Hukukun Evrensel İlkelerine, Adaletin Teskin ve İmar Edici Gücüne Dayanmak
Yeni İnfaz Kanunu’nun Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girmesiyle beraber oluşan tabloyu değerlendiren Alpay, hukukun evrensel ilkelerine, adaletin teskin ve imar edici gücüne dayanmaktan daha garanti bir yöntem olmadığını vurguluyor.
Kenan Alpay'ın yazısı:
Ne Meclis’te ne de kamuoyunda doğru düzgün tartışılamayan Yeni İnfaz Kanunu’nun Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girmesiyle beraber cezaevlerinden tahliyeler başladı. Açık ve kapalı cezaevlerinden yaklaşık 90 bin kişinin yeni düzenlemeden faydalanacağı öngörülüyor. Bu düzenlemenin adalete ne derece uygun olduğu, eşitlik ilkesini gözetip gözetmediği ve tahliye edilenlerin ıslah olup topluma uyum mu sağlayacağı yoksa benzer bir suçtan tekrar cezaevine mi gireceği ciddi bir tartışma konusudur.
Tahliye olan tutuklu ve hükümlülerin sevincini kıskanacak veya ailelerinin heyecanını sabote edecek değiliz elbette. Ancak bu düzenlemenin hukuka uygunluk derecesini de siyasal ve toplumsal bedellerini de tartışmaksızın hayırlı bir mesafe kat edemeyiz. Her duruma göre tezahürat yapmayı karakter edinmiş bir takım trollere, amigolara bakarak infaz düzenlemesinin kamuoyunda tam destek bulduğu, tahliye edilenlerin “içeride hatalarıyla yüzleşip ders çıkardığı” filan gibi düpedüz reklam kokan ısmarlama yorumlara sakın aldanmayalım.
Tahliye Edilenler ve Bekleyenler
Mutlaka düzenlemeden memnun olan önemli bir kesim var fakat meşru beklentileri karşılık bulmadığı için azımsanamayacak oranda bir kesim de öfkeyle burnundan soluyor. Türlü suçlardan tahliye edilenler için devletin bir ıslah, rehabilitasyon veya istihdam politikası var mı? Bırakın somut düzenlemeleri adı bile telaffuz edilmeyen bir takım şeyler bunlar. Zannediliyor ki 90 bin kişiyi tahliye edip cezaevlerindeki sıkışıklığı bir nebze hafifletince, corona virüs tehdidine karşı infaz kurumlarında kısmi bir tedbir alınca toplum şehirlerde, köylerde sıkıntı çekmeden düzenini devam ettirecek. Temenniden öteye geçemeyecek bir bakış açısı.