1. YAZARLAR

  2. Hilal Kaplan

  3. Her şey çook güzel olacak
Hilal Kaplan

Hilal Kaplan

Yazarın Tüm Yazıları >

Her şey çook güzel olacak

26 Şubat 2014 Çarşamba 12:54A+A-

Belki duymuşsunuzdur, 'symphorophilia' diye bir rahatsızlık var. Türkçeye nasıl tercüme edildiğini bulamadım. Trafik kazası veya yangın gibi felaketler karşısında haz alan kişilere deniyor.

17 Aralık'tan beri, belli periyotlarla sosyal medyada, camiaya yakın bazı gazetecilerin de bu rahatsızlıktan muzdarip olabileceğini sanıyorum. Zira olur olmaz yerde bir bakmışsınız yine hesaplarından 'Her şey çook güzel olacak' yazmışlar. Ertesi gün de genelde ya yeni bir operasyon olmuş ya da kaset çıkmış, ülke gündemi alt üst olmuş ve onlara göre 'çook güzel şeyler' olmuş.

Bu arada maksat memleketin selâmetinden çok kendini savaşçısı gördüğü cephenin kazanması olunca, döviz mi fırlamış, faizler mi artırılmış, yine vatandaşın cebinden ödenecek bir ekonomik dalgalanmaya mı yol açılmış, ülkenin prestiji mi sarsılmış, şantaj-montaj işleri etrafı mı kuşatmış, halk kesimlerinin birbirine duyduğu güven tarûmar mı olmuş, umrunuzda olmuyor. 'Yeter ki bir şeyler 'patlasın' da keyfimizi bulalım' şeklinde hayat devam ediyor. Üstelik bu ruh hali sandığımızdan daha da yaygın.

Türkiye tarihinin en büyük dinleme skandalının ortaya çıktığı gün, o dinlemeleri üstlenircesine gündem değiştirmek için Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen bir kaset piyasaya sürüldü. Ayşenur Arslan'dan Mehmet Faraç'a kadar pek çok Ak Parti karşıtı gazetecinin bile montaj olduğuna hükmettiği bu kaset üzerinden iş yine döndü dolaştı ve 'hükümetin meşruiyetinin bittiğine' geldi.

Başbakan Erdoğan'ı 'Yüce Divan'da yargılatma arzusunu artık gizlemeyen çünkü 'demokratik ve meşru' yollardan iktidar olamayacağını bilen, 'Belki şehre bir ara rejim gelir, biz de yolumuzu buluruz' kafasında olduğu için her türlü çeteyle ittifak etmeye hazır olduğunu hissettiren CHP kasedin üzerine atladı.

Kılıçdaroğlu, kasetle düşürülen Genel Başkan'ın koltuğunda oturduğu için, Başbakan'ın da kasetle düşürülebileceğini sanıyor olmalı ki, Başbakanlık'tan kasetin montaj olduğuna dair resmî açıklama gelmiş olmasına aldırmadan, parti grup toplantısında iştahla o kaseti dinletiyor.

İki yıl önce CHP gibi partisi kasetle dizayn edildiğinde 'okyanus ötesi'ni işaret etmiş Bahçeli de aynı tuzağa düşüyor.

En garibi, daha dün lider kabul ettiği Öcalan, montajlanmış bir kasetle hedef alındığında feveran eden Demirtaş da kaseti gerçek kabul edip, Erdoğan'a 'yargılanacaksın' sopasını gösteriyor. Şantajla montajla siyasete müdahale edenler hakkında iki hafta önce sarf ettiği bütün ilkesel sözlerini bir güzel yutuyor.

Dün, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Salihoğlu, yaptıkları ön incelemenin sonuçlarını açıkladı. Buna göre ortada silahlı terör eylemi ya da terör planlaması olmadığının görülmesine rağmen, üç yıldan fazla bir süredir birçok kişi hakkında iletişimin denetlenmesi ve kayda alınması ile fiziki ve teknik takip kararları alınmış. Bu kapsamda telefonlar dinlenmiş, ortam dinlemesi ve fizikî takip yapılmış. Başsavcı toplam dinlenen kişi sayısını 2.280 olarak açıkladı; yazıyla iki bin iki yüz seksen!

Ama bir bakıyorsunuz, pek çok açıdan uluslarası kriterlerle örtüşen MİT yasası karşısında 'muhaberat devleti' diye feryat edenlerden, devleti muhaberat alanına çevirenlere karşı çıt çıkmıyor. Ana muhalefeti de aynı çizgide, yavru muhalefeti de. Varsa yoksa Erdoğan, 'meşruiyeti bitti' diye vura vura bitiremedikleri Erdoğan, sandıkta asla yıkamayacaklarını bildikleri Erdoğan...

Bu 'Her şey çook güzel olacak' familyasının göze alamayacağı hiçbir rezalet olmadığından, patlattıkları her sansasyon ile biraz erken açık ettikleri 'Ak Parti'yi kapatma davası' cephesine yığınak yaptıklarını düşünüyorum. Sözü her fırsatta 'meşruiyete' getirmeleri de bundan. Üstelik Ak Parti'yi kapatmalarına da gerek yok; üzerine o gölgeyi tekrar düşürseler kâfî.

Refah'ın kapatılması sürecinde verdiği röportajda Gülen'in izah ettiği gibi:

'Refah Partisi'nden kurtulmak isteyenler için kapamak bir iştir. 5 sene de bunlar seçme seçilme hakkını kaybederler (...) Bunu yapmak isteyenlerin kendileri açısından, makul olanı Refah'ı kapatmamak, mahkemeyi devam ettirmek, mahkeme devam ederken seçime girmek. Seçim sath-ı mailine girilirken Refah'ın mahkemesinin devam etmesi, Refah'a olan güveni sarsar, kapatılacak bir parti mülahazası hasıl eder, oy verilmez ona. Daha demokratik bir yolla... Fakat o oylar Refah'a yakın partilere kayar büyük ölçüde, maksat hasıl olur.'*

Maksat hasıl olur, her şey çook güzel olur; değil mi 'merkez'?

*Tam metin: http://tr.fgulen.com/content/view/1475/15/

Yeni Şafak

YAZIYA YORUM KAT