Hizbullah Beyrut'u aldı, ABD Lübnan'ı kaybetti
Hizbullah, Beyrut'un önemli bir bölümünü kontrol altına aldı. Lübnan ordusu, Hizbullah'a karşı durmak yerine, ABD'nin güçlü desteğine rağmen, sokaklardan çekilirken, bazı unsurlarının Hizbullah'a destek verebileceği söyleniyor. Havaalanı yolu ve kentin batı bölgelerinde Hizbullah denetim sağlıyor. Beyrut yönetimi adeta sarayında esir.
Güney'deki şehirler ve Trablus'takini de eklersek, son günlerdeki çatışmalarda ölü sayısının yüze ulaştığı söyleniyor. ABD/Suudi Arabistan destekli Saad Hariri gücü ve Fuad Sinyora hükümeti zorda. Bırakın Hizbullah'a karşı gelmeyi, orduyu bile ikna edemiyorlar. Hariri'ye bağlı militanlar dışında yönetimi savunan pek kimse kalmamış gibi.
Suikaste kurban giden Refik Hariri'nin oğlu adeta ev hapsinde. Kendisine bağlı televizyon kanalının yayınına son verildi. Hizbullah karşıtlarının önemli isimlerinden Velid Canbolat yerinden bile kıpırdayamıyor. Sinyora hükümeti, bütün uluslararası desteğe rağmen inisiyatifi kaybetti. Hükümete destek veren Batı'dan yeterli destek şu ana kadar gelmedi.
Sünniler'in bazıları Hizbullah'ın direnişçi özelliğini kaybettiğini, silahlarını Lübnan içine doğrulttuğu anda Hizbullah efsanesini yok olacağını söylüyor. Sünni din adamı Yusuf El Kardavi Katar'dan, Şii din adamı Muhammed Hüseyin Fadlallah Lübnan'dan çağrılar yaparak, krizin iç çatışmaya, Şii-Sünni krizine dönüşmesini önlemeye çalışıyor.
Beş aydır Cumhurbaşkanı'nı seçemeyen ülke gerçekten çok kritik bir aşamada. Sinyora hükümetinin tamamen kaybedeceği anlaşılırsa ABD ve İsrail'in Lübnan'a saldırıya geçmesi kuvvetle muhtemel. 2006'daki 34 günlük savaşla tasfiye edilemeyen, daha da güçlenen, ardından 15 bin kişilik çokuluslu güçle silahsızlandırılmaya çalışılan ancak başarılamayan Hizbullah'ın lideri Hasan Nasrallah'ın “İki cephede de savaşacak güçteyiz” açıklamasından sonra tırmanan gerilimin hangi noktalara uzanacağını kimse kestiremiyor.
ABD'nin hükümete gönderdiği gemiler dolusu silah desteği ve Hariri yanlısı milislerin Ürdün'de eğitilip ülkeye gönderilmesi, ardından Hizbullah yanlısı olan Tuğgeneral Vefik Şerif'in görevden alınması çatışmaları başlattı. Havaalanı güvenliğinden sorumlu olan Şerif'in kontrolünde, doğrudan Hizbullah'a çalışan bir kamera sisteminin ortaya çıkarılması, yine Şerif'in kontrolünde ülkeye Hizbullah'a silah sokulduğu iddiası ortamı gerdi. Şerif'in görevden alınması üzerine harekete geçen Hizbullah ise, Batı'nın bu yolla ülkeye silah sevkıyatı yaptığını iddia ediyor. Son aylarda ABD'nin Irak'tan Lübnan'a kargo uçaklarıyla içeriği bilinmeyen malzeme taşıması dünyanın gözünden kaçmamıştı. Ülkenin kuzeyinde Suriye sınırında kurulan ABD askeri üssünü ve Lübnan sahillerinin ABD ve yabancı güçlerin kontrolünde olduğunu da hatırlatmak gerekiyor.
Hizbullah Beyrut sokaklarından çekilmezse hem ABD-İsrail saldırısı hem de iç çatışma çıkması an meselesi. İsrail kaynakları, Hizbullah'ın etkinliğinin İsrail için stratejik kabul edilen bölgelere genişlediğini, Suriye birliklerinin Hizbullah harekatıyla koordineli biçimde belli bölgelere kaydırıldığını iddia ediyor. Yine İsrail'e göre, üç hafta önce 30 sürat motoru, İran Devrim Muhafızları tarafından, Hizbullah'a gönderildi.
Tam da Türkiye'nin Suriye-İsrail arasında arabuluculuk yaptığı, Golan tepelerinin Suriye'ye iadesinin tartışıldığı döneme denk gelen kriz için ilginç bir yorum daha var: İran'a yönelen tehdit Lübnan'a kaydırılıyor. İki yıl önce de aynı iddia gündeme gelmiş, Tahran ve Hizbullah'ın İran'a yaklaşan tehdidi Lübnan'a kaydırdıkları öne sürülmüştü.
Bugünkü durum, “büyük bir hesaplaşmanın yaşanmasından önceki son yoklama” olarak tanımlanıyor. İsrail eski istihbarat şefi Aharon Zeevi Farkash; “Batı ve Arap dünyasının Lübnan'daki üç yıllık çabası boşa gitti” derken, son savaştan sonra uluslararası müdahalenin iflasını ilan ediyor. Ona göre Lübnan'da Hizbullah'ın bileğini bükecek bir güç yok. Eğer öyleyse ciddi bir tavır değişikliği olacak, bu da savaş anlamına geliyor.
Lübnan, çokuluslu bir oyunun kurbanı olacak gibi. İran ile ABD arasındaki mücadelenin kurbanı… ABD orayı bir garnizon ülkeye çevirmek için silah yığınağına artırırken İran ve Suriye ise savunma hattını Lübnan'dan başlatıyor.
Bu tablo için şu anki tespitler şöyle: ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi bu sefer Lübnan'da çöktü. ABD karşıtı savaşı yürütenler önemli bir mevzi kazandı. Bu ABD için büyük bir utançtır. Aynı yöntemi Filistin'de de deniyorlar. Mahmud Abbas üzerinden Hamas'ı ezmeye çalışıyorlar. Benzer bir hezimeti Gazze'de de yaşayabilirler.
18 din ve mezhebi barındıran bu karmaşık ülke üzerindeki oyun bölgesel aktörlerle uluslararası gücün çekişmesinden başka bir şey değil. Kriz bu şekilde ilerlerse Lübnan'da beklenen büyük çatışma başlayacak. Hizbullah gerçekten de iki ateş arasında kalabilir. Batı, bazı Arap ülkeleri ve İsrail, Lübnan'a karşı büyük bir operasyona başlayabilir. Şüphesiz bu müdahalenin hedefi Hizbullah'la sınırlı olmayacak. Doğrudan İran ve Suriye'yi vurmaya odaklanacak. Yarın ne olur bilemeyiz ama şu an itibariyle ABD ve müttefikleri Lübnan'da büyük bir hezimet yaşıyor.
Yeni Şafak gazetesi
YAZIYA YORUM KAT