Hrant Dink cinayetinin yıl dönümünde milliyetçi körleşmeyi hatırlamak!
Hrank Dink yıllar önce bugün AGOS gazetesi önünde silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti.
HAKSÖZ HABER
Hrant Dink, Türkiye Ermenilerinin içinde en bilinen isimlerden birisi şüphesiz. Statükonun bel kemiğini oluşturan ulusalcı-devletçi çeteler tarafından katledilen Hrant Dink aynı zamanda Türkiye’de faili meçhul cinayetlerin sembollerin birisi haline geldi.
'Faili meçhul’ cinayet aslında laik-militarist-ulusalcı oligarşik yapının işlediği ancak elindeki resmi ve sivil imkanlar sayesinde failin bir şekilde meçhul hale getirildiği cinayetler için kullanılan bir tabir. Yani aslında faili meçhul falan değil! Failin kim olduğu biliniyor ancak kanıtlanamıyor.
Her şeyden evvel cinayet üzerinde öyle bir medya bombardımanı yaşanıyor ki tabiri caizse su bulanıyor.1 Ardından ise herkes konu hakkında her şeyi söyleyebilir hale geliyor. Akla hayale gelmeyen komplolar ortaya atılıyor. O halde yapılması gereken cinayetin daha öncesine gitmektir. Hrant Dink cinayetinin öncesinde neler yaşandı?
Agos Gazetesi'nde Sabiha Gökçen'in Ermeni kökenli olabileceğine dair bir yazının yayınlanmasının ardından holding medyası tarafından başlatılan linç kampanyası hem askeri, hem sivil bürokrasinin tehdit dozu belirgin uyarılarıyla yükselip, yargı kararına dönüşüyor.2 Dönemin ana akım medyasının ulusalcı reflekslerle başlattığı linç siyaset içinde de muhakkak destek gördü. Milliyetçi reflekslerle hareket eden Ogün Samast, Yasin Hayal gibi müptezel tiplere ise ‘burada bir Ermeni var!” demek bile yeterli olmuş olmalı. Katillerin harekete geçmesini sağlayan ve onlara uygun zemini inşa eden politik perspektif Hrank Dink’in katilidir!
Aynı ulusalcı-devletçi refleksler daha nicelerinin hayatlarına son verdi. Bu meseleyi pekâlâ İstiklal Mahkemeleri’ne kadar götürmek mümkündür. Şeyh Said’i, İskilipli Atıf Hoca’yı, Seyyid Rıza’yı katledenler kimlerse Hrank Dink cinayetini işleyenler de onlardır. Kürt illerinde köyleri yakan, insanların anadilini yasaklayan kimse Hrant Dink’i katledenler de onlardır. Ezanı aslına uygun şekilde okutmayan, Kitab-ı Kerim’in okunup öğretilmesini dahi yasaklayan, müslim-gayrimüslim binlerce insanı tek bir kalıp ideolojinin içine hapsetmeye çalışanlar kimlerse, Hrant Dink’i katledenler de onlardır!
Artık bir retorik haline gelen “asırlarca birlik ve beraberlik içinde yaşayan halklar” sözü aslında bir gerçekliğe işaret ediyor. Muhakkak sorunlar yaşanmıştır ancak modernleşmenin bir sonucu olan ulus devlet ile artık sorunlar için çıkılamaz bir hale dönüştü. İttihat ve Terakki’nin yaptığı soykırımlar, karşı ulusalcı grupların işlediği cinayetler, milliyetçi körleşmenin coğrafyamıza yaşattığı zulümlerin sadece kısa bir özeti olabilir.
Hrant Dink ise Ermenistan’ın Karabağ’ı işgaline karşı çıkan bir Ermeni olarak yok edilmesi gereken bir şeyi temsil ediyordu: Asırlarca birlik ve beraberlik içinde yaşayan milletleri. Kemalizm ve milliyetçilikle sorunlu bir insan olarak Hrant Dink yıllar önce bugün katledildi. Cinayet davası artık çözümsüzlüğün hukuki örneğine dönüşürken başlarda çözüm için olumlu adımlar atan cari hükümetin de gündeminden giderek düştü. Hükümetin artık geçte olsa adaletin sağlanması için elindeki tüm imkanları kullanması gerekmektedir. Tabi hala çözümü destekleyen adımlar atma uhdesini içlerinde taşıyorlarsa...
Hrant Dink’in vicdan merkezli mutedil yaklaşımı hatırasının yaşatılması gerektiğinin kanıtıdır! Müslümanlar açısından kabulü asla mümkün olmayan cahiliye artığı ideolojilere ve söylemlere karşı Hrant Dink’i hayırla anıyoruz…
HABERE YORUM KAT