1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. HİNDİSTAN

  4. Hindistan'da Taç Mahal Üzerinden Siyasi Kutuplaşma
Hindistan'da Taç Mahal Üzerinden Siyasi Kutuplaşma

Hindistan'da Taç Mahal Üzerinden Siyasi Kutuplaşma

Hindistan’da Taç Mahal üzerinden gerçekleştirilen siyasi kutuplaşma ülke tarihinde hüküm sürmüş Müslüman hükümdarları şeytanlaştırıyor ve Müslümanları zan altında bırakıyor.

30 Ekim 2017 Pazartesi 10:53A+A-

Hindistan’da Aralık ayında gösterime girmesi beklenen Padvamati filminin fragmanı ülkede büyük gürültü kopardı. Filmde Taç Mahal için Babürlülerin miras bıraktığı bir “leke” ifadesi kullanılırken her sene düzenlenen Tipu Sultan kutlamalarına da dil uzatılıyor. Ülkenin gündemini şimdilerde “Hintliler, geçmişte Hindistan’da asırlarca süren Müslüman hakimiyetine nasıl bakıyor” sorusu meşgul ediyor. Peki bu tartışmalar salt tarihle mi yoksa Hintlilerin bugün ulusal kimliklerini nasıl vurguladığıyla mı alakalı?

S. İrfan Habib

Tarihçi

Tarihi yeniden yazabilirsiniz ama değiştiremezsiniz. Olan olmuştur. Bu son yaşanlar kültürümüz hakkında vahim bir gerçeği yüzümüze vuruyor: Taç Mahal yahut başka abidelerin kıymetini bilmiyoruz. Kendine vatansever diyenler ülkemizi dünyaya rezil ediyor.

İngiliz tarih yazıcılığında Tipu Sultan’la alakalı iki ekol var. Bir ekol Sultan’ı zorba, diğer ekol ise İngiliz sömürgeciliğine karşı sıkı bir direnişçi olarak resmediyor. Hindu milliyetçileri (Hindutva) ilk ekolde yer alıyor.

Tipu Sultan’ın Malabar’daki isyanları çok şedit şekilde bastırdığı doğru ama bu sertlik yalnızca ona mahsus bir şey değil. Tipu Sultan’ı farklı kılan ise İngiliz İmparatorluğu’na karşı sergilediği amansız direniş ve 18. yüzyılda Hindistan’daki tek bağımsız hükümdar olmasıydı. İlaveten kendisi modernistti. Hükümranlığı devrinde ülkesini modern imalat teknikleriyle tanıştırdı. Ayrıca Karnataka’da ipek ve ipekböcekçiliği sanayiini kurdu. Tipu’nun yaptıkları tüm Hindistan için bir gurur vesilesi olmalıdır.

Hindistan Halk Partisi’nin (BJP) kutuplaştırıcı söylemleri Hindistan’ı itibarsızlaştırıyor. Dışarıdan bakanlar Hintlileri, kendi tarihi abidelerine ve şahsiyetlerine saygısızlık eden insanlar olarak görüyor.

Bizim asıl meselemiz Taç Mahal ve Tipu Sultan değil; işsizlik, fakirlik ve özellikle ekonomik büyüme ile vergilerdir.

Hint halkı Pakistan’ı örnek almalıdır. Dini şovenizm ülkemizi parçalayacak.

Vijay Chauthaiwale

BJP Yöneticisi

Taç Mahal ile Celaleddin Firuz Halaci ve Tipu Sultan gibi Müslüman hükümdarlar arasındaki tartışmayı ayrı tutmak lazım. Taç Mahal birinci sınıf bir eserdir. Kendim de birkaç ziyaret etmiş birisi olarak bu eserin güzelliğinin hakkını veririm. Fakat aynısı Halaci ve Tipu için geçerli değil.

