Herkes İşine Baksın Değil, Herkes İçine Baksın
Sokaktan, cafeden, meyhaneden, sinema ve tiyatrodan, alışveriş merkezlerinden, tatil yerlerinden, işyerinden hatta camiden kovulduk. ‘Git evde otur ve kendi içine bak’ dedi korona. Başını iki elinin ortasına al ve düşünmeye başla...
Yaşar Süngü, Yeni Şafak gazetesindeki yazısında koronavirüs salgını sonucu evde kalmak zorunda kaldığımız bugünlerde kendi iç muhasebemizi yapmamız gerektiğini belirtiyor:
Böyle diyordu ‘Yedi Güzel Adam’dan biri olan Cahit Zarifoğlu; Herkes kendi işine baksın değil, ‘herkes kendi içine baksın’ böyle daha güzel.
Şimdi herkesin kendi içine bakmasının tam zamanı.
Herkes aynanın karşısına geçecek ve kendine bakacak.
Kusurlarını, yanlışlarını, eksiklerini görecek.
Görmek yetmiyor, tamamlamak için harekete geçecek.
Sağlıklı hastanın, güçlü güçsüzün, gençler yaşlıların, zengin fakirin yanında duracak.
Yani devlet milletin, patron çalışanın yanında olacak.
Bugün ağaların elini cebine atma günü.
**«
Okyanusun ortasında fırtınaya yakalanan bir gemide kimse kendini düşünemez. Kaptan, sadece kendisini düşünmekle kendini kurtaramayacağını bilir.
Gemi battığında herkesle beraber öleceğini bilir ve gemiyi kurtarmanın derdine düşer.
Yine bilir ki gemiyi kurtardığında kendisi de kurtulacaktır.
İşte şimdi tam da bu zaman o zaman.
Yani herkesin kendini değil başkalarını da kendi kadar düşünmesi gerektiği zaman.
Her şey gibi bu fırtına da geçecek.««
Sular durulacak.
Ve gemi suyun üstünde en yakın limana doğru seyredecek.
İşte o fırtına sonrası her şeyin normale döndüğü o zamanda başını dik tutmak isteyenler fırtına esnasında utanılacak bir şey yapmayanlar olacak.
««**
Sokaktan, cafeden, meyhaneden, sinema ve tiyatrodan, alışveriş merkezlerinden, tatil yerlerinden, işyerinden hatta camiden kovulduk.
‘Git evde otur ve kendi içine bak’ dedi korona.
Başını iki elinin ortasına al ve düşünmeye başla; ‘Ben nerde, ne zaman, kime yanlış yaptım’.
Ne diyordu büyük düşünür ve milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy;
Gökten inmez bir de hiç bir şey.
Bütün yerden taşar.
Kendi ahlâkıyla bir millet ölür yahut yaşar.
Eden bulur.
------------------
Pazar hikayemiz de bu olsun; Evde hapis hayatı yaşayıp içimize bakarken belki faydası dokunur!
Harun Reşit Abbasiler döneminin en parlak devrini yaşatan halife olarak bilinir.
Harun Reşit zamanında Bağdat dünyanın en gözde şehriydi ve bu zenginliği masallara bile ilham kaynağı olmuştu.
‘Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz’ derlerdi.
Rivayet edilir ki adaletiyle ünlü Halife Harun Reşit’in bir bahçesi varmış.
O bahçesinde de çok sevdiği bir de gül fidanı.
Bir gün bahçıvanına şöyle demiş:
- “Bu fidana gözün gibi bak! Güzel bir gül tomurcuklanıp da açıldığında bana haber ver.”
Tomurcuklar çıkmaya başlamış. O güzelim tomurcuk açmış ve insanın bakmaya kıyamayacağı kadar güzel bir gül oluvermiş. Bahçıvan hemen gidip halifeye haber vermeliyim, diye düşünürken kuşun birisi o gülün üzerine konup yapraklarını gagalamaya başlamış.
Bahçıvan bağırmış kuş kaçsın diye. Ama nafile! Mahvolmuş o nadide çiçek.
Nasıl haber versin halifeye? Yalan söylemiyorum ya, demiş bahçıvan. Gider anlatırım durumu olduğu gibi.
Varmış Harun Reşit’in huzuruna. Anlatmış durumu gözyaşları içinde!
Halife büyük bir olgunluk içinde dinlemiş ve tek bir cümle sarf etmiş:
- “Eden bulur!”
Ayrılmış huzurdan bahçıvan. Aradan zaman geçmiş.
Bir gün görmüş ki o kuş bir yılanın ağzında can vermiş aynı bahçenin içinde.
“Allah’ım sen ne büyüksün” demiş ve soluğu halifenin yanında almış. Durumu anlatmış.
Halifenin dudaklarında yine aynı cümle:
- “Eden Bulur!”
Aradan bir süre daha geçmiş. Bahçıvan bahçede yürürken o yılan ayağına dolanmaz mı?
Kendisini sokacağından korkan bahçıvan, kafasını bedeninden ayırıvermiş yılanın elindeki kürekle.
Gene halifenin yanına koşmuş. Anlatmış durumu ve gene aynı cevabı almış:
- “Eden Bulur!”
Eyvah demiş bahçıvan! Edip de bulma sırası bana geldi!
Gerçekten de öyle olmuş. Bahçıvan kendisinden beklenmeyecek kötü bir iş yapmış.
Halife de onu cezaya çarptırmış. Çarptırılmış çarptırılmasına ama gel gelelim bizim bahçıvan durmaz yerinde.
Bir tek şey istermiş ısrarla: Halifeyle acilen görüşmek.
Sonunda çıkarmışlar halifenin huzuruna:
- “Sana haksız bir ceza verildiğini mi düşünüyorsun?” demiş halife
- “Hayır” demiş bahçıvan. Benim derdim o değil. Ben bu cezayı hak ettim.
Ancak bana ceza verdiğiniz için ettiğini bulma sırası size gelecek. Sizin başınıza bir şey gelmesini istemem.
Halife, bahçıvana hak vermiş ve affetmiş.
HABERE YORUM KAT