Heveskâr Olduğunuz Komitacılıktır
İttihatçılık temelde bir iktidar hatta mutlak ve ne pahasına olursa olsun iktidar ideolojisi olarak ulaşabildiği herkes için ağır bedellerin ödenmesi demekti. Bu sadece rakip ve düşman olarak gördükleri için değil bizzat en yakınları hatta kendileri için bile ağır bedeller ödemek anlamına geliyordu. İdeolojik/siyasal bir hedefi gerçekleştirmek için gizli, örtülü veya gerek söylem gerekse eylem düzeyinde değişik suretlerde takılan maskelerle yürütülen mücadele için komitalar kurmak, komitacılık yapmak yakın tarihimizin nerdeyse alameti farikasıdır.
İttihatçılık askeri olarak mağlup olsa da kısa bir dönem sonra yine kendi içinden çıkan kadrolar eliyle Kemalizm olarak yeniden bedenlenmiştir. Hem ideolojik olarak hem de örgütlenme biçimi ve idare biçimi olarak Kemalizm toplumda büyük nefret ve yaygın bir düşmanlık üretti. Fakat tuhaf hatta acı olan şu ki; kimleri ezdiyse, kimleri ötekileştirip imhaya yöneldiyse onları kendine benzetme noktasında ciddi bir başarı elde etti Kemalizm. Sol-sosyalist hareket için, Kürtçü hareket için, Fethullahçılık için, liberal hareket için de değişik oranlarda bu etkiyi rahatlıkla görebiliriz. Kemalist ideoloji ve iktidar biçimiyle mücadele adı altında değişik ton ve kıvamlarda Kemalist iktidar ilişkilerini yeniden üretmeye pek hevesli örgüt ve kadroların yaşattığı acı tecrübelere az şahit olmadık ne yazık ki. Kendilerinden önce yaşanan komitacılık heveslerinin nasıl da çirkin, rezil ve zelil akıbetlerle son bulduğunu umursamaksızın bu mecraya hevesle, şevkle atılanları görmekteyiz yine.
Yok Aslında Birbirinizden Farkınız
Sadece son yılların bilançosu üzerine yoğunlaşsak bile orada Ergenekon ve Fethullahçı komitacılık faaliyetleri namına geniş ve ibret verici bir literatür görebiliriz. Dar bir kadronun örtülü ve meşru olmayan yöntemlerle siyaset ve toplumu ipotek altında tutma, dönemin ruhuna uygun söylem ve sembollerle ülkenin kaderi üzerinde hegemonya kurma saplantısı nedense kökü tümden kazınabilen bir hastalık türü değil. Elbette bu hastalık salt modern dönemlerin hastalığı değil. Belli ki birey ve toplumun bir kısmında bu hastalık adeta gün yüzüne çıkmak üzere fırsat kolluyor. Yine öyle oldu, E Tipi ve F Tipi Komitacılık tarihin derinliklerine gömülüyor derken bu kez P Tipi komitacılık karabasan gibi üzerimize çökmeye kalkışıyor.
Peki, nedir P Tipi komitacılık? Malum kendileri ne inkâr ne de ikrar etseler de hemen kamuoyunun tamamı tarafından bilinen, Pelikan Şebekesi namıyla maruf ateş topu gibi bir komitacılık türü doğdu. Hayır,E Tipi veya F Tipi komitacılık gibi yaygın ve köklü değil, onlar gibi tecrübe ve görgü sahibi değiller. Ama onlardan daha büyük ihtirasları, onları geride bırakmaya azmetmiş ‘acilci’ bir tarzları var. Kamuoyu tarafından bilinen bir hizmetleri, halk tarafından takdir edilen bir icraatları, kitleleri imrendiren bir davranışları yok. Bu noktada halkla, halkın ihtiyaçlarıyla küçük de olsa bir temasları olmamış, bunu dert edinmemişler zaten.
Kirli, karanlık, gayrı meşru faaliyetleri perdelemek üzere bir zamanlar dillerden düşmeyen “vatan, millet, Sakarya” sloganına benzer bir perdeleme yapıyorlar. “Hizmet, hoşgörü, Türkiye sevdası, diyalog” gibi cazip ve ortak payda sayılabilecek mesajların nasıl da büyük bir maskeleme operasyonu olarak kullanıldığını birlikte yaşamıştık. Şimdi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan sevgisi ve başkanlık hedefi bir şebeke tarafından benzer perdeleme ve maskeleme operasyonu olarak devrede tutuluyor.
Yalı Tip Politbüro
Bu işi sanayi, ticaret, diplomasi, emniyet veya yargı üzerinde değil şimdilik kaydıyla medya üzerinde icra ediyorlar. Lakin medya üzerinden yapılan operasyonla hemen herkesi Erdoğan’a yeterince sadık olmamakla, yalnız bırakmakla hatta ihanet etmekle suçluyorlar. P Tipi komitacılık istihdam ettiği kiralık medya suikastçılarıyla (troller) kimin öne çıkarılıp muteber kılınacağına kimin de itibarsızlaştırılıp silineceğine karar veren bir faaliyet alanıdır esasen.
Şimdi gelelim perdeyi yıkıp sahneyi viran eyledikleri son icraatlarına. Cemil Barlas başta olmak üzere hemen bütün trolleri kamuoyunda ahlaksız, mantıksız, çirkef ve nefret uyandırıcı mesajlarıyla iyiden iyiye rezil oldular. Bu kez sahne alma sırası işin sahiplerine gelmişti ister istemez. Devreye giren Pelikan Politbüro’nun etkili ismi Selman Öğüt birlikte hareket ettikleri trollerin meziyetlerini sırlama sadedinde İslamcılar adı altında İslami camiaya karşı sadece gerçekdışı değil daha fazlasıyla şu türden cümlelerle ahlak ve edep dışı ithamlarda bulundu: “Türkiye’deki her kesimden İslamcının çoğunluğunun problemi kriz anlarında korkak davranmalarıdır. Kriz bittikten sonra herkes uçup kaçar. İhtiyaç olduğunda ortada görünmezsin, tehlike atlatılınca karşı mahallenin çocukları neden bizden çok teveccüh görüyor diye ağlarsın. Çünkü karşı mahallenin çocukları dediklerin sen yokken er meydanında, senden daha samimi, senden daha çalışken, senden daha aktivist. Çünkü karşı mahalleden transfer ettiklerimizin demokrasi ve insan hakları bazlı motivasyonu senin ulvi değerlerinden alamadığından çok fazla.”
Meselenin en merkezinde yer alan Hilal Kaplan’ın Ahmet Taşgetiren ve Hakan Albayrak gibi İslamcılar için geçtiği terbiye dışı mesajları da buraya kaydedelim. Takip eden yazımız komitacılığa hevesli bu trollerin neden ve nasıl hızlı bir çöküşe maruz kalacağına dair olsun!
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT