmuştu. Oysa hakaret özellikle de bir inanç sisteminin kutsallarına hakaret, düşünce veya ifade özgürlüğü değil seviyesizliktir. Hakaret, hakarete maruz kalanın değil hakaret edenin niteliğini ortaya koyar.
Temennimiz AİHM’nin bu konudaki kararının, İslâm’ın kutsallarını hedef alan tüm çirkin hakaretlere karşı tavır alınması ve medyada da bu tür hakaretlere engel olunması için bir ölçü kabul edilmesidir.
HABERE YORUM KAT