Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Hür olmak!

06 Ocak 2011 Perşembe 00:00A+A-

“Hür adam” seyircisi ile buluşurken, bu konu üzerinde hepimizin bir kere daha düşünmesi gerek..

Haklar vehbidir, ama özgürlükler kesbidir..

Özgürlüğü elde etmek için onu hak etmek gerek. Haketmek için de çabalamak!

Bedeli ödenmemiş özgürlüklerin değeri bilinmiyor..

Bugün özgürlük dedikleri başına buyruk, nefsine köle bir hayat tarzı..

 Aslında özgürlük bir statü değil.. Mesela bir insan hapishanede bile özgür olabilir. Ya da dışarıda bir tutsak.. “Hür adam” filminde anlatılmak istenen de bu olsa gerek..

Bu dünyada gerçek bir özgürlük mümkün mü?

Acılarla dolu bir dünyaya indirildik.. Cennetten geliyoruz.. Ölümsüz bir dünyadan geliyoruz.

Doğduğumuz ana babayı, zamanı, toprağı biz seçmedik.. Fiziki bir dünyanın şartları içinde, biyolojik ve genetik verilerin çerçevelediği bir ortamda yaşıyoruz. O da yetmiyor, ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel bir çevre ile kuşatılmış bir vaziyetteyiz. 5 duyu ve sezgilerimiz, edimlerimizle algıladığımız verili bir dünyada yaşıyoruz.

Özgürlük tanımımız da bu çerçevede şekilleniyor..

Dünyanın fizik şartlarının ötesinde bir de fiziki bedenimiz ve ruhsal kişiliğimizin kuşattığı bir “ben”liğimiz var.

Ben” dediğimiz şey aslında “nefs” dediğimiz şey değil mi?

Yaratılış özellikleri, yaratılış gayesi ile davranışımız arasındaki çelişki özgürlük olarak tanımlanabilir mi?

Teolojik anlamda bu mümkün değil.

Yaratan bizi yarattığında dünyaya göndermeden önce ruhlar aleminde, elestü bezminde bizden söz almadı mı. AKİDe dediğimiz bu değil mi? İman dediğimiz şey bir sözleşme, ahid ve akitdir..

O zaman verdiğimiz söze aykırı davranmak nasıl bir özgürlük olabilir?

Söz vermişsiniz..

Aslında “ölmeden evvel ölmek” bedenin tutsaklığından kurtulup yaratılış gayesi ile buluşmak anlamında da değerlendirilebilir.. Şehidliğin ölümsüzlük anlamına gelmesi gibi bir şey bu..

Özgürlük, nefse ve şeytana kulluk değildir. Allah’a kulluk bu anlamda değer kazanıyor.

İlginçtir, imanın birinci şartı, mutlak özgürlüktür.. LA İLAHE diye başlamak bu anlama geliyor. “İlah yoktur!” ama burada durmuyoruz.. Biz tam özgür bir anlayışla, üzerimizde hiçbir baskı ve otorite olmadan, Allah’ın bana verdiği bu özgürlük bilinciyle ben özgürlüğümü, O’nun iradesine bağlı olarak, O’nun rızası ile sınırlandırıyor ve tek başına O’nu İlah ve Rab ediniyorum diyerek dine girebilirsiniz..

Yani özgürlük sizin İsmail’iniz oluyor ve onu üstün değeri, Allah’a kurban ediyorsunuz. “Malımız, canımız, sevdiklerimiz Allah yoluna kurban olsun” derken bunu ifade etmiş oluyoruz.

Bize kendini tanımayıp tanımama özgürlüğü veren Allah’a, özgürlüğü kurban etmek.

Aslında biz o zaman, o şekilde nefsin köleliğinden kurtuluyor ve gerçek özgürlüğe kavuşuyoruz. Hikmetle buluşuyoruz, kalp gözümüz açılıyor. Ruh, nefs ve bedenin prangalarından kurtuluyor..

İnsan Allah’ın mecazi anlamda yer yüzünde halifesidir.. Ayrıca insan ekmeli mahlukattır. Eşrefi mahlukattır. Ve aynı zamanda nefsi emarenin emrine girerek belhum adal da olunabilir..

İnsan dönüşebilen bir canlı.. dünyanın özeti gibi bir şey.. Şeytandan daha tehlikeli ya da Melekten daha üstün olabilme kabiliyetine sahip..

Hakikatin bilgisi onun içinde gizli. Gerçeğin bilgisi konusunda da sonsuz bir tekamül yolculuğunda olan insanın, iki günü birbirine eş olmamak üzere bu yürüyüşünü sürdürmesi gerekir.

Özgürlüğün teolojik anlamdaki karşılığı, onun fıtratı ile barışması ve yaratılış gayesi ile buluşmasıdır.. Burada barış ortaya çıkıyor..

Adalet yoksa barış da yok. Adalet ve barış yoksa orada hiçbir özgürlük güven içinde değil demektir..

İlahi adaletin gerçekleştiği gün, barış avdet edecek.. Akılla vicdanın çatışması son bulacak. İnsanın insanla kavgası sona erecek. İnsanın tabiatla savaşı sona erecek.. Bunun anlamı Allah’la barışmak demektir.. İşte o zaman yeniden özgür olacağız..

Bu dünya bir bakıma bu özgürlüğün elde edilmesi için çabalarla sınandığımız bir dünyadır..

Hür adamhürriyeti beyninde ve yüreğinde taşıdı.. Şeytana ve zalimlere, nefsine kölelik yapmadı.. Bu çabalarının sonunda özgürlüğünü kazandı. Özgürlük yolunu alınteri ile döşedi. Dostlarına; esarete, zulme karşı direnmeyi miras bıraktılar.. Özgürlük bizim dualarımızda saklıdır. Selâm ve dua ile..

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT