Hindistanlı Müslümanlar Seslerini Duyuramayacak Kadar Zor Durumda!
Hindistan Müslümanları Siyasi Konseyi Başkanı Rahmani, Türkiyeli müslümanları Hindistan’daki müslümanların dertleriyle daha yakından ilgilenmeye çağırıyor.
Haksöz Haber
Hindistan Müslümanları Siyasi Konseyi (Muslim Political Council of India) Başkanı Dr. Teslim Ahmed Rahmani bazı ziyaretlerde bulunmak üzere Türkiye’ye geldi. Daha önce de çeşitli temaslarda bulunmak amacıyla Türkiye’ye gelmiş olan Rahmani 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiyeli Müslümanlarla istişarede bulunmak ve Hindistanlı Müslümanların içinde bulundukları zor durumu, Keşmir meselesi başta olmak üzere çeşitli sorunlarını dile getirmek için bir kez daha Türkiye’deydi.
Daha önceki gelişlerinde aralarında Devlet Kamu Diplomasisi Kurumu yetkilileri, şu anda Cumhurbaşkanlığı sözcülüğü görevini yürüten İbrahim Kalın’ın da bulunduğu resmi görevliler ve İslami sivil toplum kuruluşlarıyla görüştüklerini belirten Rahmani şimdilerde ise resmi muhatap bulmakta zorlandıklarını belirtti. Rahmani Türkiyeli Müslümanlarla var olan irtibatlarını güçlendirmek ve yeni irtibatlar oluşturmak üzere Türkiye’de olduklarını söyledi ve Türkiye’nin dünya genelindeki Müslümanların gözünün çevrildiği bir yer haline geldiğini vurguladı.
Resmi rakamlara göre Müslümanlar Hindistan’da toplam nüfusun yaklaşık yüzde 15’ni oluşturuyor ki bu oran yaklaşık 140 milyon kişiye tekabül ediyor. Ama Hindistan Müslümanları Siyasi Konseyi Başkanı Rahmani Hindistan devletinin Müslümanların sayısını kasıtlı bir şekilde az gösterdiğini ve Hindistanlı Müslümanların nüfusunun bu rakamların daha üzerinde olduğunu belirtiyor. Resmi rakamlar doğru kabul edilse dahi Rahmani’nin verdiği bilgilere göre Müslümanlar ülkedeki nüfuslarına orantılı bir siyasi temsiliyete sahip olmanın çok uzağında. Rahmani, Hindistanlı Müslümanların siyasi temsiliyetinin yalnızca yüzde 2.5 civarında olduğunu belirtiyor.
Modi Hükümeti Sonrası Müslümanların İçin Daha da Zorlaşan Hayat
Rahmani, Hindistan’ın bağımsızlığını kazanması ve Pakistan’ın Hindistan’dan ayrılmasından bu yana bilinçli bir şekilde bazı haklardan mahrum bırakılan Müslümanların mevcut halleriyle bu sistematik saldırılara karşı koyacak güçlerinin bulunmadığının altını çizdi ilk olarak. İndira Gandi liderliğindeki Kongre Partisi’nin iktidarında Müslümanlara karşı yürütülen sistematik çalışmaların bugüne kadar sürdüğünü ve daha önce Gucarat eyaleti valisiyken Müslümanlara yönelik zulüm politikaları yürüten Hindu milliyetçisi Narendra Modi’nin başbakan olmasıyla Müslümanlara karşı baskının daha da arttığını belirtti. Örneğin Hindu milliyetçilerinin saldırısı altında yaşayan Assam eyaletindeki Müslümanların coğrafi olarak da kendilerine yakın olan Myanmar’ın Arakan bölgesindeki Müslümanların akıbetine benzer bir akıbetle karşılaşma endişesi taşıdıklarını aktardı.
“Hindistanlı Müslümanlar etrafında kenetlenecekleri bir siyasi lider, ülke çapında faaliyet gösteren siyasi bir parti ya da toplumsal bir hareketin bulunmamasının eksikliğini yaşıyor.” diyen Rahmani, Müslümanların eğitim, ekonomik durum, toplumsal statü gibi konularda Hindistan devletinin sistematik çalışmaları neticesinde bugün itibariyle çok da iyi bir durumda olmadıklarını kaydetti.
Rahmani, tüm bu sıkıntıların yanında ve bu sıkıntıların bir sonucu olarak Müslümanların basın alanında da kayda değer bir güçlerinin bulunmadığını belirtti. Bu eksikliği bir nebze olsun giderme adına kendi imkanlarıyla Misyon adında Urduca yayın yapan ve 25 bin adet basılan haftalık bir gazete çıkardıkları bilgisini paylaşırken bu çabanın çok da yeterli olmadığına dikkat çekti. Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişiminden sonra basın gücüne sahip olamamanın sıkıntısını çektiklerini, buna rağmen Hindistan medyasında yer alan -ülkedeki Gülencilerin kara propagandalarının da katkı sağladığı- Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan aleyhtarı yayınlara ellerinden geldikçe karşı koymaya çalıştıklarını vurguladı.
Televizyon programlarına katılıp 15 Temmuz darbe girişimi ve Türkiye hakkında doğruları söylemeye çalıştıklarını belirten Rahmani, tüm bu çaba içerisindeyken Türkiye’den destek görmek bir yana, Türkiye’de olanlardan doğru düzgün haber alma imkanı dahi bulamadıklarını ifade etti.
Keşmir Sorunu ve Son Hadiseler
Cammu Keşmir’de Hizbul Mücahidin örgütünün üst düzey yöneticilerinden Burhan Vani’nin Hindistan güvenlik güçleri tarafından şehid edilmesinin üzerine protesto gösterileri başlamıştı. Hindistan Hükümeti 6 Temmuz’da başlayan protesto gösterilerini bastırmak için şiddet yolunu tutmuş ve bugüne kadar 106 kişiyi katledip 3 binden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmuştu. Hindistan’la Pakistan arasındaki Keşmir sorunuyla ilgili Teslim Ahmed Rahmani, Hindistan devletinin Keşmir sorununa yaklaşımının süreç içinde üç evreden geçtiğini belirtip, bu evreleri şu şekilde özetledi:
* Keşmir Savaşı sonrası Birleşmiş Milletler’in (BM) 1949 yılında aldığı plebisit kararıyla birlikte Keşmir’i uluslararası bir sorun olarak görmek zorunda kalmaları
* 1970’li yıllarla birlikte sorunu Hindistan-Pakistan arasındaki bir sorun olarak görüp plebisit kararı da dâhil olmak üzere uluslararası hiçbir kararı tanımama tavrı
* 2014’de Modi hükümetinin başa geçmesiyle birlikte artık Keşmir sorununun Hindistan’ın iç meselesi olduğunu ilan etme
Rahmani, Hindistan genelindeki Müslümanların Keşmir’deki mücadeleyi desteklediklerini ama Keşmir’in ayrılma veya yapılacak bir halk oylaması sonucu Pakistan’a katılma haklarının dahi Hindistanlı Müslümanlarca dile getirilemediğine değindi. Hindistan anayasasında “Keşmir Hindistan’ın ayrılmaz bir parçasıdır.” şeklinde bir madde bulunduğunu ve böyle bir ortamda meseleyi insan hakları, Keşmir’deki Müslümanlara yapılan zulümler olarak dile getirmek zorunda kaldıklarını da ifade etti. Bu meseleyle ilgili son olarak da Hindistan hükümetinin Keşmir’de Müslümanlara saldırıp Keşmirli Müslümanlar üzerinde baskı kurarken aynı zamanda bu meseleyi ülke genelinde Hinduları Müslümanlara karşı kışkırtmak için kullandığını belirtti.
Müslümanlar Tüm Dünyada Güçleniyor, Hindistan’daysa Kimliklerini Kaybetme Tehlikesi Altında
Rahmani, dünya genelinde İslamcılığın güçlendiğini ve İslam’a yöneliş olduğunu ama maalesef Hindistanlı Müslümanların bu durumun dışında kaldığı tespitinde bulunuyor. Hindistan devletinin İslam’ı, Sufi İslam’ı ve Vahabi İslam’ı diye ikiye ayırarak söyleyecek siyasi bir sözü olan her Müslümanı Vahabi olmakla itham edip bastırmaya çalıştığını, bu bağlamda Hindistan’da geniş kitlelere ulaşan hatip Zakir Naik’in hükümet tarafından terörist olarak görüldüğünü ifade ediyor. Ayrıca herhangi siyasi faaliyette bulunmasalar da ülkedeki medreselerin de baskı altında tutulduğu ve devlet tarafından aynı şekilde terörist yetiştiren yerler olarak görüldüğünü aktarıyor.
Ezcümle Hindistan Müslümanları Siyasi Konseyi Başkanı Dr. Teslim Ahmed Rahmani, Hindistan devletinin baskı ve aleyhte sistematik çalışmalarının sonucu Hindistanlı Müslümanların kimliklerini kaybetmeyle karşı karşıya oldukları tehlikesine işaret edip dünya Müslümanlarını Hindistan’daki Müslümanların durumuyla daha yakından ilgilenmeye çağırıyor.
HABERE YORUM KAT