Holokost’un mumu kimin için yanar, kaç kişiyi yakar
Filistin Davasının sadece Filistin’i ilgilendiren bir dava olmadığı, herkesi ilgilendirdiği gerçeği artık daha net görülüyor. Aksa tufanı mucizevi bir dokunuşla İsrail’in tüm dünya için potansiyel bir tehdit oluşturduğunu ve global kötülüklerin merkezinde yer aldığını herkese öğretti. Dünya insanlarının kahır ekseriyeti artık İsrail Siyonizm’ini ve yaptıkları vahşetleri görüp sorguluyor. Onları yeryüzünün efendileri olmak üzere kurgulanmış ve hedeflerine alet ettikleri devlet, kurum ve örgütleri daha iyi tanımaya başlıyor. Holokost ise bu kirli düzeni meşrulaştırma(!) hedefine hizmet eden, yazılı ve görsel tüm alanlarda devasa yalan ve ajitasyonlarla insanları etkisi altına almak isteyen bir sektöre dönüşmüş durumdadır. Holokost üzerine yapılan her tartışma garip bir şekilde bastırılmış, Siyonist ağın oluşturduğu bir cezalandırma mekanizmasıyla susturulmak istenmiştir.
Holokost hakkında cesur kalemlerin başında Roger Garaudy geliyordu. “İsrail Mitler ve Terör” kitabında, Holokost soykırım suçlamalarıyla ilgili çelişkili, yüzeysel, abartılı ve asılsız iddiaları, cesur ve gerçek bir düşünüre yakışır bir titizlikle mercek altına aldı. Tamamıyla kaynak ve verilere odaklanmış, nerdeyse kendinden bir yorum katmaksızın dolaysız bir anlatımla ve fincancı katırlarını da ürkütmek istemeyen bir dikkatle konuyu ele alan yazar, dürüstlüğünün verdiği bilinçli bir tercihle sadece doğruların ortaya çıkmasını amaç edindi. Bunu yaptığında Siyonizm ve İsrail lobilerinin bir ahtapot gibi çoğu ülkeyi çepeçevre kuşatan sistematik ve görünmez çalışmalarını da ifşa etti. Bu kitabın basılış serüveninden, basıldıktan sonraki tüm evrelere kadar gelişen olaylar, Garaudy’e reva görülen baskı ve cezalandırmalar kitabın içeriğindeki iddiaları kanıtlar nitelikteydi. Bu aşağılık cenderenin içinde Garaudy’nin hayatına dahi kastedecek bir korku iklimi oluşturan Siyonist lobi, tüm çabalarına rağmen ne Garaudy’i sindirebilmiş ne de kitabın okuyucuya ulaşmasını engelleyebildi. Gücünü devlet kurumlarından alan Siyonistler, Garaudy’e bedel(!) ödettirmiş, bu bedel Garaudy’nin hayatına bir şeref madalyası olmaktan öteye gitmemiştir. (6 ay hapis cezası (ertelendi), 240,000 bin Frank (€37,500) para cezası)
O tıpkı kendinden önceki entelektüeller gibi izole edilmeye çalışılmış, tüm birikimlerine rağmen yok sayılmış ve unutturulmak istenmiştir. Garaudy Holokost meselesinin ipliğini pazara çıkaran tek aydın değildir. Ondan önce de aynı çarkın içine atılan birçok araştırmacı vardı. Bunlardan bazılarını örnek vermekte fayda var. Bu Roger Garaudy’e yapılanların ne denli sistematik ve örgütlü bir kötülüğün elinden çıktığını ispatlar nitelikte olacaktır. Bunlardan biri Robert Faurisson, diğeri herkesin yakından tanıdığı düşünceye özgürlük kapsamında Faurisson’un kitabına önsöz yazan Noam Chomsky ve İngiliz tarihçi David lrving Holokost üzerine yazı yazan ve bunun bedelini ödeyen yazarlardandı.
Lyon Üniversitesi'nde Fransız edebiyat profesörü olan Robert Faurisson, İngiltere doğumlu Fransız bir akademisyendi. İngiliz ve Fransız bilimsel dergilerinde yazılar yazıyordu. Holokost’la ilgili düşüncelerini kaleme aldığı güne kadar yüksek bir itibara sahip parlak bir profesördü. Aralık 1978 ve Ocak 1979'da Le Monde'da Nazilerin Yahudileri yok etmek için kullandığı gaz odalarının var olmadığını iddia eden iki mektup yayınladı. Gaz odalarına dair hiçbir kanıt, hatta bir resim bile olmadığına ve gaz odasının varlığına dair kanıtın bilimsel bir temele dayandırılmadığına inanıyordu. Fransız Le Monde'ya yazdığı bu mektuplar çok fazla tartışma yarattı.
