Hrant Dink cinayeti davasının gerekçeli kararı açıklandı
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanığın yargılandığı davayla ilgili gerekçeli kararını açıkladı.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, jandarma ve eski emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6'sı tutuklu, 13'ü firari 76 sanıkla ilgili hüküm kuran mahkeme, dosyayla ilgili gerekçeli kararını tamamlandı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesince 26 Mart'ta verilen kararın gerekçeli kararını açıkladı.
Gerekçeli kararda, cinayet eylemi ile ilgili kamu görevlileri hakkında yapılan tespit ve değerlendirmelerin genel anlatımının yanı sıra Dink hakkında ilk resmi uyarı ve yapılan tehditler dolayısıyla Dink'in evi ve Agos gazetesinde güvenlik tedbiri alınması, Yasin Hayal hakkındaki ilk uyarı, Erhan Tuncel'in yardımcı istihbarat elemanı yapılmasına ilişkin detaylara yer verildi.
Cinayetin gerçekleşmesine giden süreçte tespit edilen eylemlerle sanıkların FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisakları hakkında detaylara dikkati çekilen gerekçeli kararda, cinayetin işlenmesinde tespit edilen sorumluluklarının yanında, örgütle irtibat ve iltisakı ile sonraki eylemlerinden dolayı yapılan tespitlerle örgüt mensubu oldukları anlaşılan sanıklardan Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Faruk Sarı'nın örgütün çıkarlarını gözeterek birlikte hareket ettikleri vurgulandı.
Gerekçeli kararda, bu sanıkların konumları nedeniyle gereken tedbirleri alıp müdahale etmek yerine cinayetin gerçekleşmesini, bunun öncesi ve sonrasında bilgi, kayıt ve belgelerin yok edilmesini sağladıklarını aktarılarak, Planlı İstihbarat Operasyonları (PİO) uygulaması ve İstihbarat Dairesi Başkanlığında bulunan İstihbarat Değerlendirme Projesi (İDP) kayıtları ile tüm istihbarat ağının bulunduğu bilgi havuzuna ilgili verilerin kaydedilmesi işlemlerini yapmamalarının yanında yapılan kaydı ise cinayetin hemen sonrasında sildikleri ifade edildi.
Kararda, kendilerinden olmayan sıralı amirlerine bu önemli istihbari bilgileri vermeyip gizleyen bu sanıkların emri altındakilere tanzim ettirdikleri gerçeğe aykırı tutanaklarla en önemli bilgi kaynağı yardımcı istihbarat elemanının istihbarat görevinin dışına çıkarılmasını sağladıkları kaydedildi.
Gerekçeli kararda, "Sanık Muharrem Demirkale'nin maktulün ev ve işyerlerinin cinayet öncesinde emri altındakilerce keşfinin yaptırıldığı, failin cinayet günü takip edildiği, bu takibi yapan kişilerin sanık Ali Fuat Yılmazer ile irtibat halindeki sanık Demirkala'nin emir ve komutasındaki unsur elemanları olduğu tespit edilmiştir." ifadelerine yer verildi.
Kararda, FETÖ/PDY'nin 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde fiili olarak hukuk düzenine yansıyan kumpas eylemleriyle somut olarak devlet düzenine yönelik, yargı ve emniyet yapılanması aracılığıyla kamuoyunca da bilinen organize ilk müdahalesini veya kalkışmasını yaptığı ifade edildi.
Bu tarihten itibaren devlet kurumu ve yetkililerinin, Milli Güvenlik Kurulu karar ve açıklamalarıyla "Fetullahçı dini hareket" olarak bilinen yapılanmanın devlet için oluşturduğu tehlikenin topluma duyurularak gereken uyarılarda bulunulduğu kaydedilen kararda, söz konusu dini yapılanmanın bu tarihlerin öncesinde kurumsal yapılanma elde ettiği, devlet kurumlarına alım sınavlarındaki soruları çalıp mensuplarına vererek kamuya alımlarını sağladıkları aktarıldı.
Kararda söz konusu yapının, engel gördükleri makamları tehdit, şantaj eylemleri ile kumpas soruşturmaları ve basın yayın araçlarıyla dezenformasyon oluşturarak karalama, suçlama ve iftira gibi pek çok illegal yöntemlerle boşaltıp yerine mensuplarını yerleştirerek yoğun ve etkili şekilde kadrolaştığı anlatıldı.
Kararda, örgütün şirketleri, holdingleri ve bankası gibi ciddi ölçüde ekonomik maddi güce kavuştuğu, mensupları üzerinden siyasal alandaki etkisi suretiyle de siyasi partiler nezdinde güçlü bir tehdit olduğunun anlaşıldığı, ülkeye yönelik hasmane tavır içinde bulunan bir kısım yabancı ülkeler nezdinde fiilen desteklendiği ve mensuplarının korunduğu belirtilerek, şöyle denildi:
"Özellikle ABD'de örgütün elebaşı ve yönetim kadrosunun himaye edilerek korumaya alınması, örgütün buradan yabancı istihbarat kuruluşları eliyle sevk ve idare edilmesi, ülke içindeki devlet sırlarını elde ederek bu devletlerle paylaşması ve diğer casusluk faaliyetleri, ülke yönetiminin önemli sırlarını buralarda paylaşıp ülkemiz aleyhine uluslararası boyutta hem ülkenin terör örgütleriyle irtibatlandırılarak itibarının zedelenmesi hem de aleyhine oluşturulmuş sözde delillerle resmi bankası ve yöneticilerine olduğu gibi yurt dışında sözde soruşturmalar ve davalar açılmasının ve yargılanıp mahkum edilmesinin sağlandığı anlaşılmıştır."
Örgütün, bu gibi pek çok yıkıcı faaliyetleri ile nihai amacının devleti ele geçirmek ve anayasal düzenini yıkmak olduğunun bu tarihlerde ortaya çıktığı bildirilen kararda, örgütün devlete yönelik başlattığı kalkışmanın son hamlesi olarak da 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminde bulunarak pek çok masum vatandaşı ve kolluk görevlisini alçakça ve hunharca katledip binlercesini de yaraladığı aktarıldı.
Dink dava dosyasında, söz konusu cinayetin 2007 yılında işlenmiş olması, bu cinayete giden süreçte kamu görevlilerinin belirlenen kasıtlı ihmalleriyle cinayet sonrasında gerçekleşen diğer eylemlerin, o dönem dini bir oluşum kisvesi altında faaliyetlerini yürüten Fetullahçı örgüt yapılanması ile bağının bulunup bulunmadığına ilişkin ayrıntılı bilgilerin yer aldığı kararda, tek tek sanıkların FETÖ ile iltisakları irdelendi.
Kararda, İstanbul İl Jandarma Komutanlığında görevli olup cinayette sorumluluğu olduğu belirlenen sanıklardan Muharrem Demirkale'nin eylemi örgüt adına işlediğinin de mahkemece kabul edildiği, bu kapsamda "Anayasayı ihlal"den de mahkumiyetine karar verildiği kaydedildi.
Kararda, Jandarma Genel Komutanlığı İDAM Amiri sanık Hamza Celepoğlu'nun cinayetten sorumlu tutulmasını gerektirir yeter surette delil elde edilemediği belirtildi.
İstihbarat Daire Başkanlığında görevli olan sanıklardan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer'in işlenen cinayetin bizzat tasarlama şeklinde tespit edilen eylemlerinden dolayı sorumlu oldukları ifade edilen kararda, sanıklardan Ercan Gün'ün cinayet sonrası örgütten elde ettiği görüntüleri örgütün çıkarları doğrultusunda yayınlaması ve sonrasında tespit edilen diğer örgütsel eylemlerine ilişkin delillerle örgüt üyesi olduğunun, sanık Şükrü Yıldız'ın ise örgütün çıkarları doğrultusunda tanzim ettiği teftiş raporlarıyla örgüte yardım ettiğinin belirlendiği vurgulandı.
HABERE YORUM KAT