Huşu, Arınma, Takva, Namaz ve Hidayet İlişkisi
Ahmet Başpehlivan, namazın unutulan ve unutturulan farzlarını; hayatla olan bağlantısını; huşu, arınma, takva ve hidayet kavramlarıyla ilişkisini yazdı.
AHMET BAŞPEHLİVAN / HAKSÖZ-HABER
Rahman, Rahim olan Allah’ın ismi ile kovulmuş, düşkün edilmiş, Şeytandan -Düşmanımdan- Allah’a sığınırım.
وَقُلْ رَبِّ أَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطِينِ
“De ki: ‘Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından -benim düşüncelerime müdahil/musallat olup beni/benim aklımı, niyetimi, kararlarımı, söylediklerimi, hareketlerimi yönlendirmesinden, benim üzerimde hakimiyet kurmasından, aklımı karıştırmasından, beni boş şeylerle oyalamasından, karar alma yetimi, belli bir konuya yoğunlaşma becerimi felce uğratmasından sana sığınırım.
وَأَعُوذُ بِكَ رَبِّ أَنْ يَحْضُرُونِ
Ve yanımdakinden (nefsimde, kendimde, içimde sürekli hazır olan kendi şeytanımdan) da sana sığınırım Rabbim! (23 -Mu’minun: 97-98)
***
NAMAZIN UNUTTURULAN FARZLARI
Huşu – Arınma - Takva – Namaz ve Hidayet İlişkisi
“O müminler ki felaha -kurtuluşa/saadete- ermişlerdir. Onlar ki namazlarında huşu içinde olurlar.“(Muminun, 1-2)
“Sen, ancak görmeden önce Rab’lerine karşı haşyet duyan ve namazı dosdoğru kılan kimseleri uyarabilirsin.“ (Fatır, 18)
Namaz; haksız hadsiz bir büyüklenme arzusunun akamete uğraması sonucunda insanoğluna karşı duyduğu hased, kin ve öfkesinden kaynaklanan bir düşmanlık ile “Sana varan dosdoğru yolun üzerine oturup Adem’in soyunu senden uzaklaştıracağım, onları kendime kul-köle edineceğim.” diye Allah’a karşı yemin eden Şeytan ve onun zürriyetine karşı her gün ısrarla “Bizi sana varan dosdogru yola ilet. Bizi sıratı müstakim e hidayet eyle.
Bizi o habis olandan arındır, tezekka eyle, mudahhar eyle tertemiz kıl bizi; seni arayıp, bulup, tanıyıp sana yakın olanlardan, Sabikun, Mugarrabun, Rasihun olanlardan eyle.
Bize; sana, hakka varan dosdoğru yolda kılavuzluk eyle. Bizi tekrar rahmetine dahil et, hakka, nimetine, nuruna, kendine, cennete, husna olan isimlerine tekrar kavuştur, şeytan sebebi ile kaybettiğimizi bize geri ver.” diye Melikul Hakk olan Rabbimize niyazda bulunmaktır.
Rabbimize karşı hergün yenilediğimiz kulluk bildirgesidir. Şeytanın unutturmaya çalıştığını unutmadığımızı Rabbimize rapor etmemizdir.
Ve yine namaz, Allah'ın huzurunda düşüne düşüne, ağır ağır O'nun bize gönderdigi mesaji, kıyamda tertil üzere okumak, O’nun bize son Nebi (sav) aracılığı ile gönderdigi Huda olan kelamı ile O'na seslenmek (karaae) O’nu çağırmak, düşmanımız olan şeytana karşı O’ndan yardım dilemek, O’na sığınmak, salat ile pislik olan şeytandan arınmışlığa, tezekka’ya ulaşmak (atüzzekat) ve Rabbimiz ile karşılıklı konuşmaktır.
Sadece Rabbimizin önünde belimizi kırıp ruku ederek, sadece O'ndan korkacağımızi, O'na hizmet edecegimizi, O'na itaat edecegimizi, O'nu yardıma çağıracağımızı, O'na güveneceğimizi, Allah'tan başka herhangi bir güce, otoriteye, şeytana, şeytanın cisme bürünmüş hali olan taguta ve onun kendimizdeki-nefsimizdeki kendi ellerimizle yapıp ettigimiz hatalar sonucunda gelip bize yapışıp hiç ayrılmayan küçük askerlerine (karin, yahzurun: kişide, nefiste her an hazır bulunan) boyun eğmeyeceğimizi belirterek Rahman'ın önünde secdeye varmak, yüzümüzü O’nun önünde yere koyarak O’na yakınlaşabilmenin, O’nu tanıyabilmenin yollarını araştırmaktır.
Namazlarımızı niçin düşüne düşüne okuduğumuzu anlayarak, ne dediğimizi bilerek huşu içinde, tüylerimiz ürpererek, kıl(a)madığımızı sorgulamamız aşağıda alıntılanan ayetler gereği tek tek hepimizin üzerine farzdır!
