1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. SURİYE

  4. Her Türlü Acıya Rağmen, Çocukları Ağlamayan Şehir: Halep
Her Türlü Acıya Rağmen, Çocukları Ağlamayan Şehir: Halep

Her Türlü Acıya Rağmen, Çocukları Ağlamayan Şehir: Halep

Halep’in çocukları her türlü acıya rağmen artık ağlamıyor…

17 Aralık 2016 Cumartesi 09:09A+A-

HAKSÖZ HABER

İran, Esed ve Rusya’nın vahşi saldırılarına maruz kalan; açlık, ölüm ve katliamlar altında doğup büyüyen Halep’in çocukları artık kurşun yarası da olsa, bir uzvu da kopsa artık ağlamıyor.

Halep’in çocukları ameliyatlarına narkoz yerine Kur’an okuyarak giriyor. Halep’in çocukları ağlamıyor, annelerini teskin ediyor.

Halep’in çocukları tüm katil devletlerin silahlarına ve vahşiliklerine rağmen büyüyüp geri döneceğiz diyor.

Halep’in çocukları tarihe birer kahraman olarak yazılıyor…

cqlmumdweaal78l.jpg

19 Ağustos 2018'te Ahmet Yasin Elki Tarafından Ümran Daqniş İçin Yazdığı Makale:

Halepli Ümran Daqniş daha 5 yaşında…

Esed’in, İran’ın, Rusya’nın, ABD’nin, Hizbullah’ın, IŞİD’in ve PYD’nin zulüm üstüne zulüm gerçekleştirdiği Suriye’nin Halep kentinde biraz önce Esed ve Rus ordularının ölüm kusan jetlerinden atılan bir bomba ile mezara dönen bir evin enkazlarının altından çıkarıldı. Annesini, babasını ve kardeşlerinin bırakıldığı o mezardan sadece kendisi çıkarılabildi.

Ümran, bir ambulansın arkasındaki soğuk sedyeye bırakıldığında kana, toza, acıya ve kayba rağmen ağlamadı, konuşmadı ve bağırmadı…

Ağlasaydı eğer, emperyalistler ve uşakları tarafından yapılan saldırılar, bombalamalar ve işkenceler sonucu her gün yüzlerce kişinin can verdiği bir İslam ülkesinde; anne-babasını kaybetmiş ve mezardan çıkarılmış ve de buna ağlayan bir çocuktan öte bir şey olmayacaktı.

Konuşmadı da… 6 yıldır bunca zulme ve yüzbinlerce kurbana rağmen suskunları oynayan, İrancılık, Esedçilik ve mezhepçilik yapan komplo soslu analizler üzerinden bu zulmü perdeleyen kişilere karşı kullanacak kelimesi kalmamıştı.

Bağırmadı… Bağırsaydı, birisi onun sesinin duyup, ona “direniş hattına zarar veriyorsun” diyecek ve üzerine bomba atacaktı.

Bağırmadı, çünkü, aklına 6 yıl önce Dera’nın duvarlarına özgürlük yazıları yazan ağabeylerinin başlattığı onurlu direnişi, birilerinin yaptıkları analizlerle kirletmesinden korktu.

Ümran, daha 5 yaşındaydı…

Herşey O doğmadan önce başlamıştı…

İlk sütünü bombalar altında bebeğine ondan ayrılmamak adına sımsıkı sarılarak kucaklayan annesinden içmişti…

İlk ninnisi, bombalar altında can veren kardeşleri ve amcaları için okunan ağıtlardı.

Ümran ölümden korkmuyordu…

Annesi ona, tüm zulümlere, duyarsızlıklara ve hainliklere rağmen Allah’tan “Başka Kimsemiz Yok” diyerek direnişi seçen ve birer beyaz kuşun kanadında cennetlere uçan Abdulkadir Salihleri, Hamzaları, Zahranları ve binlerce diğer kahramanı anlatmıştı.

Ümran o soğuk sedyede, üstü başı kan toprak içinde dünyaya ve bizlere acıyarak baktı. Ağlamadı. Sadece sustu.

Belki bu defa diyerek…

Ümran yerine ağlamak bize düşer.

Ümran yerine bağırmak da.

Gazete köşelerini, kürsüleri ve ekranları tutmuş Ümran’ın katillerini hala meşrulaştıran yerli şebbihaları ve İrancıları afişe etmek ve onların yüzüne Ümran adına tükürmek bize düşer.

Suriye Müslümanlarının onurlu direnişini satılmış kalem ve dilleriyle kirletenlerin yüzlerine de Ümran adına tükürmek bize düşer.

Bunca zulme rağmen, kirli ilişkileri, rantları ve mezhepçilikleri adına susmayı tercih edenlerin yüzüne tükürmek de Ümran adına bizlere düşer…

Yoksa Suriye’nin Ümran gibi nice saf çocukları, bebekleri ve kahramanları öte dünyada bizim yüzümüze tükürür.

Vel hasıl...

Naci El-Ali'nin Hanzalası yüzünü dünyaya döndü... Dünyanın ona bakacak yüzü yoktu...

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT