Human Rights Watch "Popülizme Direnişi" Övdü
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch - HRW), 2018 Yılı Raporu’nda, geçtiğimiz yıla “yükselen popülizme karşı direnen ülkeler" selamlandı. Türkiye'nin 2017 karnesi ise yine kırık geldi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch - HRW), 2018 Yılı Raporu’nda, geçtiğimiz yıla “yükselen popülizme karşı direnen toplumların” damgasını vurduğunu belirterek, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, azınlıkların reddi ve islamafobi gibi politikalarla yükselen popülist partilere pirim vermeyen ülkeleri selamladı. Bu yıl da kırık not alan Türkiye bölümünde ise Avrupa Birliğine, “Göçmen anlaşmasına yoğunlaşan Avrupa Birliği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın anti demokratik uygulamalarını gözmezden geldi” denildi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü Başkanı Kenneth Roth, Paris’te düzenlediği basın toplantısı ile 90 ülkede yapılan incelemelr ışığında hazırladıkları 643 sayfalık 2018 yılı İsan Hakları Raporu’nu açıkladı. Raporun 7 sayfası Türkiye’deki insan hakları ihlallerine ayrıldı.
Donald Trump’ın seçilmesine tepki olarak geçtiğimiz yıl raporu Washington’da açıklayan Ken Roth, Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sağ parti Front National’i elemesi nedeniyle “popülizme karşı oy kullanan” Fransa’yı onurlandırmak için bu yıl Paris’i seçtiklerini dile getirdi.
Trump’ın seçilmesinin Rusya’dan Çin’e ve Türkiye’ye baskıcı ülkelerde hoşgörüsüzlükleri teşvik ettiğini söyledi. Roth, “Trump, ırkçılığa, yabancı ve kadın düşmanlığına karşı bütün tabuları yıktı. Bu da diğer baskıcı rejimlerin ifşa edilmesini zorlaştırdı” dedi.
“Macron, aşırı sağı taklit etmeden yenebileceğini gösterdi”
Basın toplantısında, pek çok açıdan Fransa’nın “merkez üssü” olduğunu dile getiren Kenneth Roth, « Emmanuel Macron’un seçim kampanyasında kullandığı dili takdir ettik. Macron, aşırı sağın üstesinden gelmek için, onu taklit etmeye gerek olmadığını tüm dünyaya gösterdi » dedi. Şimdi Macron’dan seçim kampanyası boyunca savunduğu politikaları uygulamasını beklediklerini belirten Ken Roth, « Eğer dürüst olarak söylemek gerekirse bu konudaki adımları oldukça çelişkili » dedi.
Kenneth Roth, ABD Başkanı Donald Trump’ın insan haklarını savunmaması, İngiltere’nin de tümüyle Brexit konusuna odaklanması nedeniyler Fransa’nın birinci sırada yer aldığını belirtti. Trump’ın insan hakları açısından « bir felaket » olduğunu dile getiren Roth, « Geriye Fransa ve Almanya kalıyor. Merkel bu alanda çok önemli bir sesti. Ama şimdi hükümet kurma çalışmalarıyla meşgul. Bu durumda bütün yük Cumhurbaşkanı Macron’un omuzlarında » dedi.
Roth, hükümetin özellikle OHAL uygulamasını kaldırdıktan sonra getirdiği terörle mücadele yasası ile yeni Göçmen ve Mülteci Yasası’nı sert eleştirdi. Ken Roth, göçmen evlerindeki koşulların da kötü olduğunu dile getirdi. Hükümetin göçmen evlerinde kalan göçmenleri izleme politikasını da eleştirerek, « Sığınma evleri kutsal mekanlar olarak kalmalı, göçmen yasalarının uygulama yerleri başka mekanlar olmalı » dedi.
Avrupa genelinde ise, bir göçmenin AB içindeki bir ülkede sığınma talebinde bulunmasının ardından, başka bir AB ülkesine gidememesi, bunun tespit edilmesi durumunda ise sınır dışı edilmesi uygulamasını getiren Dublin Anlaşması’nın da yeniden yazılmasını istedi.
“İnsan haklarını savunmak bedava olunca”
Roth, « Bütün bu olumlu noktalara rağmen, Vladimir Putin’in Rusya’sı, Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’si, Victor Orban’ın Macaristan’ı ve Nicolas Maduro’nun Venezuela’sına karşı tutunduğu tavrı not ettik » dedi. Roth, Macron’un özellikle Çin gezisinde ve Mısır lideri El Sisi’yi kabulünde insan haklarından söz etmemesini ve Yemen’de uluslarararası bi soruşturma açılmasına destek vermemesini « Bedava olduğunda insan haklarını savunmak kolay » sözleriyle eleştirdi.
Demokratik sistemi zaafa uğratan politikacılara karşı birlik olup, güçlü bir direnç gösterildiği takdirde popülizmin ilerleyişinin sınırlandırıldığının ortaya çıktığına dikkat çeken Roth, ana akım siyasilerin nefret mesajlarına itibar gösterdiği ve dışlanma gibi politikalardan nemalandığı yerlerde popülizmin hızla yayıldığına dikkat çekti.
“AB Türkiye’yi izlemekle yetindi”
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün 2018 Raporu’nun 7 sayfada özetlenen Türkiye bölümünde, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkede demokratik sistemin temel özellliklerini yok ettiği” vurgulandı. Kenneth Roth ise basın toplantısında bu gidişe gereken tavrı göstermeyen AB’yi eleştirerek, “Mültecilerin Avrupa’ya akın etmesine odaklanan AB, Erdoğan’ın yaptıklarını izlemekle yetindi ve göz yumdu” dedi.
Raporda, Türkiye’de 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından getirilen OHAL uygulaması, referandumla değiştirilen cumhurbaşkanlığı sistemi, darbe girişiminin arkasında olduğu iddia edilen FETÖ örgütüne mensup oldukları iddisıyla 100 binden fazla kamu görevlisinin KHK’lar ile görevden alınması, basına uygulanan ağır sansür ve baskılar, HDP’li milletvekillerinin ve çok sayıda gazetecinin hapse atılması eleştirildi. Bütün bu yaşananlara karşın, denetim ve yargı yollarının da kapanmasının “ülkede insan hakları ve hukukun üstünlüğü ilkeleri açısından bir yenilgi olduğu” dile getirilen raporda hükümetin “istismar içeren uygulamalarının yargı mekanizmalarının kaldırıldığı, Meclis’in denetim yetkisinin ise kısıtlandığı” vurgulandı.
AB’ye eleştirisi
HRW raporunda AB ülkelerinde yükselen aşırı sağ tehlikesine dikkat çekildi ve Almanya ile Avusturya’da aşırı sağcı partilerin parlamentoya girdiği hatırlatıldı.
“AB genelinde ırkçı, yabancı düşmanlığı ve Müslüman karşıtı algı ve şiddet devam etti. Müslümanlara yönelik yaygın düşmanlık ve hoşgörüsüzlük görüldü. Yahudi düşmanlığı ve nefret içerikli suçlar ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam etti.”
HRW tarafından yayınlanan Raporda, ayrıca, demokratik hükümetlerden, “eşitsizlik, terör korkusu ve yükselen göç sorunlarına” çözüm bularak, popülizmin yükselmesinin engellenmesi istendi ve halkın da bu popülizme karşı harekete geçmesi” istendi.
Ayrıca, Fransa’daki aşırı sağa karşı duruş, Doğu Avrupa ülkelerinde baskıcı rejimlere karşı eylemler, Amerika’da Obamacare sağlık sigortasını kaldırmak ya da müslüman ülkelere ABD’ye giriş yasağı getirmek isteyen Başkan Trump’a karşı gösterilen sivil direniş, yine Amerika’da kadınların cinsel tacize karşı başlattıkları MeToo hareketi ve Venezuela’da Başkan Maduro’ya karşı ayaklanan muhalefet de selamlandı.
Keneth Roth, bu tablo ışığında 2018’de, “Popülizme karşı bir savaş devam etmekte ve bunun için savaşmaya değer” sözleriyle basın toplantısını bitirdi.
Kaynak: Euronews
HABERE YORUM KAT