Şöyle ki; Kitabu azim hidayeti, cenneti, Allah‘ın rızasını, namazın sihhatini hep haşyet şartına bağlıyor. Bu kadar önem verilen haşyet kavramının anlamı: Allah'a karşı derin saygı ve tevazu ile O'nu incitecek yahut gazabını gerektirecek bir şey yapmaktan çekinerek, O'nun huzurunda olduğunun idraki ile aklını, zihnini, düşünceni, dilini, kendini her türlü başka şeyden arındırarak, şeytanın vesveseleriyle her tür müdahil olma çabalarına sabrederek/direnerek, kendini tam olarak, edebi kuşanmış bir şekilde Allah'a ve okuduğuna verme sonucunda oluşan tam boyun eğme, saygı ile tam yönelme, O'nun önünde küçülme anlamına gelmektedir.
Haşyet öyle bir şeydir ki; Rablerine karşı haşyet sahibi olmayanlar O‘nun rızasını kazanamazlar. Onun cennetine giremezler. (Beyyine, 7-8)
İnsanoğlu Allah (cc) ile iletişim kurabildiği, (ki, salatın bir anlamı da yönelmek, bağlantı, irtibat kurmak ve bunun sonucu kulun Allah’tan aldığı, Yaradanın da kuluna verdiği destektir) namazda herşeyden yüz çevirerek ona seslenebilmeyi başarabildigi, şeytanın engellemelerine, zihinsel saldırılarına, aklını karıştırma çabalarına direnebildiği, sabredebildiği düşüncesini tek bir alana, okuduğuna, söylediğine yoğunlaştırmayı becerebildiği takdirde ve yine Allah’ı arayıp bilmek, anlamak, tanımak isteme çabası içine girip araştırdığı, soruşturduğu, tanıyabildiği, anlayabildiği, ona yakınlaşabildiği, ona varan yol demek olan şeytandan arınma, halas olabilmede sebat edebildiği, yürüyebildiği ve O’na güvendiği ölçüde Hak Teala onun aklına/kalbine hidayet eder, yol gösterir, aklına akıl katar. (64/11)
Halık’ın ahlakı ile ahlaklandığı, isimlerini isim edindiği, onun emri olan amelleri işlediği ölçüde, düşmanı olan şeytana karşı muktedir kılınır, ona karşı güç elde eder.
Düşmanına karşı zırhlanır(mağfiret); kendisine bir koruma, bir kalkan edinir(takva); daha önce şeytan sebebi ile büyük bir kısmını kaybettiği nuruna, hilafet görevine tekrar kavuşur.
Şeytan da ister ki insanoğlu selim bir kalb ile tam bir konsantre olmuş bir şekilde Allah‘a yönelemesin; kendisine karşı güç kazanamasın; kendisine hükmedebilecek seviyeye, dereceye çıkamasın; kendi kontrolu altında kalsın; insanı kendisine kul, köle edinsin, insana kendi amellerini işletsin, işlerini gördürsün, kendisini gizleyerek insanın zihnine sanki insan kendisi düşünüyormuşçasına düşünceler ilka etsin; kendisinden Allah‘a sığınmayanı, kendisine karşı Allah‘tan yardım istemeyeni, korunma (takva) taleb etmeyenleri kendi yoluna soksun, sonra da kendisi ile birlikte cehenneme götürsün; İntikamı tam olsun.
İşte bu yüzden her ne zaman insanoğlu “Allah'a yönelmek, O‘na seslenmek, O‘na çağrı yapmak (namazı ikame etmek) için kalksa, şeytanlar zihnini çelmek için neredeyse etrafında keçe gibi olup başına üşüşürler.“ (Cin, 19)
Hakk Teala da kendisine sesleneceğimiz zaman şeytandan kendisine sığınmamızı, ondan yardım istememizi istiyor ki melun bizden uzaklaşsın gitsin. Biz Rabbımıza gereği gibi çağrıda bulunalım, O‘na seslenebilelim ve O‘nun bize geri hitabına müyesser olalım; ki bunun ilk nişanesi gözyaşıdır.
Bedende Huşu
Bedenin huşusuna örnek susuz kalan toprağın içe çekilip ufalması, boynunu eğmesi, kendini ufaltması (Fussilet, 39) gibi, yahut bir göktaşına yahut kuyruklu yıldıza Hakk(cc) tecelli ettiğinde parça parça dökülüp ufalanması (Haşr, 21) gibi bizim de saygı ve alçakgönüllülük ile Allah‘ın huzurunda kendimizi bedenen küçültmemiz, O‘nun bizi gördüğüne, dinlediğine, muhatap aldığına ve O‘nun öğrettiği ve istediği gibi O‘na seslenirsek, O‘na yakarırsak kesinlikle bize cevap vereceğine dair sözüne gönülde hiç bir şüphe olmaksızın kesin bir şekilde inanarak bu bilinç ile saygılı ve alçakgönüllü bir duruş/boyun eğiş sergilememizdir.
Kullarım beni sana soracak olursa, muhakkak ki ben çok yakınım. Bana dua/davet ettiği zaman dua/davet edenin duasına/çağrısına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve bana iman etsinler-güvensinler ki, bana/rüştlerine ulaşabilsinler. (Bakara, 2/186) (...)
YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ >>>
HABERE YORUM KAT