1. YAZARLAR

  2. HAMZA TÜRKMEN

  3. Hududullah mı Şeytanlaşma mı?
HAMZA TÜRKMEN

HAMZA TÜRKMEN

Yazarın Tüm Yazıları >

Hududullah mı Şeytanlaşma mı?

20 Mart 2015 Cuma 12:04A+A-

“Allah'a tevbe edenler, ibadet edenler, hamdedenler, yeryüzünde dolaşanlar (sâihun), rüku ve  secde edenler, iyilikle emredip kötülükten sakındıranlar, hududullah’ı gözetenler! İşte bu mü'minleri müjdele!” (Tevbe, 9/112)

Mü’minler itikad ve amelle ilgili tüm ibadetlerini “hududullah” yani Allah’ın belirttiği sınırlar içinde yerine getirirler.

Yine Tevbe Sûresi’nde vahyin hududunu/sınırlarını bilmemeye daha yatkın olanların “bedeviler” olduğu hatırlatılmaktadır (9/97). Günümüz için bedevilik, düşünsel ve davranışsal kabalık, şehirde ve iyi imkânlar içinde yaşama şartlarına rağmen fıtrata ve vahye yabancılaşma hali değil de nedir?

Anlaşılırlığı/delaleti açık muhkem ayetlere ve aslı Kur’an’da bulunan kesin/mütevatir Muhammedi Sünnet’e rağmen zanni yorumlarını mutlaklaştırmak tam bir had bilmezliktir. Bedevi ruhlular, şura şartlarını oluşturmaya yönelmeyi ve şura mantığından beslenen içtihadları değil de, kişilerin aykırı fetvalarını, grup ve meşrep asabiyesini esas alan eğilimler içindedirler. Bu şazz/bozuk eğilimler, hem küresel çapta İslam algısını lekelemektedir, hem de saflarımızda ve algılarda fitne çıkartmaktadır.

Hududullah, Allah Teala’nın gaybi ve ameli alanda helal ve haramla ilgili bildirdiği sınırlardır. Ne kimse muhkem nass’lara rağmen gabya taş atmalı, ne de tarihi şartlara ait isabetli veya isabetsiz şer’i yorumları/fetvaları mutlaklaştırmalıdır. Barışta, tebliğde, cemaatleşme ve şura süreçlerinde ya da kıtal halinde de olunsa hududullah asıldır.

Hududullah’ı gözetmek, imtihanımız ve kulluk görevimizdir. Bu dirayeti gösterecek eğitim süreçlerinden geçmemiş insanların taşkınlıkları cihad değil, sadece sapma ya da cahilliktir.

Günümüzde Allah’ın hudutlarını en fazla çiğneyenler, ekini ve nesli yok etmeye yönelmiş son yüzyılların kapitalistleridir. Kapitalizmi sömürgecilikle birlikte yükselten liberaller de sosyalistler de benzer katliamların ortağıdır. 1800’lü yıllarda Hindistan’da İngiliz sömürgecilerinin 30 bin dokuma ustasının bileklerini kesmesine, sözde feodal yapıyı aşıp tarihi ilerletmek adına fetva verenlerden birisi de sosyalist teorinin babası Karl Marks’tı.

Bugün de, Mısır Müslümanların yönetimine geçmesin diye küresel egemenler, liberalist ve sosyalist militanlar, Sisi Cuntası’nın askeri darbesine darbe diyemiyor. Bosna’da yaptıkları gibi Mısır’da da Suriye ve Irak’ta da hala üç maymunu oynuyorlar.

Hududullah’ı çiğneyerek ekini, nesli ve adaleti yok etmek en önemli şeytanlaşma tavrıdır. ABD, Rusya veya İsrail bunun için “şeytan” sıfatıyla anılmaktadır. Biz Müslimler çok zor şartlarda da kalsak şeytanlaşan ötekine benzeyemeyiz. Şeytana kızıp tepkimizi bedevi bir eğilimle şeytanlaşarak gösteremeyiz.

Tecavüzü karşı tecavüz, işkenceye karşı işkence, katliama karşı katliam olmaz. Haramdır. Savaş kaçınılmazsa eğer savaşın da şer’i hudutlarına uymak zorundayız. Düşmanın fiili veya psikolojik harp diyebileceğimiz “mürcif” saldırıları (33/60) ile mücadele ederken, “seyf/kılıç” ayetini (9/5) bağlamından kopartarak yorumlayamayız. Hele hele bu ayetle diğer metodik ve tebliğle ilgili ayetleri “nesh etme” (iptal etme) fanatikliğine ya da terörizmine hiçbir şartla müsamaha ile bakamayız.

Bu bağlamda Tunus’ta son olarak yaşanan ve 17 turistin öldürüldüğü saldırı açıkça bir vahşettir ve hududullah’ı çiğnemektir.

Emperyalizmin önce sol sonra sağ bloklarının taşeronluğunu yapan diktatör Kaddafi’den Trablus’u özgürleştiren milislerin komutanı Abdülhakim Belhac’la Libya’da topluca mülakatımız olmuştu. Belhac’ın Afganistan’da Usame bin Ladin’e silahlı direnişte hududullah’ı hatırlatan ikazlarını, Kaide lideri Eymen Zevahiri ancak gecikmeli olarak 25 Ocak 2014’te Suriye’de Cephetun Nusra, IŞİD ayrımı sırasında açıkça gündeme getirdi:

“Savaşta camilere, kiliselere, havralara saldırmayacaksınız. Turistlere ve harbi olmayan sivillere saldırmayacaksınız.”

Şii veya Selefi olsun, Hududullah’ı gözetmeyenler kendilerine Müslüman dese de Kur’an’ı gereğince tedebbür/tahkik etmeyenlerdir (4/82); Siret-i Resul’ü Kur’an temelinde ve sünnetullah bağlamında okumayanlardır; sıddıkların, salihlerin, şehidlerin (4/69) ve sabikun’un (35/32) hassasiyetlerini değil, kendi mezhepçi veya rivayetçi asabiyelerini Kur’an’ın ve Resulullah’ın (s) önüne geçirenlerdir.

Rabbimiz, “tek dişi kalmış canavar” olan küresel kapitalizm yayılmacılığına karşı da, cahili asabiyeler peşine takılan Müslimlerin ferasetsizliğine karşı da; mü’minlerin, ıslah çizgisinin vahyi bilinç, sabır, direniş ve adalet basiretini yükseltsin

 

YAZIYA YORUM KAT

5 Yorum