Halaci gibi insanlar Hindistan’da yüzlerce heykeli ve tapınağı, sadece bir veya iki kez değil, defalarca imha etmiştir. Efdal Han’ın Tuljapur’daki Bhavani tapınağını yok ettiği nasıl iyi biliniyorsa Halaci’nin Somnat Tapınağı’nı imhası da aynı şekilde iyi biliniyor.

Bu şahsiyetleri kötülemeye ayrıca lüzum yok. İcraatları kendi adına konuşuyor zaten. Aynı şeyi yapmış bir Hindu kralını örnek verebilir misiniz?

Dolayısıyla mesele daha geniş bir bağlamda ele alınmalıdır. Bugünün önde gelen Hint Müslümanları Halaci’yi kendi tarihlerinin bir parçası olarak görmemeli, bilakis Halaci devrine Hint tarihinin trajik bir sahifesi olarak bakmalıdır.

Benzer şekilde Hinduların da Sati (Ölen kocasının cesedi ile beraber dul eşinin de yakılması) veya kast sistemi gibi vahim gelenekleri vardı. Fakat bu gelenekleri şiddetle kınayıp tasfiye etmeye çalışanlar da Raja Rammohan Roy, Phule, Ambedkar, Karve, Savarkar ve Deoras gibi önde gelen Hindulardı.

Hilal Ahmed

Doçent Doktor, CSDS, Hindistan

Son yıllarda Hindutva kitlelerinin Hindistan’ın Müslüman geçmişini ve Müslüman hükümdarların ülkemize kattıklarını marjinalize etme tekniği Hindutva’nın kendi Hindistan tarihi versiyonuyla tamamen bağlantılıdır.

Kolonyal/sömürgeci söylem Hindistan’ın tarihini nasıl görüyorsa Hindutva da bu vizyonu devraldı: Yani Hindu olarak değerlendirilen Antik Hindistan (gerçi Aryan istilası teorisi bu tezi zedeledi); güya Müslüman istilacıların Hindistan’a işgal edip Hindu eserlerini tahrip ettiği ve insanları zorla Müslüman yaptığı bir Müslüman Hindistan devri; ve son olarak Hint Rönesans’ı (siz ona Hindu uyanışı deyin) ile başlayan modern Hindistan çağı…

Bu çerçevede Müslüman "istilası", öyle görünüyor ki Hinduların tarih akışlarına çomak sokup akışı bozuyor. Haliyle geçmişi düzeltmek için de Hint tarihindeki İslami sembolleri silip Hindu kimliğini daha saf ve net kılmak gerekiyor.

Fakat bu tarihî olarak zayıf bir tez. Zaten Hindutva sözcülerinin utanç vesilesi gördükleri popüler sembolleri problematize etmek için tarihi bir tarafa bırakmalarının sebebi de bu. Çünkü bizim Hindistan’ın geçmişine dair mevcut algımız ve Hint tarihini üç döneme ayırmamız problemli olduğu için, Hindutva hezeyanlarını da tarihî zannediyoruz. Bu külliyen yanlış.

Siyasî bir tez ile tarihî bir tez arasındaki fark buradaki asıl mühim nokta. Hindutva kampının iddialarını tarihî değil, politik.

Haliyle Taç Mahal veya Tipu Sultan etrafındaki tüm bu münakaşa siyasî mahiyette. Neyi kim ne zaman inşa etti gibi sorular bir ehemmiyet teşkil etmiyor, zira tarihî miras/hafıza (heritage) her daim farklı şekillerde yorumlanan bir şeydir.

Gandi de Hindutva’ya ciddi bir antitez serdetmiş görünüyor. “Hind Swaraj” adlı eserinde Gandi, modern tarihimiz bizi bir ulus olarak birbirimize bağlayacak kapasitede olmadığını yazar.

Şirin Musvi

Tarih Profesörü, Aligarh Müslüman Üniversitesi

Hindistan’ın Müslüman hükümdarlarını itibarsızlaştırıp ülkeyi kutuplaştırmak adına sinsi bir plan işliyor. Hint toplumu hiç bu derecede kutuplaşmamıştı. İktidardaki Hindistan Ulusal Vatansever Partisi (RSS) bilhassa ayrışmayı daha çok kaşıyor.

RSS medyada hak ettiği ayıplamayı görseydi belki bu kadar başarılı olmayabilirdi.

Sangeet Som gibi bir cahil kalkıp da Babür hükümdarı Şah Cihan’ın (ö. 1666) babası Cihangir’i (ö. 1627) hapsettiğini söyleyebiliyor. Oysa oğlu Evrengzib tarafından gözetim altına alınan Şah Cihan’ın kendisi!

Delhi Sultanı Alaeddin Halaci’yi (ö. 1316) örnek verelim. Sultan, Maurya İmparatorluğu’ndan sonra (m.ö. 322 - m.ö. 187) Hindistan’daki ilk tam teşekküllü devleti (all-India state) kurmasıyla biliniyor. Hakeza reayanın sınıf ayrımı olmaksızın aynı vergiyi vermesi ve fiyatların pazarda yapılacak teftişlerle düşürülmesi gibi yenilikleri getirmesiyle de maruf bir hükümdar.

Ne geçmişte ne de daha yenilerde Halaci’den sefahat düşkünü diye bahsediyor. Tek istisna Padvamati filmi ki o da tarih kitabı değil zaten.

Tipu Sultan’a gelirsek, birçok Hint hükümdarının baskıya başvurduğu vâki iken Tipu’nun farkı şehitliği bir seçenek olarak düşünmesi. İngilizlere Hindistan’daki tek mağlubiyetlerini Tipu Sultan, Üçüncü İngiliz-Meysur Savaşı’nda tattırmıştı. İngilizleri Hindistan’dan atmak için Osmanlılar ve Fransızlarla ittifak kurmayı da denedi.

Vatan haini ülkesine ihanet eden kişiye denir. Hindistan’ın istiklal mücadelesine bir an katılmamış olup İngilizlere her daim sadık kalmış olanlar nasıl oldu da “Hindi Hindu Hindustan” (the Hindu Mahasabha) sloganıyla ortaya çıktı? Bunlardan ülkesi için savaşmış insanlara nasıl bir saygı beklenebilir ki?

Artık RSS’nin politikası insanları birbirine kırdırmak ki böylece iktidarda kalabilsinler.

Shikha Jain

Direktör, DRONAH

Hindistan’ın çok renkli etnik ve kültürel kimliği, ihtişamlı geçmişinde yüzyıllar boyunca inşa edilmiş eserlerde kendini gösterir. Taç Mahal, tüm Hindistan’ın bir sembolüdür. Onu yalnızca Müslüman bir hükümdara izafe etmek kültürel varlığımızın anlamamak demektir.

Hindistan farklı fikirlerin ve inançların erime noktası kabul edilen, bu vasfının da ülkenin seküler ve kültürel çeşitliliği muhafaza etmesine katkı sağladığı söylenen bir yerdir. Hindistan, hafızasında mühim şahsiyetleri tarihinden silmek yerine bu mayaya iyice tutunmalıdır.

Bugün Hindistan okullarındaki ders kitaplarının hatalarla dolu olduğu ve ciddi şekilde elden geçirilmesi gerektiğine şüphe yok. Çoğu sömürgeci ve sömürge sonrası (post-colonial) çerçevede yazılan bu kitaplar coğrafya kontekstinden mahrumdur. Bölgede hüküm sürmüş Maratha’lar, Sikh’ler, Rajput’lar ve niceleri; Babür ve İngilizlerin gölgesinde kalmaktadır.

UNESCO’nun Dünya Mirası Listesi’nde Babür devrinin ezici bir üstünlüğü var. Hindistan’ın zengin ve çeşitli sit alanlarını göz önüne getirince liste hayal kırıklığı. Eksik kalan bu kısımların ise araştırmaya dayalı bilimsel metotlarla benimsenerek doldurulması lazım.

Halaci, Şah Cihan veya Tipu Sultan gibi Rana Pratap ve Çatrapati Şivaji de Hint tarihinin birer parçalarıdır. Tarih krallıklar, hükümdarlar, rejimler, insanlar, şehirler ve yerleşimler hakkında olduğu kadar kuruluş ve yıkılışın da hikayesidir. Gelecek nesillerimizin de tüm bunları bilmeye hakkı vardır.

Srijan Sandip Mandal

Tarihçi, CPH, Bengaluru

Hindistan Müslüman hükümranlarını öcüleştirmek ülkede siyasî kutuplaştırma estirmenin vasıtalarından biri haline geldi. Toplumsal kutuplaşmanın seçim zamanı sandıktaki getirisi kârlı oluyor.

Ancak seçmenin aklından ziyade duygularına hitap eden politikalar (vote bank) “ötekileştirmeyi” de gerektiriyor. Hindistan’ın yerlisi olmayan dinler oldukları için de Müslümanlar ve Hristiyanlar da bu ötekileştirme söyleminin ideal kurbanları oluyor. Bilhassa da Müslümanlar… Hele ki Hindistan’daki Müslüman hakimiyetinin uzunluğunu göz önüne alınca…

Bu ötekileştirici üslubun başlıca özelliği de Tipu Sultan yahut Alaeddin Halaci gibi mezkur Müslüman hükümdarları, amaçları Hindulara eziyet edip onları zorla Müslüman yapmak olan fanatik bağnazlar gibi veya yalnızca Hindu topraklarını işgal etmekle kalmayıp Hindu kadınlarını da arzulayan zampara istilacılar şeklinde resmetmek.

Bu söylem uyarınca Müslüman padişahların miras bıraktığı Taç Mahal gibi abidelere, 1992’de Hindu fanatiklerin yerle bir ettiği Ayodya’daki Babür Camii ile aynı kaderi paylaşmasa da en azından kerihle bakılmayı gerektir. Bu yobaz dünya görüşünde böylesi abideleri tüm Hindistan’ın müşterek mirası olarak sahiplenmek, en az onları inşa edenler kadar yabancı olmak demektir.

Aşvani Kumar

Şair, yazar, akademisyen, TISS

Taç Mahal ve savaşçı kral Tipu Sultan etrafında dönen kökleri esasen İslam düşmanlığında ve seçim yenilgisinden duyulan korkuda olan sapkın ve bağnaz bir ajandanın parçasıdır. Tüm bu olup bitenler ekonomideki başarısızlıklarını örtbas edip 2019 seçimlerini kazanmak isteyen iktidar partisinin B Planı dahilindeki küstah niyetlerdir.

Bu tehlikeli ve absürt bir politikadır. Hiç de şaşırtmayan şekilde Hindistan daha “temiz” hale geldikçe totaliter nefret politikalarında daha “kirli” hale gelmektedir.

Bu hezeyanlar ve iddialar yeni değil. Hindu sağı, genellikle hep bir geçmiş uydurmuş ve üstün Hindu ırkı yaratmak gayesiyle sahte, militan bir Hindu kimliği icat etmekten geri durmamıştır. Bu nevzuhur saf ve ulvî üstün ırkı politikası ise sözde hainlerin elimine edilmesiyle kol kola gidiyor.

Kudretli tarihî şahsiyetlerimiz ve tarihî abidelerimiz etrafındaki bu safsatalar Nazi Almanyasının, gayri Alman olduğu gerekçesiyle “dejenere sanata” getirdiği yasağı hatırlatıyor. Kadim çağlardan beri muhtelif dinlere ve kültürel geleneklere ev sahipliği yapan Hindistan bu gibi temayüller tuhaf ve ürkütücü. Hindistan’da giderek artan bu din barbarlığı karşısındaki saflığımıza ağlamalı mı yoksa hayret mi etmeli, bilmiyorum.

Kaynak: theprint.in

Dünya Bülteni için çeviren: Mustafa Doğan

 

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT