Hükümdar: Ben rüyâmda yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor…
Hükümdar "Ben rüyâmda yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri kupkuru.”
“Hükümdar "ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin" dedi.” (Yusuf-43)
“Dediler ki: "(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz." (Yusuf-44)
Kral gördüğü rüyalardan ötürü oldukça ürkmüş ve kafası karışmıştı. Bu yüzden ülkesi çapında bir ferman çıkararak tüm bilgin, kahin ve sihirbazları bu rüyaları yorumlamaya çağırmıştı.
Kral, rüyasının yorumunu istiyor. Ancak çevresindeki kimselerin ve kâhinlerin ileri gelenleri, bu rüyayı yorumlayamıyorlar. Ya da rüyanın bir kötülüğe işaret olduğunu sezinlemelerine karşın, bunu kralın yüzüne karşı açıkça söylemeye yanaşmıyorlar. Yöneticilere onları memnun kılacak şeyleri söyleme, keyiflerini kaçıracak şeyleri ise örtbas etme ya da anlatmaktan kaçınma; bu tür yardakçılar sınıfının hep kullandıkları bir yöntem değil midir zaten! Anlattığın “birtakım karmaşık birbirinden kopuk hayallerdir.” diyorlar. Bu, bir anlam taşıyan bütün bir rüya değil, tam tersine bir sürü rüyanın birbirine girdiği karmakarışık bir hayal yumağı diyorlar. Sonra da, karışık rüyalar adeta hiçbir anlam ifade etmezmişçesine, ekliyorlar:
“Biz karmaşık hayallerin yorumunu bilemeyiz.”
Şu ana dek üç rüyayla karşılaştık. Hz. Yusuf’un rüyası, onun iki hapishane arkadaşının rüyası ve kralın rüyası… Herbirinde de rüyanın yorumu arandı. Bu rüyalara bu denli önem verilmesi, -daha önce de belirttiğimiz üzere- gerek Mısır’da gerek Mısır dışında o dönemin karakteristiğinden bizlere bir kesit sunmaktadır. Dolayısıyla Hz. Yusuf’a bahşedilen bu ilahi yetenek, -peygamberlerin mucizelerinde de gördüğümüz gibi, kendi çağının atmosferi ve karakteristiğiyle bütünüyle uyuşmaktadır.
FİZİLALİL KUR’AN
Toplanan kahin ve sihirbazlar dediler ki bunlar karmakarışık rüyalardır. Yaşı kurusu birbirine karışmış ot demetleri, yahut da eskisi yenisine karışmış uyku hayalleridir bunlar. İçinden çıkılmaz karmakarışık şeylerdir bunlar. Biz böyle karışık şeylerin, içinden çıkılmaz karmakarışık rüyaların tabirini de bilmeyiz, bilemeyiz dediler. Hepsi bu rüyanın tabiri konusunda aciz kaldılar. Kıralı tatmin edecek tek kelime bile bir şey söyleyemediler, bir yorum getiremediler. Elbette Rabbimiz onları Yusuf’una muhtaç edecekti. Elbette kıralı ve diğer insanları Yusuf’tan haberdar edecekti. Elbette Yusuf’un imanını, teslimiyetini, sadâkatini tüm dünyaya gösterecek ve onu Mısır’a sultan yapacaktı. Rabbimizin takdiri buydu.
Alimler, rüya hakkında çeşitli bilgiler vermiş ve onun üç kısma ayrıldığını söylemişlerdir.
Birincisi: Allah tarafından kişiye uyku esnasında ilham edilen ve o kişinin geleceğiyle alakalı olan telkinlerdir. Asıl rüya işte budur.
İkincisi: Kişiye uyku esnasında gelen Şeytani bir telkindir. Buna, karışık rüyalar, denir.
Üçüncüsü: Kişinin bizzat kendi nefsinden kaynaklanan vesveselerdir. Peygamber efendimiz (s.a.v.) rüya hakkında bir Hadis-i Şerifinde şöyle buyurmaktadır:
"Güzel rüya Allah tarafındandır. Sizden kim, hoşuna giden bir rüya görecek olursa onu sadece sevdiği bir kimseye anlatsın. Kim de hoşuna gitmeyen bir rüya görecek olsa onun ve Şeytanın şerrinden Allaha sığınsın. Onu kimseye anlatmasın. Böyle yaptığı takdirde o rüya ona asla zarar veremeyecektir.
TABERİ TEFSİRİ
HABERE YORUM KAT