Hitler hortluyor
Almanya şaşırtıyor. Cumhurbaşkanı Wullf “İslâm Almanya’nın bir parçasıdır” derken Almanya Merkez Bankası Yönetim Kurulu (eski) Üyesi Thilo Sarrazin, Türklerin ve azınlıkların varlığını kastederek ‘Almanya Kendini Yok ediyor’ diye bir kitap yazıyor. Galiba Almanya’da bazı şeyler hortluyor. Bunlardan birisi Nazizm ruhu olsa gerek.
Hitler’in tezlerinden birisi, Ari ırkının Yahudiler tarafından sulandırılması ve mali olarak da sömürülmesi idi. Şimdi Yahudilerin yerini Türkler ve Hitler’in yerini de Sarrazin gibiler almış gözüküyor. Peki, bu yeni kamplaşmada beynelmilel Yahudilik nerede duruyor? Bu sorunun cevabını Bernard Lewis’in tepkilerinden anlayabiliriz. Geçtiğimiz yıllarda Berlin’de bir konferansa katılan Bernard Lewis, bazı Türklerin yeni Almanya’da Yahudilerin yerini Türklerin aldığı yönündeki sözlerine tepki göstermiş ve Türklerin Yahudilerin durumunu istismar etmek istediklerini söylemiştir. Halbuki, burada da Lewis’in yaklaşımı muvazaa ve pazarlığa açık bir pozisyondur.
Yıllar yılı Ermeni tezlerini reddettikten sonra Türklerle araları bozulunca Ermeni tezlerine sahip çıkmalarına benziyor. 9 yılını Almanlar arasında geçiren Suriyeli Çerkezlerden Halis Çelebi, geçenlerde Sarrazin vakasıyla alakalı olarak bir makale yazdı ve makalesinde derin Nazizm eğilimine dikkat çekti. Almanların ciddi, çalışkan ve üretken insanlar olduğunu ve iş ahlâkına sahip bulunduklarını lâkin ‘her güzelin bir kusuru olurmuş’ babından Almanların da kapalı ve yabancıları reddeden ve bünyelerinden dışlayan bir yapıları olduğuna dikkat çekiyor. Çelebi, Amerikan işgaliyle törpülenen bu eğilimin zaman zaman insiyaki bir biçime yeniden nüksettiğini ve dolayısıyla Hitler silüetinin ve karaltısının başka bedenlerde hortladığını söylemektedir.
Hitler’in yeni hortlak silüeti Sarrazin gibiler olmalıdır. Almanlarda nükseden eğilimlerden birisi de hayat alanı veya boşluk anlamına gelen lebensraum kavramıdır. Geçmişte özellikle Yugoslavya’nın çözülmesi aşamasında bu kavrama sık atıflar yapılmış ve bu atıflardan birisini de Alman ekolüyle anılan Mesut Yılmaz yapmıştı.
¥
Almanya azınlıklar karşısında savunma refleksi gösteriyor. Göçün hızlı olduğu dönemlerde Almanya’da en sık duyulan ve tartışılan kavramlardan birisi entegrasyon idi. Entegrasyon bütünleşme anlamına gelmektedir. Elbette Almanların bir dereceye kadar bunu istemeleri haklarıdır. Lâkin bunu söyleyip asimilasyonu kastettikleri de bir gerçektir. Asimilasyondan bir sonraki aşama ise eliminasyon yani fiziki veya manevi tasfiyedir. Sarrazin bir şekilde susturuldu ama savundukları daha düşük yoğunlukta, hem de Almanya’nın en üst yöneticileri tarafından sahiplenilmektedir. O da, Almanya’daki çok kültürlülüğün iflas ettiği tezidir. Eğer Almanlar çok kültürlülüğe hazır değillerse ve ayak uyduramıyorlarsa bunun suçu kimdedir? Veya bu ifadeden neyi kastediyorlar. Tek kültürlülük aslında bir başka ifadeyle bizi Sarrazin’in savunduğu yabancıların çoğalmasıyla ‘Alman kanı kirleniyor’ tezine götürür. On yıldan beri ilk defa ülkemizi ziyaret eden Alman Cumhurbaşkanı olan Christian Wullf Almanya’nın İslâm’ın bir parçası olduğunu söyledi. Acaba bu sözler Sarrazin gibilerin karşıt söylemini dengelemek için başvurulan müsekkin tarzında sözler midir? İyi polis kötü polis oyunu mudur? Zira Almanya İslâm’ı kendi kriterleriyle değil dönüştürerek kabul ediyor. Amaç, bir Alman İslâm’ı meydana getirmek veya İslâm’ı Alman potası içinde asimile etmek. Alman Cumhurbaşkanı Wullf Bardakoğlu’ndan sonra Mersin’de Pavlos Kilisesine ziyaret edecek ve bunun yanında Patrikhane’yi de şenlendirecek. Wullf’un resmi programında Fener Rum Patriği Bartholomeos, “Konstantinopolis Ekümenik Patriği” olarak olarak anılıyor.
¥
Merkel, Wullf ile Sarrazin arasında ortada duruyor. Minare gibi konularda bazı çekincelerle birlikte İslâm’ın Almanya’nın bir parçası olduğunu o da kabul ediyor. Lâkin bunun yanında çok kültürlülüğün iflas ettiğini savunuyor. Son günlerde Hıristiyan Demokrat liderlerinin “çok kültürlülük” karşıtı açıklamaları dikkat çekiyor.
CSU lideri Horst Seehofer’in “çok kültürlülük öldü” sözlerinin ardından Başbakan Merkel de, Almanya’da “çok kültürlü bir toplum” tesis etme girişimlerinin “tam bir fiyasko” olduğunu söyledi.
Angela Merkel, Postdam’da Hıristiyan Demokrat Birliği(CDU) partisinin genç üyelerine hitaben yaptığı konuşmada son 30-40 yıldaki başarısızlıkların çok hızlı bir biçimde çözümlenemeyeceğini belirtirken, “çok kültürlü bir toplum tesis etme girişimlerinin tamamen başarısız olduğunu” savunarak, “Bu yaklaşım bir fiyasko, tam bir fiyasko oldu” şeklinde konuşmuştur. Almanya İçişleri Bakanlığı’nca bu yıl yayımlanan bir araştırmada, Türkler Almanya’daki en büyük entegrasyon sorunu yaşayan azınlık grubu olarak gösteriliyor. Araştırmaya göre, Almanya’da yaşayan her beş Türk’ten biri, Almanca’yı ya ‘kötü’ ya da ‘hiç’ konuşamıyor. Halbuki, bu durum genellikle yaşlı kuşaklara özgü bir durum. Yine de Almanca bilenlerin oranı küçümsenemeyecek ve Almanları tatmin eden bir oran olmalı. Lâkin tatmin meselesi harici değil zihni bir sorundur. İşte asıl çözümlenmesi gereken; Almanların kafalarındaki tatmin derecesiyle ilgili sorundur.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT