"Hürriyet Ancak Cenab-ı Hakk'a Kul Olunca Kazanılır"
Edebiyat alanında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülen yazar Kutlu, 48 yıldır Hak ve halk için yazdığını, milletin derdiyle dertlendiğini bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın teşrifleriyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu.
Törende, edebiyat alanında ödül alan ve rahatsızlığı nedeniyle törene katılamayan yazar Mustafa Kutlu'nun yazdığı mektup, oğlu Murat Kutlu tarafından okundu.
"Hak ve halk için yazdım"
Mektubunda, kırk sekiz yıldır Hak ve halk için yazdığını, açık, anlaşılır, gürbüz bir dili tercih ettiğini belirten Mustafa Kutlu, karanlık, anlaşılmaz ifadelerin kendisine göre olmadığını, milletin derdiyle dertlendiğini, sevinciyle sevindiğini, bu anlamda toplumcu bir yazar olduğunu ifade etti.
Sanatı hakikate giden yolda bir durak olarak niteleyen Kutlu, bu yolun akıl ve fikirle başladığını, ardından felsefenin geldiğini, işin içine kalp ve ruh girince sanat dünyasına ulaşıldığını anlattı.
Sanatın hakikat için kalpleri açtığını, ruhu kanatlandırdığını aktaran Kutlu, "Son durak dindir. Dine varınca dalgalar diner, savaş yerini barışa bırakır." ifadelerini kullandı.
"Hürriyet ancak Cenab-ı Hakk'a kul olunca kazanılır"
Sanatçının hür olması gerektiğini vurgulayan Kutlu, "Burada hürriyetten ne anladığımızı açıkça söylemeliyiz. Hürriyet ancak Cenab-ı Hakk'a kul olunca kazanılır. Hakk'a kul olan fert başka hiçbir güce boyun eğmez. Din ile bir ahlak kazanırız. Dinsiz ahlak olmaz. Olursa ona 'menfaat ahlakı' denir. Cenab-ı Hakk'a inanmayan, ahirete inanmayan, Mahkeme-i Kübra'ya inanmayan için ne ahlak vardır ne de hukuk." değerlendirmesinde bulundu.
Kutlu, hukukun temelinin ahlak olduğunu, ahlaksız bir hukukun ancak gücün hukuku olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
"Ahlaksız bilim adamı, siyaset adamı, asker ve sanatçı on para etmez. İsterse ağzı ile kuş tutsun. Cemaat ile ferdin münasebeti yine ahlak ve adalet dairesinde olmalıdır. Fert cemaate hükmederse, bu istibdat olur. Cemaat ferdi ezerse bu kimlik kaybına yol açar. İkisi de birbirini beslemelidir. O zaman ortaya şahsiyet çıkar. İşte bizim için önemli olan da budur. Birey kavramı böyle oluşur. Aksi halde 'ben' diye ortalıkta dolaşmanın bir anlamı yoktur. Zaten bizde ben demek terk-i edeptir.
"Cumhurbaşkanımızın lütfen kıymetini bilelim"
Bu ödülü Sayın Cumhurbaşkanımızdan almak benim için bir onurdur. Çünkü O, milletin bağrından çıkmış bir kahramandır. O, mazlumların umududur. O, İslam aleminin parlayan yıldızıdır. Cumhurbaşkanımızın lütfen kıymetini bilelim. Son olarak bu ödülü vatan uğruna şehit düşen asker ve polislerimizin aziz ruhlarına armağan ediyorum."
HABERE YORUM KAT