Hıfzıssıhha tartışması, Kemalist siyasal kültür ve yalana bağımlılık
Politik kaygılarla üretilmiş yalanların sorgulanmaksızın kısa sürelerde yaygınlık kazanması kitlelerin gerçeğin kendisinden ziyade, sahte gerçeklik algısına alıştırıldığının göstergesi değil mi?
Türkiye’de Kemalist çevrelerin politik dedikodu üretiminde gayet mahir oldukları tartışılmaz bir gerçektir. Bu bağlamda hiçbir veri olmaksızın, delil gösterme gereği de duymaksızın ortaya atılan kimi iddialar sadece çok fazla tekrarlandığı için bu çevrelerde ‘kesin gerçek’ muamelesi görmektedir.
Geçmişten bugüne örneğin Erdoğan’ın BOP doğrultusunda ülkeyi bölmekle görevli olduğu inancından Suriyelilere seçim öncesi vatandaşlık dağıtılacağına kadar pek çok iddiaya kadar bir dizi asparagasın nasıl büyük bir iştahla tedavüle sokulduğu bilinir.
İşte bu müzmin muhalif cephenin son dönemlerde büyük bir hayıflanmayla ortaya atıp, yaygınlaştırdığı iddialardan biri de bulaşıcı hastalıklarla mücadele için aşı üretimi yapmak üzere 20’li yıllarda kurulmuş Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün AK Parti iktidarı döneminde kapatıldığı söylentisidir.
Korona salgını ile birlikte aşı tartışmalarının yoğunlaşması üzerine malum çevrelerde adeta salgına dönüşen bu iddia hiç sorgulanma, tartışma gereği duyulmadan bolca dillendirilmiş ve ‘ülkeyi her alanda dışa bağımlı hale getiren gerici AKP’nin günah galerisi’ne yüklenmiştir!
Soluyla sağıyla Kemalist çevreler alabildiğine yaygınlaştırıp, ağızlarında adeta sakız gibi çiğnedikleri bu iddianın doğru olup olmadığını sormaya ise tabi ki ihtiyaç duymamışlardır. Zaten memlekette ‘politik bilgi’nin yayılımının da genelde bu şekilde gerçekleştiği bilinen bir gerçektir.
Ne gariptir ki bu durum sanık sandalyesine oturtulmuş iktidar çevrelerince de kanıksanmış gibidir. Bu yüzden bunca tekrarlanan bu iddianın gerçekliğine dair herhangi bir itiraz, düzeltme çabası görülmemektedir. Kara propaganda mekanizmasının ortalıkta fütursuzca dolaştırdığı yalanlarla toplumun kafasını ütülemesi anlaşılan o ki iktidar tarafından da pek bir sorun olarak görülmemekte, en azından ciddi, etkili bir düzeltme çabası içerisine girme çabasına pek rastlanmamaktadır.
Neyse ki her şeye rağmen bu ‘kesin gerçekler’in sorgulanmasına ihtiyaç duyan birileri vardır. Kemal Öztürk kendisine ait youtube kanalı üzerinden konuyu gündeme taşımış ve Sağlık eski Bakanı Recep Akdağ ile bu konu üzerine bir söyleşi gerçekleştirmiştir. (https://www.youtube.com/watch?v=xKPRgEWx7fQ)
8 Nisan 2020 tarihinde yayınlanan bu söyleşide Recep Akdağ, Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kapatıldığı iddiasının yalan olduğunu, kurumun statüsünün yükseltilip, isminin Halk Sağlığı Laboratuarı olarak değiştirilerek hizmete devam ettiğini ifade etmektedir. Üstelik 1998 yılında Bülent Ecevit hükümeti döneminde altyapı yetersizliği yüzünden tüm faaliyetleri durdurulmuş olan kurumun 2003 yılında tekrar faaliyete sokulduğunu da vurgulamaktadır.
Ama ne ilginçtir ki, üzerinden 6 aydan fazla zaman geçmesine rağmen bu söyleşi ve izahlar bu konudaki yalan üretimine zerre miktarı zarar vermemiştir. Zaten söyleşinin toplamda ancak beş bin kadar bir izlenme rakamına ulaşabilmiş olması da memlekette ‘bilgi’ye duyulan tokluk hissinin göstergesi sayılabilir.
Daha da içler acısı bir durum ise o söyleşinin altında yapılan yorumlarda gözükmektedir. Ülkede haddinden fazla İmam Hatip Okulu açıldığı yakınmasından, Sağlık Bakanlığının tarikatların kontrolünde olduğuna, FETÖ ile mücadele zaaflarına kadar bir dizi nakaratın tekrarlandığı yorumların sahipleri belli ki, söyleşide yapılan izahlarla hiçbir şekilde ilgili değildirler. Onların gündemi sabittir!
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü hadisesi Türkiye’de Kemalist düşünce şablonları içinde akıl yürüten, daha doğrusu politik mücadeleye malzeme taşıma seferberliği ruhu ile davranan çevrelerin davranış tarzına açık bir örnektir.
Ülkeyi dışa bağımlı hale getirme, ithalatın önünü açmak için yatırımları engelleme vb. komplocu tezlerle birlikte başarısızlık, liyakatsızlık ithamlarının bir bileşkesi olarak gündemleştirilmeye çalışılmıştır.
Komploculuk ile müzmin muhalif tutumun içiçeliği ise hep birlikte temaşa edilen gerçeğin katlini ortaya çıkarmaktadır.
YAZIYA YORUM KAT