Hüsnü’nün yandaşları ve karşıtları!
Her kesimden Hüsnü’yü istemeyenler olduğu gibi her kesimden isteyenleri de var. Hüsnü etrafında büyük bir dalgalanma meydana getirdi. Hüsnü Mübarek’i istemeyenler bir kombinezon ve içinde her türlü eğilim var.
Sözgelimi, ABD yönetimi ortada iken İsrail kesinlikle gitmemesini istiyor. Zira İsrail-Mısır barış anlaşmasının geleceği despot idarelere bağlı. Halkın iradesini bastıran idareler ancak Camp David anlaşmasının geleceğini teminat altına alabilirler. Aksi takdirde, çalkantılı bir durum olur. Bu nedenle Netanyahu iktidarı Hüsnü Mübarek rejiminin ayakta kalmasını istiyor. Hatta bu yüzden ikircikli davranışlar içinde olan Amerikan yönetimine de içten içe kızıyor. Baradey iktidara gelse İsrail ile ilişkileri aynı seviyede sürdürebilir mi? Demokratik bir idare altında zorlanacağı kesin. Halkın baskısı karşısında en azından daha dikkatli davranacaktır. Elbette buna mukabil, ABD’nin ve İsrail’in baskılarını da ensesinde hissedecektir. Bu bize, 1952 yılından önceki demokratik dönemde partilerin reformlar veya Batı karşısındaki tutumlarını hatırlatıyor. Bununla birlikte, Moritanya’da İsrail ile ilişki içine giren Mübarek rejimi gibi despot ve askeri karakterli idarelerdi. Onlar gidince İsrail ile diplomatik münasebetler de askıya alınmış oldu. Kesinlikle diyebiliriz ki, İsrail Hüsnü Mübarek’i istiyor. Onun yanında Suriye meseleyi Mısır’ın içişleri olarak görüyor ve lehte veya aleyhte tutum takınmaktan kaçınıyor. İran ve Irak’taki yönetimler ise Mübarek’in gitmesini yeğleseler de özellikle de İran, Mısır olaylarının emsal olmasından ve halkı tahrik etmesinden korkuyor. Zira Mısır olayları ve Baradey ile Mir Hüseyin Musevi ve İran’ın Yeşillerini karşılaştırmak mümkündür. İdeolojileri farklı olsa da bazı kesimlerin nazarında Nejad ile Mübarek arasında pek bir fark yoktur.
¥
En fazla da Mübarek’in gitmesine teessüf gösterenler Suudlular oldu. Suud basını tarafsız gözükmesine rağmen yönetim ve özellikle Kral Abdullah değişimden ziyade istikrara atıfta bulunuyor. Mısır’daki denklem ise istikrar değil değişim ile güvenli çıkış. Bu defa Mısır’dan Kızıldeniz üzerinden Musa değil galiba modern Firavun huruç edecek. Suud Kralı Abdullah olayların bir biçimde kendilerini etkilemesinden çekiniyor. Zira Suudi Arabistan’da da böyle bir potansiyel var. Aynen Mısır rejimi gibi Suud hanedanlığı da sonuna gelmiş durumda. Kardeşler rejimi zamana karşı dayanamıyor. Faysal, Halit, Fahd ve sonrasında sıra Abdullah’ta. En son kardeş ise veliaht Prens Sultan. Her ikisi de hem yaşlı hem de hasta. Onların irtihalinden sonra artık kardeşler iktidarı veya rejimi sona eriyor. Bu durumda kral kim olacak; veliaht, prens kim olacak? Belli değil. Halkın da kraliyet rejimine pek iltifatı yok. Dolayısıyla, Kuveyt ve BAE gibi ülkelerden sonra Suudi Arabistan da yeni bir dönemle karşı karşıya. Abdullah halkın memnuniyetsizliğinin Mısır’daki gibi bir çığlığa ve onun ötesinde çığa dönüşmesinden çekiniyor. Suud yapısal olarak değişti ama siyasi olarak aynı kaldı. Bundan dolayı devrik Bin Ali’yi böğrüne bastığı gibi Mübarek’i de yerinde tutmaya çalışıyor. Çok değil, 50 yıl önce Mübarek’in selefi Nasır ile Abdullah’ın selefi Faysa l Yemen gibi arka bahçelerde amansız bir rejim kavgasına tutuşmuşlardı. Lakin halefler bugün itibarıyla iç içe girmiş durumda. Kraliyet rejimleri bir biçimde yollarına devam ederken cumhuriyet adına ortaya çıkan Ali Abdullah Salih ve Mübarek gibi adamlar sonuçta kraliyetlere özenmişler ve cumhuriyet idarelerini fiiliyatta kraliyet rejimine tahvil etmişlerdi. Kan uyuşmazlığı bir biçimde gitmiş ve yerini karakter beraberliği almıştır.
¥
Mısır’da tehdit altında olan cumhuriyet rejimi değil, cumhuriyet rejiminin karakteriyle oynayan ve onu kraliyete dönüştüren Mübarek hanedanlığıdır. Halis Çelebi’nin dediği gibi, çatırdayan riyakar ve ikiyüzlü cummelekiyyeler yani cumhuriyetçi kraliyet eğilimleridir. Bu trend çöküyor. Halkı odun yerine koyanlar boylarının ölçüsünü alıyorlar. Bundan dolayı, her şeye karşı olan Beşşar nedense Mübarek’in çekip gitmesi ihtimali karşısında sessiz kalıyor. Yine kimilerine göre Mısır’da giden siyasi teokrasidir. İsrail’i yalnızlaştırma ve İslamcıları ileri mevkilere getirme ihtimalinden dolayı Batılı ülkeler çıkmaz içinde ve Mısır demokrasisini tam olarak içlerine sindiremiyorlar. Otokrat Arap rejimleri ise halk hareketlerinin domino etkisiyle tahtlarını salladığını ve süpürdüğünü gördükleri için halkla değil de Mübarek ile dayanışma içindeler. Kıpti Kilisesi, Mübarek rejimi altında hem azmanlaştığı ve hem de mazlumiyet rolü oynayabildiği için bu rejimden kurtulmak isteyenlere karşı mesafelidir. Sokağa karşıdır. Halkın kaybedebileceği bir şeyi yoktur. Papa Şennude ise meşru olmayan otoritesinden bir kısmını kaybedecektir. Çizmeyi aştığı pozisyonu kaybedecek ve eski statüsüne dönecektir. Velhasıl, Hüsnü turnusol kağıdı gibi! Hüsnü karşısındaki yerinizi söyleyin, size kim olduğunuzu söylesinler!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT