Hıtâmuhu!
Ve sona gelindi. İslâmoğlu Hocanın Kur’an dersleri uzun soluklu bir maratondan sonra sona ulaştı.
Dün İstanbul’da Gösteri Merkezi’nde “son ders” vardı..
525. ders, Nas suresi tefsiri, en kalabalık ders o ders oldu!
“(Resûlüm) De ki, İnsanların gönüllerine vesvese veren, (günaha teşvik eden, ibadetlerden alıkoyan, Allah’a sığındıkça geri çekilen) O sinsi, vesvese verici insan ve cin (şeytanlar)ın şerrinden İnsanların Rabbine, İnsanların Melikine (Hükümdarlar hükümdarına ve sahibine) İnsanların (Allah’ı olan) İlahına sığınırım.”
Son dersin meali böyle.. Kur’an böyle son buluyor..
Kur’an-ı Kerim, kendi deyimi ile, mü’minler için bir rahmet ve şifa vesilesidir..
Kitap, Yaratan’ın yaratılana vahyettiği yaşama biçimidir..
MUTAFFİFİN SURESİni bilirsiniz (Mekke'de nazil oldu. 36 ayet. Sure ismini ilk ayette geçen ve ölçüde “tartıda hile yapan” anlamına gelen “mutaffifin” kelimesinden alır. Sure, ölçü ve tartıda hile yapmanın kötülüğünden, yalancıların, günahkarların, ayetleri inkar edenlerin cezalandırılacaklarından, iyilerin cennete gideceklerinden, cennetin nimetlerinden bahseder.): 24. Nimetin parıltılı-sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın. 25. Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir. 26. Ki onun sonu misktir. Şu halde yarışmak isteyenler, bunun için yarışsınlar. 27. Onun karışımı "tesnim"dendir. 28. Bir kaynak ki, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlar ondan içer. 29. Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenlere gülüp-geçerlerdi. 30. Yanlarına vardıkları zaman, birbirlerine kaş-göz ederlerdi. 31. Kendi yakınlarına döndükleri zaman neşeyle dönerlerdi. 32. Onları gördükleri zaman ise: "Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır" derlerdi. 33. Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gönderilmemişlerdi. 34. Artık bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler. 35. Tahtlar üzerinde bakıp-seyretmek suretiyle. 36. Nasıl, kafir olanlar, işlediklerinin 'feci karşılığını gördüler mi?'
Şair boşuna dememiş: “Ma-i tesnim içelim, çeşme-i nevpayeden”
"Onlara mühürlü, katıksız bir şaraptan içirilir", "Onun sonu misktir. İşte ona imrensin artık imrenenler."
Bir dost bana şu maili göndermiş: “...bir şarap ki sonu misk; bitimi, kesimi misk; içildiği zaman sonu bir misk kokar. İçilirken tat alma lezzetinin mükemmelliğini gidermemek için misk kokusu içimin sonunda duyulmaya başlar. Bu hal hem o kokunun, hem de o içkinin hoş niteliklerinden birini teşkil eder. İçildiği zaman sonsuz sefasından dolayı gerek içenlerde ve gerek bulunduğu kapta bir keder, bir tortu bırakmaz, yalnız bir misk kokusu bırakır. İçkinin sonunda duyulan misk kokusu günlük konuşmalarımıza da yansımış ki; güzel yapılsın manasında cümlelerimizi süsler olmuş.”
Bizim şarabımız ve sarhoşluğumuz işte böyle bir şey!
Bizim şarabımız aklın uyanıklığı içinde bizi maveraya fırlatıp cezbeder. Onların sarhoşluğu akıllarını zail edip belhum adale fırlatır, ancak sanal, geçici, yalancı bir cennetin, vecd taklidi ile sarhoşluğu verir onlara.. Sonunda ikisi de sarhoşluktur, ama biri rahmani, diğeri şeytanidir..
Bütün mesele yaratılış gayesine uygun davranmakla ilgili.. Fıtratla barışık yaşamak.. Bunu başaranlara ne mutlu.
Kur’an bize bunun yolunu gösterir. O kitab Allah’ın açıklanmış rızasıdır..
O kitap, Allah tarafından elçileri vasıtası ile insanlara, alemlere rahmet olsun diye gönderilen, içinde eksiği ve fazlası olmayan bir kitabtır..
Kur’an’ı okumak ibadettir..
Kur’an’a insan, trafik levhasına bakar gibi bakmalı. Önce Kur’an’a bakmalı, sonra da Kur’an-ı Kerim’in işaret ettiği yöne.. Sadece Kur’an’a bakıp durmak ve onun ruhu, anlamı, gayesi üzerinde hiç düşünmeden sürekli onu okumak; Kur’an’ın ruhunu anlayamamaktır.. Kur’an oku diyorsa okumak, namaz kıl diyorsa namaz kılmak, cihad et diyorsa cihad etmek zorundasınız.. Örtün diyorsa örtüneceksin.. Başka türlü rızaya ulaşmak mümkün olmayacaktır.
Kur’an-ı Kerim bizi, aynı Allah’a, Resulü’ne ve Kitabı’na iman edenleri kardeş yaptı.. O zaman kardeş olalım. Okuyup durduğumuz, sonra da Allah’ın huzurunda kıyam, rüku ve secde ederken, kardeşlerinizin hukukuna sahip çıkın.. Başkalarını İlah ve Rab edinmeyin. Rızkı sadece Allah’tan bekleyin, zulmetmeyin, ilme yönelin, çaba gösterin. Unutmayın ki, haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır ve Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez.. Allah (cc) sizin ellerinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister..
Unutmayalım ki, kasıt olmadan ne iman ve ne de inkar olur. Ameller niyetlere göre olsa da, cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Kasıt olmasa bile başkasına verdiğiniz zararlardan dolayı mes’ulsünüz.. Cehalet başlı başına büyük bir günahtır. Küfre en yakın yoldur.. Amel imandan bir cüz değildir, ancak amel imanla beslenir.. Sakın amel ve işlerine bakıp onları tekfir etmeyin. Onları ateş çukurunun kenarından çekmeye çalışın. Kalbinde hardal tanesi kadar iman olan için kurtuluş kapısı her zaman açıktır.. Affetmeyen affedilmeyecek. İman ettiği halde tekfir ettiğinizde, suçlamanız size geri döner.. İman etmeden cennete giremeyeceğiniz gibi, birbirinizi sevmeden iman etmiş sayılmayacaksınız. Okuyup durduğunuz kitabın ruhuna suikast etmeyin.. Hz. Ali (RA)'ı şehid edenler gibi olmayalım.
İbadetin çok olanı değil, sürekli olanı makbuldür..
Akabe Vakfı ve Hilal Tv uzun soluklu bir yolculuğa çıktılar.. 1992’de başlayan İslâm'ın o ilk emri olan OKU’manın sonuna gelindi. 15 yıl süren büyük yolculuk dün İstanbul’da 525. dersle son buldu..
Aslında bu bir son değil, şimdi asıl büyük yolculuk yeni başlıyor.
Şimdi okumadan sonra tefekkür ve eylem vaktidir..
Selâm ve dua ile.
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT