1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Hiçbir şey söylemeden çok şey anlatmış gibi yapmak!
Hiçbir şey söylemeden çok şey anlatmış gibi yapmak!

Hiçbir şey söylemeden çok şey anlatmış gibi yapmak!

Ali Osman Aydın, Kemal Kılıçdaroğlu'nun Babala TV isimli mecrada katıldığı programı yorumluyor.

26 Mayıs 2023 Cuma 10:00A+A-

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Ha CHP, ha HDP!

Bazı zamanlar vardır ki insan içindeki öfkeyi kağıda nasıl dökeceğini bilemez. Öfke öyle güçlüdür ki insan zihninin eliyle olan teması zayıflar. Hissedersiniz ama ifade edemezsiniz. 

Kılıçdaroğlu'nun Babala TV'deki programını aşağı yukarı böyle duygularla izledim. 

Beni bu kadar sinirlendiren, cumhurbaşkanı adayı olarak insanların karşısına çıkan bir kişinin karşısındaki insanların aklıyla alenen alay etmesiydi. 

Programı izleyip de Kılıçdaroğlu'nun performansından övgüyle söz edenlerin, eğer iyi niyetlilerse,  gelişimlerini tamamlayamamış, yetişkinleşememiş ergenler gibi olduklarını düşünüyorum. Yoksa söylem ile gerçek arasındaki büyük uçurumu tecrübeleriyle bilen, insanları sözleriyle değil işleriyle değerlendiren biri, klişe sözlerle konuşan birinin söylediklerinin çocukça olduğunu şak diye anlar. 

Hiç hayat tecrübesi olmayan, 15-16 yaşındaki bir gencin, hiçbir bilgisinin olmağı bir konuda "Şunu şöyle yapıp, bunu da böyle yaparsan ortada sorun morun kalmaz" diye ahkâm kesmesini hangi yetişkin ciddiye alır. 

Aklı başında kimse almaz. 

"Çocuktur, söyler" der, çocukluğuna verir geçersin... 

Kılıçdaroğlu bence böyle biri bile değil. Ergen söylediklerinde mazurdur çünkü bilmiyordur. Fakat Kılıçdaroğlu biliyor, bilerek yapıyor.  

Ne yapsam onun altında hinlikler barındıran bu çocuksu tarzını bir türlü ciddiye alamıyorum. Bir seçmen olarak dikkatle dinlemeye çalışıyorum ama olmuyor. 

Bu yüzden Kılıçdaroğlu'nu dinlemek faydasız. Çünkü hiçbir şey söylemiyor! Sürekli demokrasi, özgürlük, adalet gibi sloganları tekrar edince bir şey söylemiş olmuyorsunuz. Her sorulana klişeleşmiş özlü sözlerle cevap veriyorsanız karşınızdakini kandırmaya, gerçeği gizlemeye çalışıyorsunuzdur. 

Çünkü insanlar, kendi partiniz bile, sizin öyle biri olmadığınızı biliyor. 

Kılıçdaroğlu da gerçekleri gizliyor ve açıkça aldatmaya çalışıyor. 

Nasıl mı? 

Mesela Kılıçdaroğlu Diyarbakır’a gittiğinde evlatlarını PKK’nın kaçırdığı ve HDP Diyarbakır il binasının önünde uzun süredir nöbet tutan Diyarbakır Anneleri ile görüşmek istiyor. Ama nerede? Kaldıkları otelde! 

Çünkü HDP il binasının önündeki anneleri ziyaret edip PKK’ya laf söyleyecek cesaret yok kendisinde. Ortağı HDP’den ölesiye korkuyor. Anneler bunu bildikleri için iki temsilci gönderip şunu iletmesini istiyorlar,“ Senin bizimle iletişime geçeceğin yer, otel değil; HDP il binasının önü. Bizim çocuklarımız HDP’liler tarafından kaçırıldı . Bizimle görüşmek istiyorsan il binasının önüne bekliyoruz seni.” diyorlar haklı olarak.   

Kılıçdaroğlu kendisini protesto etmek için gelen iki temsilci ile olan görüşmesini fotoğraflayıp Diyarbakır Anneleri ile görüştüm diye basına servis ediyor. 

Katıldığı programda kendisine bu sorulunca Kılıçdaroğlu, “Diyarbakır Anneleri ile de görüştüm.” diyerek yalan söyledi.    

Haziran 2016'da "Biz hapiste hasta yatan PKK'lıya da gittik, DHKP_C'liye de gittik. Hiç ayrım yapmadık." diyen Kılıçdaroğlu, PKK’nın çocuklarını kaçırdığı ailelerin yüzlerine bakabilecek kadar yüzsüzleşebilir mi emin değilim. 

Kılıçdaroğlu’na PKK’nın saldırılarını kınarken neden PKK demediği soruldu. Kılıçdaroğlu yine her zamanki muhatabını aptal yerine koyan tarzıyla “Terör örgütünün reklamını yapmak istemediğimiz için.” diye cevap verdi. 

Halbuki İŞİD’in terör eylemleri hakkında, İŞİD’in adını vererek kınadığı tweetleri, Twitter hesabında hala duruyor. İŞİD’in “reklamını” yapıyor da PKK’nın neden yapmıyor acaba. Meselenin reklam olmadığı çok açık değil mi?    

Karşısına çıkıp bunları önüne koyduğunuzda, insanın aklıyla alay eden edasıyla “ Eleştirinize katılıyorum” deyip kenara çekiliyor ve ergen tayfa “Görüyor musun eleştirileri ne kadar medenice karşılıyor” diye zevkleniyor. 

Sıradan bir zekâya, haysiyete, hamiyet duygusuna sahip birine bu skandal ithamları yaptığınızda hiç değilse utanması gerekir. 

O programda Canan Kaftancıoğlu kalktı ve Sakine Cansız’la ilgili attığı tweeti savundu. Sakine Cansız PKK’nın kurucularından ve örgütün en önemli isimlerinden biriydi. Fransa’da gebertildi. Canan Sakine için “Devrimciydi, devrimci olduğu için öldü” demişti. 

Biz Sakine’nin devrimci olduğunu biliyoruz, zaten bu yüzden ondan nefret ediyoruz, çünkü Sakine ve örgütünün devirmek istediği biziz, bu millet!..  Canan’ın Sakine’yi savunması ve Kılıçdaroğlu’nun bunu sükût içinde dinlemesi, hiçbir itirazda bulunmaması,  uyuyanları uyandırmalı. Kılıçdaroğlu varken, Canan varken, Sezgin Tanrıkulu varken, HDP bağlantısı aramaya gerek yok. Asıl HDP, CHP’dir. CHP bir yerdeyse HDP zaten oradadır. Ayrılık sadece isimlerde ve görünüştedir. 

Zaten CHP Genel Başkan Yardımcısı Erdal Aksünger, 23 Ekim 2019'da "CHP neyse PYD odur" dememiş miydi? 

Bunlar milletle Sakine Cansızlar arasında tercih söz konusu olduğunda Sakineleri seçecek kadar bu millete husumet duyan kişiler.  Terör örgütü yöneticisinin gebertilmesi bu toprakların çocuğu için ancak sevinç sebebi olabilir. Fakat bunlar insanımızı şehit edenleri, ekmeğimize kan doğrayanları, birliğimize, dirliğimize düşman olanları gözlerimizin içine baka baka savunuyorlar. 

Aman Kılıçdaroğlu ne kadar sakin konuşuyormuş, ne kadar nazik ve sakinmiş. “Sakin sakin anlatılan yalanları, avaz avaz bağırılan doğrulara tercih ededursun” birileri. Usul esastan önce değildir. 

Bir adam sakin sakin, nazik nazik, gözlerinizin içinde baka baka ananınıza avradınıza sövebilir mi? “Ama nezaketle sövdü” mü dersiniz böyle bir durumda? Yoksa yakasına mı yapışırsınız. Milyon kere anamıza sövülmesinden daha ağır, onların karşımızda Sakine Cansız’ları savunmaları… 

Bu millet, o pervasız savunmanın hesabını muhakkak soracaktır!   

HABERE YORUM KAT

5 Yorum