Hesap verilemezlik algısının inşa merkezi: Sosyal medya
Onur Günaydın sosyal medya ile birlikte aşınan kimliklerin ortaya çıkarttığı krize karşı ne yapılabileceğini inceliyor.
Öğr. Gör. Onur Günaydın / Açık Görüş
Çözümü kaosta aramak
Toplumsal olaylar karşısında en büyük zaafımız maalesef çözümü sebepler yerine sonuç üzerinden konuşmaktır. Bu şekilde davranmamızın görünür nedeni ikiyüzlü bir şekilde erdemli insan olarak görülme çabası ve vicdanımızı rahatlatmak. Çünkü madde ve maddiyat merkezli bu kaotik ortamdan garip bir haz alıyoruz. Günah ve yasak olanın çekiciliğine büyük bir şehvet duyuyoruz. İşte bu yüzden sürekli sonucu konuşarak problem/ler/in sebeplerini örtüyor ve çözüm önerilerinin önüne set oluyoruz. Ve biliyoruz ki çözüm, günah olana, yasak olana ulaşmamızı imkansızlaştıracak. Çözüm için öncelikle sebeplere odaklanmak gerek. Eğer samimiysek sonuç konuşma sarmalından kurtularak problemi ve sebeplerini tanımlamak ve bunlara uygun çözüm önerileri geliştirmek zorundayız.
Hesap veril/e/mezlik alanının inşası
Son zamanlarda yaşanan şiddet olaylarının ortak ve odak noktasının İslam'ın yasakladığı sapkınlıklar olması dikkat çekicidir. Bu durumun gösterdiği üzere toplumun İslam'dan uzaklaşması, İslam'ın toplum düzeni için koyduğu yasakları çiğnemesi toplumsal yozlaşma, toplumsal erozyon ve bireysel güvensizlik ve huzursuzluğa yol açmaktadır. İslam'ın koyduğu kuralları ihlal etmemiz sonucu yaşanan her kötü olay sonrasında yine İslam'ın suçlanması ise üzerinde ayrıca konuşulması gereken patolojik bir durumdur.
Aynı şekilde yaşanan her olayda toplumun bir kesimi, sadece sonuçlar üzerinden tüm sorumluluğu siyasal iktidar ve devlete yüklemekte. Toplumsallığın getirdiği ve gerektirdiği sorumluluklar görmezden gelinerek, yok sayılmakta ve ortadan kaldırılmaya çalışılmakta. Toplumsal yaşamda tüm sorumluluklardan sıyrılmış herhangi bir şekilde ve şartta hesap sorulamaz bir alan inşa edilmeye çalışılmakta. Yasak olana ve günah olana yönelik konfor alanının yıkılmasından korkuluyor. İşte bu yüzden yaşanan kötü olaylar sonrasında gösterilen tepkilerde üretilen siyasi argümanlar üzerinden çözüm değil kaos arzulanıyor. Fakat oluşturulan bu hesap veril/e/mezlik alanı aynı zamanda zorbalar ve suçlular için büyük bir özgürlük alanı. Bu kaotik ortamın oluşturduğu tehlike bilinmesine rağmen tüm süreçlerdeki sorumluluklardan azade olunduğu için vicdanlar rahat, yaşam sürüp gidiyor.
Bireyin ve toplumun asli ihtiyacı
Toplumsallığın ve hayatın özü, bireyin asli isteği ve ihtiyacı huzur ve güvendir. Yaşananlar göstermiştir ki yeniden güven ortamını sağlayarak huzurlu bir toplum haline gelmenin en geçerli yolu, İslami esasları toplumun geneline ve sosyal hayatın tüm alanlarına yaymaktır. Toplumun bu haklı istekleri doğrultusunda acil olarak atılması gereken öncelikli adımlar; uyuşturucu, zina teşhircilik/mahremiyetin ortadan kalkması ve alkol gibi toplumu ve toplumsallığı tehdit eden, bireyi sapkınlıklara düşüren, şiddeti körükleyen tüm unsurlara karşı daha etkin ve kuşatıcı mücadeledir. Ayrıca insan bedeninin, duygudan arındırılması, tamamen haz nesnesine indirgenerek metalaştırılması bir başka sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan kadınla erkek arasındaki toplumsal sınırların sevgi ve saygı temelinde yeniden inşa edilmesi ve iki cins için de "her zaman her yerde ulaşılabilir, erişebilir olan" algısının yıkılarak mahrem ve özel alanın kutsallığının yeniden hatırlanması faydalı olacaktır.
Bununla birlikte yaşananların öncesi ve sonrası, muzır neşriyat kanunun sosyal medya ve kültür-sanat alanları özelinde özgürlük sınırlarının toplum faydasına olacak şekilde keskin hatlarla çizilmesine ihtiyaç duyulduğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu bir yasaklama değildir. Tam aksine azınlık bir grubun sapkın arzularının insanın ve hayatın doğasına açtıkları savaş sonucu ortaya çıkan sapkınlıklar karşısında toplumun genelini koruma çabasıdır. Yaşam tarzı hakkı denilerek masumlaştırılan, meşrulaştırılan her şeyin merkezine madde ve hazzı koyan bu azınlığın sapkınlıklarının, tüm toplumu güvensizliğe ve huzursuzluğa sürüklemesine karşı ön alınmaya çalışılmasıdır.
