Hukuk Sistemindeki Mevcut Sorunlar ve Yargı Reformu
Taha Akyol, dün resmileşen yargı reformunu mercek altına aldığı yazısında ana hatlarıyla bu düzenlemelerin yargı sistemindeki mevcut sorunların çözümü bağlamında değerini tartışmaya açıyor.
Taha Akyol’un Karar’daki köşesinde yayımlanan yazısını (31 Mayıs 2019) ilginize sunuyoruz:
Yargı Reformu Ne Var Ne Yok?
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan “Yargı Reformu Strateji Belgesi”olumlu hükümler içeriyor fakat yargı bağımsızlığı konusunda maalesef çok yetersiz.
Olumlu hedefler dediğim, ihtisas hakim ve savcılığı kurulması, avukatların belgeye ulaşmasındaki engellerin kaldırılması, hukuk fakültelerinin 5 yıla çıkarılması, yargıda teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması, mülakat sınavlarında sadece Adalet Bakanlığı görevlilerinin değil, HSK ve yüksek yargı temsilcilerinin bulunması, hakim ve savcı yardımcılığı kurumunun getirilmesi vb…
Gözaltı süreleri ve tutuklulukla ilgili iyileştirme vaadleri inşallah gerçekleşir.
Pakette yargı bağımsızlığı konusunda tek düzenleme hakimlere “coğrafi teminat”, yani alt derecede bir yere atanmama güvencesi getirilecek olmasıdır. Olumlu ama yetersiz…
YARGI BAĞIMSIZLIĞI
Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında “AB, AB Konseyi, Venedik Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi” kriterlerine referans yapması çok önemlidir.
Bu kurumların raporlarında Türkiye’de yargı bağımsızlığıyla ilgili ağır sorunlar olduğu belirtiliyor.
Mesela iktidarın sözcülerinin ardından mahkemeler AYM kararlarına uymayacaklarını söyleyebildiler Türkiye’de!
AB İlerleme Raporlarında yargı bağımsızlığında Türkiye’nin nasıl “geriye gittiği”anlatılıyor.
Cumhurbaşkanı’nın referans yaptığı uluslararası hukuk kurumlardan Venedik Komisyonu özellikle önemlidir. Bu komisyon AİHM’de içtihada dönüşen evrensel hukuki tezler geliştirmektedir. Venedik Komisyonu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bütün üyeleri siyasi irade tarafından atanan HSK ile Türkiye’de “zaten yetersiz olan yargı bağımsızlığını daha da zayıflayacağını” rapor etmişti. (No. 875/207, Paragraf: 129)
YSK’nin yapısı içeride ve dışarıda çok eleştirilmekte, yargıya güven sürekli azalmaktadır. Ekonomik raporlarda da aynı eleştiriler yer almaktadır.
Açıklanan “strateji”de YSK konusunda bir reform işareti yok. Ama yargı bağımsızlığı konusunda bir adım atılması zorunlu görülmüş olmalı ki bu “coğrafi teminat”a yer verilmiş.
‘COĞRAFİ TEMİNAT’
Hakimlerin siyasi otoriteden, toplumdan, basından, baskı gruplarından ve HSK gibi mercilerden de bağımsız olarak karar verebilmeleri için hukuk ilminde “hakim teminatı” denilen güvenceler geliştirildi. Osmanlı’da yoktu, Cumhuriyet’te yoktu, ilk defa. 1961 Anayasası ile getirildi fakat 12 Mart ve 12 Eylül rejimleri “coğrafi teminat”ı kaldırdı!
O tarihten bu yana ilk defa “coğrafi teminat” gelecek.
Bir hakim terfi ederek geldiği mesela 1. Bölge’nin altındaki bölgede bir yere atanamayacak.
Evet ama asla yetmez.
Saygın hukuk bilginlerimizden Prof. Kemal Gözler coğrafi teminatın yargı bağımsızlığı için “minimum ve mutlak bir teminat” olduğunu yazıyor. Yani olmazsa olmaz ama minimum…
Çünkü bir hakimi alt bir gölgeye değil, aynı şehirde, hatta aynı adliye birasında başka bir göreve atamak bile onun üstünde baskı oluşturur.
Hatırlayın, Enis Berberoğlu davasında İstinaf hâkimleri niye değiştirildi?
Bylock konusunda ilk doğru değerlendirmeleri yapan Gaziantep ve Antalya Ağır Ceza hâkimleri niye değiştirildi? İlk doğru diyorum çünkü Yargıtay’ın sonraki Bylock içtihadı bu hakimlerin kararını doğrulamıştır.
Soma faciasına bakan hâkimler niye değiştirildi?
Kılıçdaroğlu’nın ‘Man adası iddiası’na karşı açılan tazminat davalarına bakan mahkemelerde 5 hakim niye değiştirildi?!
Örnekler çoktur…
EVRENSEL HUKUK
Görülüyor ki, coğrafi teminat şarttır ama yargı bağımsızlığı için hiçbir şekilde yetmez.
Atama yetkisine sahip siyasi-idari otorite, hangi hakimin hangi davalara bakacağı veya bakmayacağı konusunda mutlak olarak yetkisiz ve etkisiz olmalıdır.
Mesele bundan ibaret değil… Yargıda herhangi bir yönde siyasal kadazrolaşmayı önlemek için mülakat sınavları videoya alınmalı ve yargı denetimine açılmalıdır…
Yeri geldikçe “paket”in çeşitli yönlerini yazacağım.
Son olarak şunu belirteyim, Avrupa ne romantik dosttur, ne de ideolojik düşman... Avrupa ile Uzlaşmayan ve daha büyük çapta uzlaşan çıkarlarımız vardır.
“Avrupa hukuku” denilen normlar ise evrenseldir, dünyaya güven veren bir yargı kurmamızın tek yolu da AB kıstaslarıdır.
AK Partililer de görmelidir ki, Sayın Cumhurbaşkanı da AB hukukuna referanslar yapma gereği duydu; zira vatandaşa da dünyaya da hukuki güven vermenin başka yolu yok.
HABERE YORUM KAT