1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. HİNDİSTAN

  4. Hindistan'da devletin hedefinde Müslümanlar var!
Hindistan'da devletin hedefinde Müslümanlar var!

Hindistan'da devletin hedefinde Müslümanlar var!

Fuad Bahri, Hindistan'da iktidar partisine yakın isimler tarafından hedef alınan Müslümanların durumunu değerlendiriyor.

14 Eylül 2022 Çarşamba 11:30A+A-

Fuad Bahri / Perspektif.eu

Hindistan’da “buldozer adaleti” Müslümanları endişelendiriyor

Hindistan’daki Müslümanlar aylardır hedef tahtasında. Ev ve iş yerlerine yönelik yıkım politikası Müslüman toplumda korkuya sebep oldu. Yetkililer tarafından izinsiz yapılaşmayla mücadele olarak gerekçelendirilen ve İsrailli yetkililerin uygulamalarından esinlenen bu buldozer yıkımları, birçok Hintli Müslüman tarafından Nupur Sharma’nın haziran ayında dile getirdiği Hazreti Muhammed’e yönelik hakaret içeren ifadelerinin ardından düzenlenen gösterilere misilleme olarak değerlendiriliyor. 

Ev ve İşyerleri Yerle Bir Edildi

19 yaşında genç bir Müslüman kadın olan Somaiya Fatima, 2 gün polis tarafından gözaltında tutulduktan sonra evinin buldozer tarafından yıkılma görüntüleriyle karşı karşıya kaldı. Olay, Hindistan Refah Partisinde siyaset yapan aktivist babası Muhammed Javed’in haziran ayında Allahabad’da bir protesto gösterisine liderlik etmekle suçlanmasının ardından gerçekleşti. AFP’ye konuşan Somaiya Fatima, “Biz Müslüman’ız ve bu yüzden hedef alınıyoruz.” dedi.

Muhammed Javed, hâlen Deoria Bölge Hapishanesinde tutuluyor. Tutuklanması Prayagraj ilçe yönetiminin ulusal güvenlik yasasına dayanarak aldığı karar üzerine gerçekleşti. Bu yasa, bir kişinin yargılanmadan bir yıl süreyle tutuklu kalmasına ve yeni unsurların tespit edilmesi hâlinde bu sürenin uzatılmasına olanak sağlıyor. Javed’in avukatı Scroll.in’e yaptığı açıklamada, “Polis Muhammed’in şiddete karıştığına veya toplantılara teşvik ettiğine dair somut bir kanıt bulamadığından, suçlamaların Muhammed’i özellikle hedef alma niyetinde olduğuna inanıyoruz.” dedi. 

Muhammed Javed’in evi bu üzücü kadere sahip olan tek yer değil. Hindistan’daki iş yerleri de bu “buldozer adaletinin” hedefi oldu. Geçen nisan ayında, ramazanın ortasında Müslüman kişilere ait yaklaşık yirmi iş yerinin yanı sıra bir cami de yıkıldı. 

Hindistan makamları bu müdahaleleri izinsiz inşaatlar ve diğer suç faaliyetleriyle mücadele olarak gerekçelendiriyor. Sadece ruhsatsız yapılan binaların yıkıldığı iddia ediliyor. Ancak France24’te de belirtildiği gibi mağdurlar yıkım emirlerine itiraz etme konusundaki yasal imkândan tamamen yoksunlar.

Müslümanlar Arasında Korku Yükseliyor

Somaiya Fatima ve ailesi, aslen milliyetçi Başbakan Narendra Modi’nin halefi olarak görülen Yogi Adityanath tarafından yönetilen Uttar Pradesh eyaletinden geliyor. “Buldozer adaleti”nin ortaya çıkış nedeni biraz da bununla alakalı. Uluslararası Af Örgütüne göre bu yıkımlar, maruz kaldıkları ayrımcılığa karşı seslerini yükseltmeye cüret eden Müslümanlara karşı “seçici ve şiddetli baskı kampanyasının bir parçası”. Artık korku insanların zihnine hâkim olmuş durumda. Kardeşi protesto gösterilerine katıldığı için tutuklanan, ardından da kendi evini boşaltması emredilen Mohd Javed, “Artık uykusuz geceler ve huzursuz günler yaşıyoruz.” ifadelerinde bulundu. Somaiya Fatima, “Tüm topluma korku saldılar.” diyerek, “Herkes evine bakıyor ve bizim başımıza geldiyse onların da başına gelebilir diye düşünüyor.” diye devam ediyor.

Umar Khalid de bu baskıcı politikanın bir başka sembolü. 34 yaşındaki eski Jawaharlal-Nehru Üniversitesi Demokratik Öğrenciler Birliği Lideri olan Khalid, yaklaşık iki yıldır Delhi’deki Tihar Hapishanesinde tutuklu bulunuyor. Çok sayıda kefalet başvurusunun reddedilmesine rağmen Khalid adil yargılanma hakkına sahip olmaya çalışıyor.

Vatandaşlık Reformu Yasasına karşı protesto başlatmakla suçlanan Khalid, 13 Eylül 2020’de tutuklanmıştı. Protestolar Narendra Modi hükûmetinin 1955 tarihli Vatandaşlık Yasasını değiştirme kararının ardından Hindu, Sih, Jain, Budist ve Zerdüşt inancına sahip mültecilere 11 yerine 5 yılda Hint vatandaşlığı alma yetkisi vermesi üzerine başladı. Pek çok muhalif, hükûmeti bu yasayı seçmen tabanını genişletmek için kullanmakla eleştirdi. Değişiklik Müslümanları içermediği için ayrımcı sayıldı.

Le Monde gazetesinin yazdığı gibi Umar Khalid daha sonra, Donald Trump’ın Hindistan’a yapacağı ziyaret öncesinde “nefrete sevgiyle ve barışçıl protestolarla karşı koyma” çağrısında bulunarak Modi hükûmetini eleştirmişti. Gösteriler gerçekten de 23-26 Şubat 2020 tarihleri arasında gerçekleşti ve 53 kişinin ölümüne ve çok daha fazlasının yaralanmasına neden oldu. Umar Khalid olayın “beyni” olarak sayıldı ve polis onu “Hindistan’daki azınlıklara yönelik hunharca olayların gerçekleştiğine yönelik uluslararası propaganda yapmakla” suçladı.

Umar Khalid’in avukatı, müvekkilinin savunmasını Delhi Yüksek Mahkemesinde sunarak, Khalid’in tutuklanmasına neden olan tanık ifadesinin hiçbir zaman kanıtlanmadığını açıkladı. Buna ek olarak Uluslararası Af Örgütü gibi insan haklarını savunan kuruluşlar tarafından yürütülen diğer soruşturmalar, kuzey mahallelerindeki şiddetin aşırı Hindular tarafından polis desteğiyle gerçekleştirildiğini gösterdi. İktidar partisinin liderleri de tamamı Müslümanlara ait olan evleri ve iş yerlerini yakarak göstericilerden intikam almaya çalıştı.

Uluslararası Hukuka Aykırı Bir Hapis Cezası

Umar Khalid iki metne göre tutuklanmıştır. Bunların birincisi, olası müebbet hapis cezalarını öngören bir isyan yasasıdır. İkincisi, yasadışı faaliyetlerin önlenmesi konusunda daha da acımasız olan Yasadışı Faaliyetlerin Önlenmesi Yasası’dır (UAPA). Hint yetkililer bireylerin kanıt gösterilmeden gözaltına almasına izin vermekte ve kefalete karar vermek için katı koşullar belirlemektedir.

Modi tarafından 2019 yılında değiştirilen yasa kapsamında yetkililer artık sadece örgütleri değil, şahısları da “terörist” olarak tanımlama yetkisine sahip olmuşlardır. Uluslararası Af Örgütü Hindistan Şubesi Başkanı Aakar Patel halka seslenmiş ve “Umar Khalid’in kefaletle serbest bırakılmasının tekrar tekrar reddedilmesi, herkesin ülkede ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma haklarını kullanma yetisine bir darbedir.” demiş ve sözlerine, devam eden tutukluluğunun uluslararası hukuka kesinlikle aykırı olduğunu belirterek devam etmiştir.

HABERE YORUM KAT