
Hüseyin Çelik'in yeni misyonu: Kemalist solun gölgesinde "Ahlak Dersleri"
"Çelik’in ahlak hassasiyeti nedense hep İslami kesime dönük. İslam coğrafyasındaki haksızlıklara, baskılara karşı sessiz, Türkiye’de Kemalistlerin giderek artan tahakküm arzusuna, hukuksuzluk vaadlerine, tehditlerine karşı tek kelime etmiyor."
HAKSÖZ HABER
Hüseyin Çelik’in son dönemde Müslümanların içinde yer aldığı tartışmalara yönelik tavrı, bir alışkanlıktan öteye geçti. Bir zamanlar muhafazakâr kimliğiyle öne çıkan Çelik, şimdi seküler, sol ve Kemalist çevrelerin sözcüsü gibi hareket ediyor. Volkan Konak hadisesinde de bunu bir kez daha gösterdi: Müslümanların haklı tepkilerini küçümserken, kendi ahlak ölçüsünü dayatmaya kalkıyor. “İmanometre” diyerek alay ettiği şeyin yerine kendi ahlak terazisini koyup Müslümanlara ayar vermeye çalışıyor. Peki, bu cüret nereden geliyor? Çelik, kimin adına bu misyonerliğe soyunuyor?
Soruyu netleştirelim: Madem iman kimsenin tekelinde değil, Çelik hangi yetkiyle Müslümanlara ahlak dersi veriyor? Hangi değerler sisteminin sözcülüğünü yaptığını açıkça söylemesi gerekmez mi? Zira konumlandığı yer, değerleri alaya alınan ve sürekli kendisine tepeden bakılan dini duyarlılığa sahip geniş toplum kesimlerinin yanı değil.
Kemalist solun o ithal, soğuk ve artık bıkkınlık veren kalıplarını parlatıp, “Ey Müslümanlar, böyle düşünün, böyle yaşayın” diye dayatmaya çalıştığı argümanların muhitini hepimiz çok iyi biliyoruz. Mahalleyi değiştirdiği gibi keşke bizlere akıl verme sevdasından da vazgeçebilseydi. Bu, açık bir özentilik ve Müslümanların inancına saygısızlık değil de nedir? Kendi mahallesinden ayrılınca, seküler elitlerin safında değerlerimize tepeden bakma hevesine kapılmış olabilir, bu onun bileceği şey. Ama şunu anlamak istemiyor: Bu üstenci dilin asıl sahipleri olan Kemalistlere cephe alan bu toplum, Kemalistlere öykünerek bize yön vermeye çalışan Hüseyin Çelik’i ciddiye alır mı?
Kemalist baskıya sessiz, Müslümanlara eleştirmen
Çelik’in ahlak hassasiyeti nedense hep İslami kesime dönük. İslam coğrafyasındaki haksızlıklara, baskılara karşı sessiz, Türkiye’de Kemalistlerin giderek artan tahakküm arzusuna, hukuksuzluk vaadlerine, tehditlerine karşı tek kelime etmiyor. Seküler otorite özlemi içinde olanların Müslümanlara yönelik dayatmaları yükselirken Çelik suskun, ama iş Müslümanlara “Haddinizi bilin” demeye gelince birden dili çözülüyor. Bu çelişkili duruş, bu seçici hassasiyet ne kadar samimi olabilir? Kemalist solun azgınlığına göz yumup İslami hassasiyete sahip kesmilere vaaz vermesi, tutarsızlığın açık bir göstergesi değil mi?
Hüseyin Çelik, işte tam da burada bir “değerler distribütörü” gibi davranıyor. Sanki Müslümanların inancını, ahlakını, tepkilerini tartıp “Bu yanlış, şu doğru” deme yetkisini kendinde görüyor. İstediği gibi düşünebilir, istediği çevrede yer alabilir, Kemalist solun dünyasında kendine bir köşe seçebilir. Ama karşımıza geçip, bizim değerlerimize dil uzatarak, seküler elitlerin safında bize akıl satamaz. Bu, haddini aşan bir cürettir.
Bize tepeden bakan kimsenin gölgesine muhtaç değiliz
Hüseyin Çelik, tercihli suskunluğu ve tuttuğu yeni yer itibariyle, bize akıl verecek durumda değildir. Biz elbette sözü işitip en güzeline uyma emri gereği söylenenleri dinleriz. Ancak Çelik’in bizi davet ettiği bu ses, güzellikleri örten ve bizi boğarak kuşatan yüzyıllık zulmün yankılarından başka bir şey değildir.
Toplumun değerlerine yönelik saldırılara karşı Hüseyin Çelik’in adil bir duruş sergilemesini isterdik elbette. Son tahlilde bir tercihte bulunmuştur. İtiraz ettiğimiz şey, bizi ve değerlerimizi küçümseyerek öğüt vermeye ya da yol göstermeye kalkışılmasıdır. Bu tür bir yaklaşım ve buradan türeyen ahlak vaazlarına kesinlikle bu toplumun ihtiyacı yok. Gölge edilmesin; başka bir yardıma da asla ihtiyaç duymuyoruz. İnancımız, ahlakımız ve izzetimiz; self-oryantalist tutkularla bizleri ötekileştirenlerin yanında değil karşısında olmamızı gerektirir. Bir kez daha altını çizmekte yarar var: Kimsenin özentili eleştirilerine de etkilendiği çevrelerin dayatmalarına da asla ihtiyacımız yok!
HABERE YORUM KAT