Fransız Profesör Robert Faurisson düşüncelerini 1980'de Mémoire en défense adlı bir kitapta topladı. Amerikalı dilbilimci Noam Chomsky'nin "İfade Özgürlüğü Üzerine Bazı Temel Yorumlar" başlıklı makalesi bu kitaba önsöz olarak dahil oldu. Sonrasında gündeme Faurisson olayı olarak düşecek bu gelişme, Chomsky’nin yaklaşık otuz yıl Fransa’yı ziyaret edememesine, Fransa’daki itibarının akademik kesimlerde ciddi şekilde zedelenmesine ve siyasi yazılarının çevrilmeyerek izole olmasına sebebiyet verecekti. Faurisson, bugünün Siyonist anlayışını özetlercesine 1980’de Kanal Europe 1'de kendisiyle yapılan bir röportajda düşüncelerini şu şekilde formüle etti:
“Hitler'in sözde 'gaz odaları' ve Yahudilere yönelik sözde 'soykırımı, başlıca yararlanıcıları İsrail Devleti ve uluslararası Siyonizm olan ve başlıca kurbanları liderleri değil, Alman halkı ve bir bütün olarak Filistin halkı olan devasa bir siyasi-mali dolandırıcılığı mümkün kılan tarihsel bir yalanı oluşturuyor.”
Ayrıca Faurisson, “Anne Frank'ın günlüğü sahtedir. Çünkü hayatta kalan el yazmalarının el yazısı bir çocuğa ait olamaz” diyerek bunu kanıtlamaya çalıştı. Faurisson Fransa’da 2006 yılında üç ay hapis cezasına çarptırıldı. Holokost suçlarını inkâr ve 2005 yılında Iran’da bir televizyon kanalında yaptığı röportaj için 7.500 € para cezasına mahkûm oldu. Fikrini ifade ettiği için Siyonist gruplar tarafından defalarca taciz edildi ve dövüldü.
İngiliz tarihçi David lrving, tıpkı Robert Faurisson gibi “Anne Frank’ın Günlüğü” ile ilgili iddialarını bir tarihçi titizliği ve merakıyla izini sürdü.
“Bir belge üzerinde itiraz olduğunda ben her zaman bunun bir laboratuvarda incelenmesi gereğini düşünür öyle yapılmasını isterim.” diyen, İngiliz tarihçi, kendisiyle senelerce mektuplaştığı Anne Frank’ın babasından, Anna Frank’in Günlüğünün elyazmasını bir laboratuvarda incelenmek için ısrar etti. Sonunda bunu başardı ve Anne Frank’ın babası Otto’yu ikna etti. Anne Frank’ın Günlüğü hakkında elde edilen sonuç enteresandır.
Wiesbaden’daki Alman polis kriminal laboratuvarında incelemeye alınan “günlük” için, bilirkişiden gelen laboratuvar sonuçları enteresandır. İnceleme sonunda görüldü ki “Anne Frank’ın Günlüğü"nün bir kısmı tükenmez kalemle yazılmıştı. David lrving, bu tür kalemlerin piyasaya 1951 yılında sürüldüğünü oysa Anne Frank’ın 1945’te öldüğünü belirterek olaya yeni bir boyut kazandırdı.
David Irving devam ediyor: “Anne Frank’ın “Günlük”ü hakkında benim kendi edindiğim kanaat şudur ki, bunun büyük bir kısmı kesinlikle bir Yahudi tarafından yazılmıştır. Bu metinler kızının bir toplama kampında tifüsten trajik bir şekilde ölümünden sonra, babası Otto Frank tarafından alınmıştır. Babası ve tanımadığım diğer şahıslar hem babasını hem de Anne Frank Vakfı’nı zengin edecek olan Günlük’ü satılabilir bir şekle sokmak için düzeltmişler. Ne var ki eserin tarihi belge olma bakımından hiçbir değeri yoktur. Çünkü metin tahrifata uğramıştır.” Her yıl yaklaşık 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilen ve Amsterdam’ın sembol ziyaret merkezlerinden biri olan Anna frank müzesi, içi boş bir şehir efsanesine dönüşmeden Hollanda hükûmeti tarafından Faurisson’u ve Davit Irving’i yasaklılar arasına aldı. Konuyla ilgili yazılarını toplattı. David Irving’de tıpkı Robert Faurisson ve diğerleri gibi Siyonist şebekelerin düğmeye basmasıyla itibar suikastına maruz kaldı ve devamında 2006 yılında Avusturya’da cezalandırıldı. (3 yıl hapis ve cezası aldı ve sınır dışı).
Bir endüstriye dönmüş Holokost üzerindeki şaibeler daha çok süreceğe benzer. Avrupa'da Holokost’u inkâr etmek, 14 Avrupa ülkesinde yasa dışı olduğu düşünüldüğünde buna neden ihtiyaç duyulduğu ise büyük bir soru işareti olarak önümüzde duruyor. 1970’lerden bugüne Holokost üzerindeki kara bulutların dağılması ve hakikatin gün gibi ortaya çıkması için uğraşan onlarca entelektüel, araştırmacı ve bilim insani Siyonist örgütlerin araya girmesiyle cezalandırılıp itibarsızlaştırılıyor. Gerek devlet kurumlarından izole edilmelerine gerekse fanatik Siyonist kişilerce tehdide maruz bırakılıyor.
İsrail ve Siyonistlerin devlet güvencesi altına alınmış itibarı 7 Ekim’den sonra çatırdamaya başladı. Yasakların da ömrü vardır. İsrail yalanlarının ve Siyonizm’in gerçek yüzünün en kısa yatsıya kadar yanması, sabahın yakın olması temennisiyle, Yüce Allah’tan, Aksa tufanının büyük bir zafere dönüşmesini niyaz ediyoruz.
YAZIYA YORUM KAT