Kimliksizler cemaati
Sosyal medya mecralarında her geçen gün daha da büyüyen "kimliksizler cemaati" toplumsal huzur ve güven önünde en büyük tehdit olarak ön plana çıkmaktadır. Kimliksizliğin getirmiş olduğu sorumsuzluk alanı, tamamen hayvani içgüdülerle hareket, bu cemaatin üyelerini insana ve doğaya karşı birer yıkım makinasına dönüştürmektedir. Sosyal medyanın bu yıkıcılığı karşısında alınabilecek olan bazı önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz;
a) Şiddeti körükleyen, adeta pornografiye varan şiddet görüntülerini paylaşan, şiddeti özendiren, toplum psikolojisini tahrip eden, olayları ve konuları manipüle eden, yalan içeriklerle toplumsal huzuru hedef alan vb. sosyal medya hesaplarının kapatılması,
b) İlgili kişiler hakkında adli işlemlerin başlatılması,
c) Söz konusu "sosyal medya şirketinin" genel tutumuna bağlı olarak gerekli görülmesi durumunda ülkemizden erişimin tamamen durdurulması ,
d) Bireysel sorumluluğu tekrar inşa edebilmek için sosyal medya hesaplarına, TC kimlik numarası benzeri devlete kayıtlı adresler temellinde oluşturulan İD numaralarıyla giriş yapılması,
(Bu adım özgürlük alanın daraltılması değil tam aksine bireylerin özgürlüklerini daha güvenli ve güvenlikli kullanabilmeleri yönünde bir çabadır. Yakın dönemdeki Instagram erişim engelinde yaşananlar bu adımın toplum için ne kadar elzem olduğunu çok açık bir şekilde göstermiştir. Sanal görünürlüğü elinden alınan bireylerin yoksunluk yaşadığı videoları, ertelenen-iptal edilen tatiller ve düğün, nişan vb. törenler bu mecraların psikolojik tahribatının en büyük kanıtı niteliğindedir. Toplum sağlığı açısından ilgili kişiler tespit edilerek psikolojik destek sağlanması oldukça faydalı olacaktır. Bundan dolayı devlet yetkililerinin çözüme yönelik kararlı bir duruş sergilemeleri, sivil toplum örgütlerinin bu adımları kolaylaştıracak çalışmalar yapmaları gerekmektedir.)
e) Toplumsal bilinçlendirme için özellikle ortaöğrenimde "Sosyal Medya ve İnternet" dersinin ayrı bir ders olarak yapılandırılması ve Milli Eğitim Bakanlığı müfredatında yer alması,
f) Paganist ve satanist ayin temalı veya bunları andıracak, semboller, işaretler, şekiller, sözler, çizimler vb. kullanan ve özendiren mekanlar, şarkılar, şarkıcılar, resimler, tiyatrolar, diziler, filmler, sosyal medya hesapları ve benzerlerinin yaygınlaşmasının önlenmesi,
g) İlgili sanatçıların rol modeli olarak görülmesi/gösterilmesinin önlenmesi,
h) Bu tip içerikleri üretenler ve tüketenlerin tespit edilerek alanında uzman kişiler tarafından haklarında raporlar hazırlanması ve raporların neticesine göre paganist ve satanist eğilim taşıyanların toplumun güvenliği için gözetim altında tutulması,
i) İslam'a ve değerlerine hakaret eden, aşağılayan, itibarsızlaştıran, dezenforme etme çabasında olan kişi, kurum ve hesaplar hakkında adli işlemlerin başlatılması.
Unutulmamalıdır ki İslam'a ve onun değerlerine yönelik yapılan saldırıların asıl amacı toplumsal düzeni yıkarak güvensiz, güvenliksiz ve huzursuz haz ve madde merkezli kaotik bir ortam yaratmaktır. Bu nedenle verilen cezaların caydırıcılığı önem taşımaktadır.
Haz ve madde merkezli anlayış, bireyi toplumsal güven ve anlamlandırma pratiklerinden yoksun bırakmakta, kimlik krizi yaşamasına neden olmaktadır. Anlamdan uzaklaşan bireyin elinde kalan tek şeyin ise var olanı tüketmek olduğu görülmektedir. Kendisini, toplumu ve hayatın kendisini tüketmek. Bu krizi toplumumuzun kurucu değerleri olan İslami değerlere ve onun toplumu düzenleyen kurallarına sımsıkı sarılarak aşma imkanına sahibiz. Bu şekilde yeniden güven ve huzur toplumunu inşa edebiliriz. Aksi takdirde her yaşanılan vahşette sonuç üzerinden timsah gözyaşı döker, vicdanımızı rahatlatır, kurbanları ise iki gün sonra unutarak öznesi veya nesnesi olacağımız benzer bir olayda sıranın bize gelmesini bekleriz.
HABERE YORUM KAT