1. YAZARLAR

  2. CENGİZ DUMAN

  3. Hz. İshak'ın Adı İshak İsmail, Hz. Ya'kub'un Adı Ya'kub Esbat mı?
CENGİZ DUMAN

CENGİZ DUMAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Hz. İshak'ın Adı İshak İsmail, Hz. Ya'kub'un Adı Ya'kub Esbat mı?

06 Ağustos 2009 Perşembe 17:36A+A-

Bir evvelki yazımızda, ismi bizde mahfuz bir web sitesinde yer alan, Hz. Ya'kub'un, İbrahim peygamberin oğlu olduğunu iddiası üzerinde durmuş ve bu iddianın hem dini hem tarihi dayanaklardan yoksun olduğunun delillerini serdetmiştik. (http://haksozhaber.net/author_article_detail.php?id=11273.) Ayrıca bu sitede yer alan diğer aykırı iddialar üzerinde de duracağımızı beyan etmiştik.

Bu inceleme yazımızda da aynı web sitesinde yer alan diğer iddiaları ele alarak bu iddiaların da diğeri gibi mesnetsiz olduğunu, delilleri ile açıklamaya çalışacağız.

Web sitesinde yer alan iddialarla ilgili yazının başlığı şöyle: "Hz. İshak İsmail / Hz. Yakub Esbat" Bu başlığın açılımı ise şu şekilde izah edilmektedir: "..Kur‘an’ın, her peygamberi, iki ayrı isimle andığına, en somut örneklerden ikisi de, Hz. İbrahim’in oğullarıdır…"

İddiaya göre; Hz. İbrahim'in, hanımı Sara'dan doğan iki oğlu vardır "…Hz. İbrahim’in yegâne iki oğlu olduğu ve söz konusu oğulların, yukarıda dikkatinize sunduğumuz ayetin işaret ettiği, Hz. İbrahim’in eşinden doğma, İshak ve Yakup adında iki kardeş oldukları açıkça anlaşılıyor…" ve bu iki oğlundan en büyük olanın adı bilinenin aksine İshak değil, İshak İsmail'dir. "..Halbuki ayet, Hz.Yakup’un babasına, ilk adı İbrahim ismi ile, ağabeyine de, her iki adı, İsmail ve İshak ismiyle dikkat çekmektedir. " "…ayetin dikkat çektiği İsmail, Hz. İshak’ın ikinci ismidir ve ayet iki ayrı kişiden değil, iki ayrı isim sahibi tek kişiden, yani, Hz. İshak İsmail den söz etmektedir…"

Hz. İshak'ın yanı sıra Hz. Ya'kub'un da iki isimli olduğu iddia edilen bu yazıda, Kur'an'da geçen Hz. Ya'kub'un ikinci ismi daha doğrusu lakabı olan "İsrail" isminden bahsedilmeyerek, onun yerine soyunu tavsif eden  "Esbat"  kelimesi, ikinci adı olarak zikredilmektedir. "…Hz. İbrahim’in ikinci oğlunun, Hz. Yakup-Esbat olduğu anlaşılmaktadır…" "… Esbat, kabile, grup anlamlarına gelen bir kavram olup, Hz. Yakup’un ikinci özel ismidir…"

Buraya kadar ismini mahfuz kıldığımız web sitesindeki aykırı görüşleri sıraladık. Şimdi bunları Kur'an perspektifinde incelemeye çalışacağız.

Kur'an'ı Kerimdeki, İbrahim/İsmail/İshak kıssalarının kesiştiği "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir."(14/İbrahim/39) ayetinde, Hz. İbrahim'in bir duası yer almaktadır. Bu duada İsmail ve İshak, Hz. İbrahim'in oğulları olarak beyan edilmektedir. İsmail ve İshak'ın; Hz. İbrahim'in ihtiyarlığı sırasında "…İhtiyar halimde.." doğduklarının altı da özellikle çizilmektedir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'deki, Hz. İshak'ın doğumunun, melekler tarafından annesi Sara'ya müjdelenmesi esnasında geçen ayetler bu durumu açmaktadır. "Olacak şey değil! Ben bir kocakarı, bu kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak bir şey! dedi."(11/Hud/72)

Hz. İsmail'in doğumuna Kur'an'da değinilmezken; Tevrat, Hz. İsmail'in, dünyaya geldiğinde Hz. İbrahim'in seksen altı yaşında olduğunu açıklar. "Hacer İsmail'i doğurduğunda, Avram seksen altı yaşındaydı." (Tevrat/Tekvin16/16) Dolayısıyla Hz. İbrahim'in iki oğlu olduğu ve ilk doğan'ın İsmail sonrakinin ise İshak olduğu; bunlarında Hz. İbrahim'in ihtiyarlık döneminde dünyaya geldikleri açıklanmaktadır.

Yine bir başka surede yer alan bir ayette; "…Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz…"(2/Bakara/133) Hz. İbrahim ve oğulları İsmail ve İshak yaş sırasına göre sıralanmaktadır. Hz. Ya'kub'un vasiyeti sahnesinin anlatıldığı bu bölümde Ya'kub'un(a.s) çocukları, babalarından önceki atalarını "…Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın…" şeklinde ve biyografik sıraya göre anmaktadırlar. Yani önce İbrahim(a.s), sonra İsmail(a.s), sonrası İshak(a.s).

Kur’ân-ı Kerim’de; üç tanesi Bakara süresinde olmak üzere toplam beş ayette, İbrahim, İsmail ve İshak birlikte anılır. Bu beş ayette de Hz. İsmail, Hz. İshak’tan önce sıralanmaktadır. Yani Kur’an açıkça belirtmemiş olsa da Tevrat'ta detayı verilen biyografik sıralamayı tasdik ederek; Hz. İsmail’in, Hz. İbrahim’in ilk çocuğu olduğunu ihsas etmektedir.

Tevrat'ta ise İbrahim/İsmail/İshak kıssalarında, Hz. İbrahim'in en büyük oğlunun yani İbrani töresindeki bir satatü olan "ilk doğan"ın, Sara'nın cariyesi olan Mısırlı Hacer'den olma İsmail olduğu açıklanmaktadır. "Saray Mısırlı cariyesi Hacer'i kocası Avram'a karı olarak verdi. Bu olay Avram Kenan'da on yıl yaşadıktan sonra oldu. Avram Hacer'le yattı ve Hacer hamile kaldı. Hacer hamile olduğunu anlayınca, hanımını küçük görmeye başladı." (Tevrat/Tekvin16/3-4) "Hacer, "Hanımım Saray'dan kaçıyorum" diye yanıt verdi. RAB'bin meleği, "Hanımına dön ve ona boyun eğ" dedi, "Senin soyunu öyle çoğaltacağım ki, kimse sayamayacak. "İşte hamilesin, bir oğlun olacak, Adını İsmail koyacaksın." (Tevrat/Tekvin16/11)

Yine Tevrat, İsmail'in(a.s) küçüğünün, Hz. İbrahim'in hanımı Sara'dan olma İshak olduğunu bildirmektedir. "Konuklar, "Karın Sara nerede?" diye sordular. İbrahim, "Çadırda" diye yanıtladı. RAB, "Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim" dedi, "O zaman karın Sara'nın bir oğlu olacak." Sara RAB'bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu. İbrahim'le Sara kocamışlardı, yaşları hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti." (Tevrat/Tekvin18/9-11.)

İncil'lerde İshak hakkında, Tevrat'taki konumunu tasdikleyen şu ifadeler yer almaktadır: "İbrahim İshak'ın babasıydı, İshak Yakup'un babasıydı, Yakup Yahuda ve kardeşlerinin babasıydı" (İncil/Matta1/1-2)  "Böylelikle İbrahim, İshak'ın babası oldu ve onu sekiz günlükken sünnet etti. Ve İshak Yakup'un, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu."(İncil/Elçilerin işleri7/8) 

Hz. İsmail'den açıkça bahsetmeyen İncillerde, onun annesi Hacer ve İbrahim ailesi içindeki statüsünden bahsedilerek, zımnen Hz. İsmail'in Tevrat'taki konumu kabul edilmektedir. "Burada bir benzetme vardır. Bu kadınlar iki antlaşmayı simgelemektedir. Biri Sina Dağı'ndandır, köle olacak çocuklar doğurur. Bu Hacer'dir." (İncil/Galatyalılar4/24)

Kur'an'ı Kerim'de detayları verilmeyen bölümler Tevrat'taki İbrahim/İsmail/İshak kıssalarının ilgili anlatımları ile mufassallaştırıldığında hiçbir şüpheye yer bırakmaksızın İsmail ve İshak'ın, Hz. İbrahim'in oğulları olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak Kur'an kıssalardaki, mücmel/öz anlatım metodunu değerlendiremeyenler onu tasdik ettiği diğer kitaplarda -Tevrat/İncil- anlatılan benzer kıssalardaki malumatla mufassallaştıramayanlar "mealcilik" yöntemi ile Hz. İbrahim ve ilgili diğer kıssaların anlaşılmasında oldukça uç! çıkarımlarda bulunmaktadırlar.

Bir evvelki "Ya'kub peygamber Hz. İbrahim'in oğlu mudur?" yazımızda üzerinde durduğumuz gibi, ortaya atılan aykırı çıkarımlara sessiz kaldığımızda, onun devamı olan bu yazımızdaki "İshak İsmail/Ya'kub Esbat" gibi olumsuzluklar çoğalmaya devam edecektir.

Bakınız ismi mahfuz web sitesinde yer alan yazıdaki bir başka olumsuz ifadeden daha örnek verelim: "..İshak ve İsmail’in, aynı şahıs olduğuna bir delil de, tefsirlerde yer alan, Hz.İbrahim’in kurban etmeye teşebbüs ettiği oğlunun, İshak mı, yoksa İsmail mi olduğu ile ilgili iddialardır. Çünkü kurban edilmek istenen çocuğun, İshak olduğunu iddia edenlerin gerekçeleri de, İsmail olduğunu iddia edenlerin gerekçeleri de doğrudur ve Kur‘an’a son derece uygundur…" Buyurun cenaze namazına!...

İsmi mahfuz web sitesinden alıntıladığımız bu ifadeler, Kur'an ve Tevrat'ta yer alan tarihi bir şahsiyet olan peygamber "İsmail"in ortadan kaldırdığına! şahitlik etmektedir. Bu iddiayı kale aldığınızda; "İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik." "Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor…" (2/Bakara/125-127) ayetlerinde geçen Kâbe'nin mimarlarından peygamber Hz.İsmail'i yok sayıp, onun Hz.İshak yani web sitesindeki iddiaya göre, iki isimli İshak İsmail olarak kabul etmek gerekmektedir. Dolayısıyla Hz. İsmail buhar olup uçmaktadır!.. Artık bunlardan sonra müteselsilin diğer yanlışları siz düşünün!...

Yahudilerin bile tüm hınçlarına rağmen; "…Oğlun yaban eşeğine benzer bir adam olacak, O herkese, herkes de ona karşı çıkacak. Kardeşlerinin hepsiyle çekişme içinde yaşayacak…" (Tevrat/Tekvin16/12.)  şeklinde metamorfoza uğrattıkları buna rağmen Tevrat'tan tamamen silemedikleri ancak peygamberlik ve yaşamının bir bölümünü silebildikleri İsmail; yirmi birinci yüzyıldaki birtakım Müslümanlar!  Tarafından tamamen ortadan kaldırılıvermektedir. "…ayetin dikkat çektiği İsmail, Hz. İshak’ın ikinci ismidir ve ayet iki ayrı kişiden değil, iki ayrı isim sahibi tek kişiden, yani, Hz. İshak İsmail den söz etmektedir…"

Bir başka peygamber, Hz. Ya'kub(a.s) hakkındaki diğer iddiaya geçelim. Hz. Ya'kub'un ikinci isminin "Esbat" olduğu iddiasına. Kur'an-ı Kerim'de " Ve katta’nâhumusnetey aşrete esbâtan umemâ, ve evhaynâ ilâ mûsâ izisteskâhu kavmuhu enıdrıb bi asâkel hacer, fenbeceset minhusnetâ aşrete aynâ, kad alime kullu unâsin meşrebehum…" "Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde oniki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her kabile içeceği yeri belledi…" (7/Araf/160) ayetinde geçen "esbât" kelimesi Hz.Ya'kub'un on iki çocuğundan oluşan ve onun ikinci ismi ya da lakabı olan "İsrail" den mütevellit İsrailoğulları olarak anılan dini/etnik topluluğu açıklamaktadır. Sıbt'ın çoğulu olan "esbat" sıbtlar/kabileler/oymaklar manasına gelmektedir. Bu sıfat/isim sadece İsrail oğullarının etnik/sosyal/siyasal yapısını gösteren bir vasıflandırmadır.

Hz. Ya'kub'un ismi veya lakabı gibi bir mevzu ile uzaktan yakından alakalı olmayan "Esbat" kelimesinden olmadık şekilde çıkarımlarda bulunmak; geçmişte okumadığımız, duymadığımız bu mevzuda ortaya atılan çıkarımlar, "modern hurafe veya safsata" olarak adlandırabileceğimiz "mealcilik" türünden işler olsa gerek!...

İslam kaynaklarındaki tüm müfessir ve tarihçilerin nakillerinde ve Tevrat metinlerinde; Hz. Ya'kub'un ikinci ismi veya lakabı olarak, onun Tevrat'ta anlatılan ve yaşamış olduğu bir vakıaya istinaden verilmiş "İsrail" ismi yer almaktadır.

Kur'an-ı Kerim, Hz. Ya'kub'un bu isim/lakabından şöyle bahsetmektedir. "Kullut taâmi kâne hillen li benî isrâile illâ mâ harrame isrâîlu alâ nefsihî min kabli en tunezzelet tevrât, kul fe’tû bit tevrâti fetlûhâ in kuntum sâdıkîn"  "Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun."(3/Al-i İmran/93)  Yani Kur'an'a göre; Ya'kub dediğinizde de İsrail, İsrail dediğinizde Yakub adındaki aynı tarihi şahsiyet anılıyor veya bahsediliyor demektir. Bir başka ad/lakab yoktur. Ancak ismi mahfuz web sitesinde yer alan Hz. Ya'kub'un ikinci isminin  "Esbat" olduğu iddiası ise çağımızdaki işgüzar mucitler! Sayesinde ortaya çıkmış olmaktadır.

Alın size bu web sitesinde yer alan bir başka ne idüğü belirsiz uç! çıkarım daha; "…Kur‘an, bu ve buna benzer bazı ayetlerde olduğu gibi aynı şahsa ait isimleri de yan yana zikrettiğinde, iki isim arasında ve bağlacını kullanmaktadır. Çünkü isimlerin ait olduğu şahıs, önce Allah katında, sonra da yerde olmak üzere, iki ayrı beden ve iki ayrı mekânda yaşamış olmaktadır…."

Bakınız üzerinde durulmasını "Haksözhaber" sitesi "düşünce platformu" formlarına katılan bazı ziyaretçilerimizin bile değersiz buldukları bu küçük görünen sapkın ifadeler, bir kartopunun büyüyerek çığ halini alıp önüne geleni ezdiği, yıktığı bir felaket gibi bir inanç sistemini önüne alıp kelimelerini, kavramlarını değiştirerek! Saptırarak! Kemirerek! İlerlemektedir.

Bir yanlış, diğer bir yanlışı; bir hurafa diğer bir hurafe ve safsatayı doğurmakta ve bunlar kale alınıp delilleri ile çürütülüp önlenmediği müddetçe; İslam tarihinin bin dört yüz yıllık sürecinde üretilen bazı kültürel hurafe ve safsatalarla bugün hala uğraştığımız gibi gelecek yüzyıl veya bin yıllarda yaşayacak diğer Müslümanlara bu sorunları "pas" edeceğiz demektir..

YAZIYA YORUM KAT

12 Yorum
  • batuhan tekin / 25 Eylül 2009 16:34

    benim bi sorum olcak kuran-i kerimde adı geçipde peygamber olmayan üç kişinin adını bilen varsa yazabilirmii
    bana batu_xman57@hotmail.comdan ulaşabilirsiniz

    Yanıtla (0) (0)
  • Abdullah Yorulmaz / 16 Ağustos 2009 13:32

    Edeb,haddini bilme,utanma duygusu,ilme ve ilim adamına saygılı olmaktır.Kendini bilmektir öncelikle.Bu yorumların Cengiz Duman'ın makallesi ile ilgisi nedir?Başkaları ile uğraşırken kendi eksikliklerini görmemek kadar büyük dert hangisidir?Hiç öğrenmek endişesi yok yorumlarda.Başkalarına Hep birşeyleri dikte etmek amacı güdüyor.Rasulullah'ın sav Risaletten önce de güzel ve aziym bir ahlak üzere olduğunu unutmayalım.İman edenler birbirlerinin velisidir.Hep birlikte önce kendi iç dünyamıza bir dönelim ve kendi kendimizi sorgulamayı deneyelim.Emin olunuz ki bu başta nefsimiz için,Ümmet için,İslam için daha güzel,daha yararlı olacaktır.

    Yanıtla (0) (0)
  • veysel menekşe / 15 Ağustos 2009 23:32

    Hasan kardeş ne'ye zorluyor anlayamadım.
    Siyah beyaz forma giyen'in.
    Veya giymek zorunda kalanın.
    Siyahına muhalif beyazına taraf olmaktan başka.
    Üçüncü bir yol var mı bilmiyorum.
    Hele hele siyah beyaz birbirine karışmış.
    Gri bir görüntü karşısında.
    İşimiz daha da zor.
    Herşey siyah beyaz kadar net ayrışmış olsaydı. Ne ihtilaf olurdu ne de iftirak.
    İlimde rasih olanların övülmesi de bu yüzdendir
    Kırıp dökmeden;itip kakmadan.
    Art niyetsiz-samimi olarak.
    Yaklaşalım birbirimize demek istiyorum.
    Herkesin haklı olduğu bir vasatta.
    Hangi haksızın yakasına yapışıp;
    Yaka paça sille tokat döveceğiz?.
    Eylem;niyetin hem aynası hem de ayracıdır.
    Sufiler' in el'an bir eylem içre olduklarına da
    Henüz şahit olmadık.
    N'apalım?..Eyyamcılık mı yapalım?..
    Vesselam!

    Yanıtla (0) (0)
  • Hasan / 15 Ağustos 2009 19:02

    bundan önceki makale M.İslamoğluile ilgiliydi. yanılmyorsam 43 kişi makaleyi okuyup yorumlamıştı.bunlardan sadece 3 kişi M.İslamoğlunun dinde tahribat yapan tasavvuf liderlerini övmesinden şikayetçi olmuştu.gönül isterdi ki 43 kişinin 43 ü de konuya değinsinler. ya bu konuda mustafa islam oğlunu yersinler ya da mustafa islam oğlunu eleştirenleri yersinler. bu renk nedir? "beyazdır" buna siyah diyenler de vardır sen buna siyah diyenlere ne diyorsun? beyazdır; fakat,buna siyah diyrnlere de bir şey diyemiyorum diyenlerden olmayalım.
    biz M.İslam oğlunu seviyoruz onun için...

    Yanıtla (3) (0)
  • veysel menekşe / 15 Ağustos 2009 10:01

    Hz.Peygamber'e utanıp sıkılmadan;Allah'tan c.c
    hiç korkmadan yalan isnad edenler,hadis uyduran
    lar;sair insan sözlerine neler katmazlar neler!
    Gümüşhanevi'nin kendi Ramüzul Ehadisinde de onca mevzu hadis var.Söylenmeyen sözlere şerh
    yazanlara ne demeli ya?!Mevzu'ya mevzu katmış
    olmaktan başka ne yapmış olunuyor Allahaşkına!.
    Müslümanların sevgisini kazanmış şahsiyetler;
    yazdıkları söylenen kitaplardan ziyade yaptık-
    ları işlerle bu sevgiyi kazanmışlardır.
    Türkçe yazılmış en iyi tefsir sahibi olmasına
    rağmen daha düne kadar Hamdi Yazır'ı kim tanı-
    yordu Allahaşkına?!İlim ve Hikmet;hizmetle at
    başı beraber gitmez se;halk o ilme ve hikmete-
    de rağbet etmez.
    Tekkelerde çorba boşuna dağıtılmıyor efendiler!
    Lütfen biraz daha sakin ve mutedil olalım.
    Benzer paradigmal dili kullanmalarına rağmen;
    Birçok yapı-camia eylemlilik noktasında birbi-
    rine benzemeyebiliyor.Hizbüttahrir,Taliban,
    EL Kaide vb.leri benzer dille konuşmalarına rağ
    men;birbirleri'nin aynısı yapılar değildir.
    Nasil ki bir Haksöz bir İktibas değil se;Rabba-
    ni de Dihlevi değildir.Hüseyin Hilmi Işık müze-
    viri'nin sözlerini mütevatir belleyip;Rabbani
    eleştirisi yapmak ne kadar sağlıklı olur?
    Rabbani mi konuşuyor,H.Hilmi Işık mı konuşuyor
    o bile belli değildir.Hamza Türkmen adına kitap
    yazıp;o'nun ağzı ile Cübbeli Amed'i göklere çı-
    karsak kim inanır abi?!Ama yüz ikiyüz yıl sonra
    inandırabilirler abi..Mevzu öyle namussuz bir
    Mevzudur ki;bu mevzuda ne söylesek az gelir.
    Kahve Yemenden gelmediği halde daha düne kadar
    ordan geldiğini sanmıyormuyduk sayın abilerim?
    Sonracığıma bu yazı'nın Mustafa İslamoğlu ile
    ne ilgisi var onu da anlamış değilim.Bir hatası
    kusuru varsa doğrudan eleştirelim.İma ile meram
    anlatmakta neyin nesi? Biz kırk kişiyiz birbi-
    rimizi iyi üzeriz mi oluyor yoksa.Yanlış anla-
    şılmasın.Mustafa Bey'le her hangi bir bağım da
    yok.İlim ve Hizmet ehli olarak bilir ve izleme-
    ye çalışırım.Hoşuma gitmeyen şeyler de yapıyor
    söylüyor.Ama n'apayım?Hoşluklarıda çok

    Yanıtla (0) (0)
  • Hasan BALLI / 12 Ağustos 2009 12:06

    gerçekçi arkadaşımız! şunu silersek,bunu silersek geride ne kalır şeklinde bir veryansın ediyor. geride hiç bir şey kalmasın. bir tek islam kalsın.niye islam tek başına, izafesiz,dayanaksız olarak işlevini yerine getiremiyor mu? size göre,islamiyet, tasavvuf patronlarının döşedikleri raylar üzerinden bize kadar gelmiştir.bana göre de altındaki rayları sökmüşler.

    Yanıtla (0) (0)
  • Gercekci Davut / 12 Ağustos 2009 00:18

    Bizim genelde munazaraya girmedigimizi bizi takip edenler bilirler,biz sadece yanlis goldugunu dusundugumuz,haksizlik yapildigina kanaat getirdigimiz hususlarda Musluman olmamizin bilici ve sorumluluguyla acizane gucumuz nisbetinde duzeltmeye ve dogru gordugumuz husulari arzetmeye calismaktayiz.imdi bu girizgahdan sonra bir kardesimizin bizim Imami Rabbaniyi islam mirasinin tasiyicisi ve sahidi olarak takdim etmemizin felaket oldugunu belirtmisler.Kardesim biz genelde islami konularda mumkun oldugunca nakil yapmaya alim ve irfan sahibi din buyuklerinin,oncu sahsiyetlerin goruslerini aktarmaya calisiyoruz hevamizi ve kisisel fikirlerimizi karistirmamaya calisiyoruz.Bu arzettigimiz nakilleri degerlendirmek kardeslerimizin takdirindedir.Hayreddin Karaman hoca Mevdudinin Imami rabbani hakkinda muceddid konusunu islerken soyle bahsettigini naklediyor: " Mevdudi Imami Rabbani doneminde Hindistanda gerek yontimin zulum, sapiklik ve azginliklari ,gerek halk arasinda dini anlayisin ozunden saptirilarak bidat ve hurafelerin dini anlayis olarak telakki edildiginden hareketle seyhin tek basina hem yonetimin bu zulum,sapiklik ve azginliklarina(ki bu donemde hukumdar olan ekber sahin tanrilik taslayacak kadar azginlik ve sapiklik icerisinde oldugunu belirtmerktedir.)hemde halk arasindaki Islamin ozunden saptirilarak bida ve hurafelerin Islamin yerine ikame edildigi sapkin din anlayisiyle mucadele ettigini ve iste seyh imami Rabbaniyi Islam ummetinin muceddidlerinden biri yapan buyuk isler bunlardir."tasavvufi bazi uygulamalara yonelik elestirileriyle bilinen Ibni teymiyedir.Yusuf Kardevi hoca O'nun ogrencisi Ibni Kayyimin tasavvufu reddetmedigini sadece kitap ve sunnetle bagdasmayan uygulamalarini tashih ettigini belirtikden sonra"tasavvuf insani her seyden cekip yaradilisin son gayesine ulastirmaya calismaktadir,dunyanin suslerinden kurtarmak icin Islam hayatinda ruh ve nefis taraflarini ilgilendiren mefhumlari gundeme getirdiler" Allah herseyin dogrusunu bilendir vesselam

    Yanıtla (0) (0)
  • cevvad / 11 Ağustos 2009 22:14

    Tasavvuf camiasinda yanlis yapanlar var diye bir kadim mirasi ve gelenegi ve anasiri islamin sahitligini ve tasiyiciligini yapmis olan bu camianin alim ve buyuklerini silmekmi gerekiyor?Arabiyi ve hallaci sutre yaparak yapacaginiz bir silme hareketinden sonra bakin bakalim geriye ne kaliyor? diyorsunuz.
    bizde, "evelem yekfihim enna enzelna ileykel kitabe yutla aleyhim" bizim sana gönderdiğimiz kitab'ı onlara okuman yetmez mı?
    muhterem gerçekçi kardeş! imam'i rabbani dediğin zat! ben, muavezeteyn'i zenbi sure olarak okumadım ta ki keşif yolu ile peygamberle kontak kurarak, her iki surenin kurandan olduğunu tespit edinceye dek.zira ibni mesud'un mushafında muavezeteyn kurandan iki sure değildir. o, kanaat bende de pekişmişti; diyor.
    kur'an'dan olan sureler'i,safsata bir yol ile sıhhat derecesini tespit etmeye kalkışan bir insana, anasır'ı islamiyenin şahitliğini ve taşıyıcılığını yapmıştır diye takdim etmenin bir felaket olduğu kanaatindeyim.elçiyi model olarak gösterelim. zira elçiler, vahyin kontrolundadırlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • Gercekci Davut / 10 Ağustos 2009 23:44

    Bu gunlerde isaret fiseginin nereden verildigi belli olmayan bir Mustafa Islamoglu linc kampanyasi baslatilmak isteniyor.Bir camiada bir iki curuk elma var diye bir camiayi topyekun silmekmi gerekiyor?Tasavvuf camiasinda yanlis yapanlar var diye bir kadim mirasi ve gelenegi ve anasiri islamin sahitligini ve tasiyiciligini yapmis olan bu camianin alim ve buyuklerini silmekmi gerekiyor?Arabiyi ve hallaci sutre yaparak yapacaginiz bir silme hareketinden sonra bakin bakalim geriye ne kaliyor?Peki bir,iki mufessir yanlis yapti diye,tefsircileri,hadiscileri,kelamcilari,fikihcilari vb ne kadar ilim ve irfan camiasi varsa hepsini silin ( tesbihte hata olmasin tipki bekarin kari bosamasi gibi)Omrunde bir hikaye yazmamis olanlara,ilmiy cile ve mesakkat cekmemis olanlara elbette Islam mirasinin tasiyici ve bekcisi mesabesindeki alim ve irfan sahiplerini bir kalemde harcamakda bir sakinca olmasa gerek.Mustafa Islamoglu hocayi Imami Rabbani ve benzerlerini ovdu diye saldirilarinin hedefi yapanlara" Imami rabbaninin temsil ettigi tasavvuf anlayisinin,bir yandan kitap ve sunnetle tam bir uyum icerisinde olmasi,diger tarafdan insanlari uzlet veatalete degil,sosyal,islahat ve cihada tesvik etmesinin bizim bu kitabi talebimizde etkili olmustur.Hayreddin Karaman Imami Rabbani ve Islam tasavvufu"ayrica ibni arabinin yanlis yaptigini ve vahdeti vucut hakkinda yine ayni eserde Imami Rabbani belirtmektedir keza hallacin enelhak demesinin kufur olacaginida Gumushanevi ( mutasavvif) belirtmektedir.Sozu bizleri konusturan sozun sahibinin ihtariyle bitirelim"Ey Muminler Adalette daim olun,bir kavme olan kininiz onlar hakkinda hukum verirken sizi adaletsizlige sevketmesin maide 8 "vesselam

    Yanıtla (0) (0)
  • Abdullah TİKİCİ / 10 Ağustos 2009 20:05

    hiç kimsenin kendi ellerıyle yazdığı kitabını,bu kitab'a ne önden ne de arkadan batıl bulaşmamıştır; diyerek, kendi indinden olan kitab'ını, takdis etmeğe hak ve selahiyeti yoktur.(celaleddin'i rumi)

    yine hiç kimsenin kendi eliyle yazdığı kitabını takdis ederek, 627 hicret yılı muharrem ayının son günlerinde,Şam'da, tanrı peygamberi hazreti muhammed'i gerçek bir ruya aleminde gördüm. elinde bir kitap tutuyordu. bana buyurdular ki,bu Fususul hikem kitabidir. bunu al ve halka açıkça anlat da bu hikmetlerden herkes yararlansın.ben, Allah ve resulüne boyun eğmek ve emir almak yaraşır bana dedim. yuce peygamberin bana tarif ettiği vechile hiç bir eksiklik ve fazlalığa meydan vermeden,gerçekleştirdim; demeğe de hak ve selahiyeti yoktur.(ibni arabi)

    keza hiç kimsenin bunları cilalamaya da hak ve selahiyeti yoktur. bu kimse, M.İslam oğlu da olsa. mustafa islam oğlunun bunları kudsaması,şimdiye kadar,yazıp çizdiklerini,anlatıp haykırdıklarını silmesi demektir.ayni zamanda, kafamdaki islam oğlunu da silmesi demektir.

    Yanıtla (0) (0)
  • ali / 09 Ağustos 2009 21:37

    salih kardeşime teşekkür ediyorum. kendisine katılıyorum.m.islam oğlunun bu tavrını es geçmek gaflettir.
    okuyanlara selam ve dikkatlı olmalarını dilerim.hiç bir şey gözlerinden kaçmasın.geçtikleri güzergahta kötülük adına ne bulurlarsa kaldırsınlar, mıntıka temizliğini yapsınlar.halkın hatırı için,hakkın hatırını kırmasınlar.

    Yanıtla (0) (0)
  • salih AĞA / 08 Ağustos 2009 10:51

    aslında bu güzergahtan geçen herkes, mustafa islam oğlunun takdis ettiği o,tasavvuf patronlarıyla igili konuyu, irdelemeli.
    engiz beyin mustafa islam oğlu ile ilgili yazdığı makaleyi okuyup yorumlayanlardan sadece 3 kişi o,konuya değinmiştir. bana göre buda büyük bir felakettir.ya onlar için önemli değildir ya da M.İSLAMOĞLU'nun o, şahısları takdis etmeleri normalmış şeklinde bir düşünce söz konusu olur.ayeti kerimede:"ve iza merru billğvi merru kiramen" siz lağv olan bir şeyin yanından geçerken güzellikle geçin; demek, es geçin demek değildir. güzellikle, onu düzelterek geçin; demektir. yoksa bizim büyüklerimiz bizden daha iyi bilirler'lerden farkınız kalmaz.dinin başına getirilen en büyük felaketlerden biri de bizim büyüklerimiz bizden daha iyi biliyorlar'dır.

    Yanıtla (0) (0)