Heronların sessizliği
Genelkurmay Başkanlığı, 21 gün sonra nihayet Heron skandalıyla ilgili açıklama yaptı. 'Keşke yapmasaydı' dedirten cinsten bir açıklama. Öncelikle 21 günlük gecikmeyi izah edemeyen bir metin.
Bunca gecikmeden sonra şöyle 'efradını cami, ağyarına mani' bilgilendirme bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Hantepe saldırısının hemen akabinde yapılabilecek ve daha önce kaleme alınanlardan hiçbir farkı olmayan bir 'kâğıt parçası'. Soruların hiçbirine cevap vermiyor, söyledikleri ise inandırıcılıktan uzak. Türk Silahlı Kuvvetlerini elindeki yüksek teknolojiyi kullanamayan, mevzilerini savunamayan ve hepsinden önemlisi hatalarla yüzleşemeyen ve hesap soramayan bir duruma düşürüyorlar.
Vergilerimizle ülke savunmasında kullanılmak üzere helikopter ve uçak alıyoruz. Sınırdan sızmaları yakalasın diye gözetleme uçakları getiriyoruz. Her şey var ama helva yapacak bir kurmay kadrosu yok görüntüsü hakim. 'Heronlar saldırı başladıktan sonra bölgeye gitti' demek özrü kabahatinden büyüklüğü ifade ediyor. Dokça adı verilen ağır uçaksavar silahlarını belki de günler süren sevkiyatla bölgeye getiren teröristler neden sınırdan itibaren yakalanmadı? (Hoş daha önce sınırdan girişleri gösteren videolar da ortaya çıktı. Fark eden bir şey olmadı.) 'Saldırı başladıktan sonra Heronlar bölgeye gitti' deniyor. Ama çarpışmalar henüz başlamamış bile. Mevzilere atılan bombaları, kaçarken avlanan çocukları anbean görüyoruz. Heronları sadece seyretmek için mi aldık ki, müdahale edilemiyor? Uygunsuz hava şartları münasebetiyle taarruz helikopterleri bölgeye ulaşamıyor. Maazallah savaşa girecek olsak havanın günlük güneşlik olmasından başka çaremiz yok mu? Yağışlı bir günde ülkemizi teslim alabilirler mi?
Sarıyayla Karakolu basıldığında benzer şeyler duymuştuk. Sivil sağlık personeli ve ambulansların takviye birliklerden saatlerce önce yardıma gittiği ortaya çıkmıştı. Hâlâ bu çelişkiyi izah eden bir açıklama yok. Gediktepe saldırısında teröristlerin termal kameralar tarafından tespit edildiği ama 'çoban sanıldıkları' için imha edilmedikleri bölgenin komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya tarafından Başbakan Erdoğan'a brifingde söylendi. O saçma bahaneyi düzelten bir izahat da yapılmadı. Reşadiye'de de sisten dolayı teröristleri takip edememiştik. Sis yalnız bizim gözümüze mi iniyor? Onların hareket kabiliyetini sınırlamayan hava şartları, nasıl bizim elimizi kolumuzu bağlıyor? Teknolojik üstünlük ve sayıca fazlalık bizde olduğu halde hem de...
Hepsinden acısı hatalarla yüzleşmeyen, hesap sormayan ve hesap vermeye yanaşmayan bir karargâha sahibiz. Önümüzdeki tablo maalesef hataların tekrarlanmasını kaçınılmaz kılıyor. Zaten de tekrarlanıp duruyor. Son dönemde üst üste yaşadığımız birbirinin kopyası baskınlar bunun sonucu. Aynı delikten ısırılıp duruyoruz. Yüzleşmek bir yana hataları örtbas ediyor görüntüsü yürekleri iyice yaralıyor. 'Medyanın üzerine gittikleri böyle, ya medyanın göremediği noktalarda kim bilir neler oluyor?' düşüncesi zihinleri tırmalıyor. Bunun en somut örneği de yine bir Heron vakası. Üç yıl önce Milli İstihbarat Teşkilatı'nın kaydettiği konuşmada Heronların düşürülmesinden bahseden iki subayla ilgili soruşturmanın başlaması bile üç yılı buldu. Sonuç ne zaman çıkar veya çıkar mı endişeliyiz. Yeni komutan Org. Işık Koşaner'in en büyük hizmeti bu sorunu çözmesi olur. Açık yüreklilikle hataların üzerine giderse yok olan güveni tekrar ikame eder. Aksi halde işimiz zor.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT