Hidayet Öyküleri
Adem Özköse bir süre gazetemizde, ağırlıklı olarak da Dış Haberler biriminde muhabirlik görevi yaptı.
O dönem özellikle savaş cephelerinden ve kriz bölgelerinden verdiği haberlerle, çektiği görüntülerle ismini duyurdu. Daha sonra Arapçasını geliştirmek amacıyla Suriye'nin başkenti Şam'a yerleşti. Orada Arapça dil kursuna devam ederken gazeteciliği de sürdürdü. Muhtelif şahsiyetlerle görüşerek röportajlar yaptı.
Adem kardeşimizle şahsi hukukumuz da oldu. Gazetede çalıştığı dönemlerde İslâm coğrafyasıyla bağlantılar konusunda edindiğim tecrübelerle kendisine yardımcı olmaya çalıştım. Allah'ın izniyle nikâh şahitliğinde bulundum. Şam'a yerleşmesinden bu yana orayı her ziyaret edişimde Adem kardeşimizi de ziyaret ederim ve o da oradaki işlerimde bana her zaman yardımcı olur. Bunları söylememin amacı kendisini biraz daha yakından tanıdığımı ve gayretlerine yakından şahit olduğumu ifade etmektir.
Gazze'ye düzenlediğimiz son iki yolculuğun ikisinde de beraberdik. Hayat Damarları 2 adı verilen kara kafilesinde 22 gün beraberdik. Mavi Marmara gemisine yönelik saldırı karşısında Adem kardeşimiz bir yandan gazetecilik yaparken bir yandan da siyonist katillere göğüs germesiyle dikkat çekmişti. Filoda beraberimizde bulunan gazete muhabirlerinden biri Yunan işgalcilere ilk kurşun sıkan kişi olmasından dolayı Hasan Tahsin'in sembolleştirildiğini ve kahraman ilan edildiğini unutarak; Adem kardeşimizin işgalci katillere göğüs germesini “gazeteci adam döver mi?” diye sorgulamıştı. Gazetecinin de davası, onuru, haysiyeti ve değerleri olabileceğini gözden uzak tutarak.
Adem Özköse, çok farklı coğrafyalardan, farklı düşünce ve inançlardan gelerek doğruyu İslâm'da bulan muhtelif insanlarla röportaj yaptı. Bu röportajlar değişik medya organlarında yayınlandı. Onları toparlayıp kitap haline getirmiş. Kitabını da Pınar Yayınları “Cennete Otostop; Hidayet Öyküleri” adıyla yayınlamış.
Kitabın tahliline isimden başlamak istiyorum. İlgi çekici bulunduğu için böyle bir ismin tercih edilmiş olması muhtemeldir. Ama ismin birinci kısmını yani “Cennete Otostop” ibaresini ben pek beğenmedim. Klasik olmakla birlikte “Hidayet Öyküleri” ibaresi ise iyi oturmuş. Bu tabii benim kişisel görüşüm ve bu gibi mevzularda kişisel görüşler yemek veya içecek tercihi gibidir. Yani doğru ile yanlış arasında bir tercih niteliği taşımaz. “Cennete Otostop”u niçin tercih etmediğimi sorarsanız; bu ibare hemen bir “cennete ulaşma kolaycılığı” anlamını akla getiriyor. Oysa benim anladığım kadarıyla kendileriyle konuşulan ve İslâm'ı seçmiş olan kişilerin bu tercihlerinin birinci ve öncelikli sebebi hakkı, yaratılış gerçeğini, kulluk göreviyle ilgili doğruları İslâm'da yakalamış olmaları. Cennet ise bu doğrulara ulaşılmasıyla bağlantılı olarak oluşan bir ümit ve arzu. Yani bir otostopçuluk yok. İnsanlar öncelikle kulluğun kendilerine yüklediği yükümlülükleri doğru bir şekilde öğrenebilecekleri kaynağa ulaşmanın sevinç ve mutluluğu içindeler.
Kitaba, ailesini ziyarete giderken otostop yaptıktan sonra tanıştığı bir Türk vasıtasıyla İslâm'ı öğrenen ve Müslüman olan böylece hayatı değişen bir kişinin ihtidasıyla irtibatlı olarak bu adın verildiğini de hatırlatalım.
Benim gördüğüm kadarıyla kitabın en önemli yanı çok geniş bir daireyi içine alması. Çünkü sadece belli coğrafi bölgede yaşayan veya belli inanç sisteminden gelen kişilerle konuşulmamış. Güney Amerika'dan Avustralya'ya İngiltere'den Japonya'ya; Afrika'dan Almanya'ya çok geniş bir coğrafyadan Müslüman olan örnek isimler var. Kendileriyle görüşme yapılanlar arasında papazlığı bırakıp da İslâm'a girenler, gazetecilikten, uyuşturucu tacirliğine kadar çok farklı çalışma alanlarından gelenler var. İslâm öncesi hayatlarına baktığınızda birbirlerinden çok uzakta durduklarını görüyorsunuz. Hem düşünce itibariyle hem de coğrafi olarak. Ama İslâm onları yakınlaştırıyor, aynı kimlik ve inançta birleştiriyor.
Kitabın sözünü ettiği mühtediler arasında bir köy ahalisi de var. Tayland'da bir köy ahalisi İslâm'ı yakından tanıdıktan sonra topluca Müslüman olmuş.
Müslüman olanların İslam'ı seçmelerinin farklı sebepleri, gerekçeleri var. Ama bütün sebeplerin ortak yanı hidayet arayışı içinde olanların izlediği yolların onları İslâm'a götürdüğünü ortaya koyuyor.
Hidayet öykülerinin her birini okudukça bir kez daha hidayete ermenin, daha doğrusu Allah'ın lütfettiği hidayet nimetine kavuşmuş olmanın sevincini, mutluluğunu yaşıyorsunuz.
Adem Özköse kardeşimize bu güzel çalışmasından, Pınar Yayınları'na da bu çalışmayı meraklıların önüne koyma hizmeti vermesinden dolayı teşekkür ediyorum.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT