"Her şeyin aynı kalması için her şeyi değiştiren CHP"
M. Garip Tanyıldızı, seçim sonuçlarının CHP'deki yansımalarını tartışırken "değişim" söylemlerinin sağlam bir zeminden güç almadığını ifade ediyor.
M. Garip Tanyıldızı / Akşam
Muhalefetteki iktidar ve değişim sorunu
Seçim yenilgisinin ardından ana muhalefet partisi CHP'nin Genel Başkanı ve Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu kamuoyundaki beklentinin aksine istifa etmedi.
Bunun yerine sadece partinin yönetim mekanizmasındaki kadroları kısmen değiştirdi hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğine yönelik sinyaller verdi.
CHP'de Kılıçdaroğlu sonrası için adı en çok geçen Ekrem İmamoğlu, seçimin hemen ertesi gününden başlayarak "değişim" talebini gündeme getirdi.
Ancak bu çıkış şimdilik aks-i seda bulmadı.
Söyleminin dozunu artırdı ama henüz bir etki gösteremedi.
İmamoğlu'nun "değişim" talebinin karşılıksız kalmasının tek sebebi Kılıçdaroğlu'nun yıllardır tahkim ettiği parti içi diktatörlük veya oligarşi engeli değil.
İmamoğlu'nun "değişim" söylemi siyaseten bir muhteva, yön ve anlamdan yoksun.
İmamoğlu "Değişim sadece kurul ile olmaz." dedi.
Ama değişimin ne ile olacağını söylemedi.
"Değişim" derken seçim sonrası parti tabanında dillendirilmeye başlayan CHP kodlarına dönüşü mü yoksa hafızalardan silinmeyen CHP kimliğinden tamamen bir kopuşu mu kastediliyor belirsiz.
İmamoğlu'nun mevcut söylemi değişimin "kişi" ile olacağını sandığını gösteriyor.
Oysa önümüzde, ibret verici bir Kılıçdaroğlu örneği var.
CHP'de 2010'da partinin başındaki "kişi" değişti.
Kemal Kılıçdaroğlu geldi.
Önder Sav, Kemal Anadol gibi ulusalcı isimlerin öne çıktığı parti yönetimi ve vitrini değişti.
Faik Öztrak'tan Özgür Özel'e, Selin Sayek Böke'den Eren Erdem'e, Sezgin Tanrıkulu'ndan Mehmet Bekaroğlu'na amorf bir yapı oluştu.
Delegeler değişti.
Kılıçdaroğlu'na yakın isimler istihdam edildi.
Parti teşkilatı değişti.
Canan Kaftancıoğlu'nun şahsında zuhur eden aşırı ideolojik/marjinal bir yapı kuruldu.
Söylem ve üslup bir süre devam etti ama sonra o da değişti.
Katı laik ve seküler tarzın yerini görüntüde -CHP'de mümkün olduğu kadar- helalleşme söylevleri aldı.
Bu tarz değişikliği partiye pek nüfuz etmeyip Kılıçdaroğlu ile sınırlı kalsa da (o bile zaman zaman özüne döndü) CHP'de birçok şey değişti.
Peki, CHP değişti mi?
Halk bu soruya "Hayır" cevabını verdi.
CHP değişmedi.
"Değişmeyen tek şey değişimdir" diyen Herakleitos'u haksız çıkarırcasına "Her şeyin aynı kalması için her şeyi değiştirdiler."
Bilhassa seçimden sonra gördük ki "CHP zihniyeti" yine bildiğimiz gibi.
Tek adam, parti içi oligarşi, kurultaylar, ayak oyunları, halka rağmen halkçılık vs.
Bugün yeniden "değişim" konuşuluyor.
Sonunu bildiğimiz hikayenin tekrarına şahitlik etmek üzereyiz muhtemelen.
Karl Marks'ın "Tarihte her şey iki defa yaşanır. İlkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak" şeklindeki meşhur tespitini tam burada hatırlamamak ne mümkün...
Olması gereken bu değişim anlayışının değişmesidir.
Ya da belki Herakleitos yanılmıştır.
Aslında hiçbir şey değişmiyordur.
HABERE YORUM KAT