“Her şey Atatürk’e göre, Atatürk için ve Atatürk tarafından”
30 Ağustos ile tekrar hortlayan Kemalizmin baskıcı yapısından bahseden Kenan Alpay, bütün hayatı Atatürk kültü ile özdeş kılan hastalıklı kafaların, sapkın kişiliklerin “hep birlikte coşun, hep beraber sevinin” talimatlarının ardındaki niyeti yorumluyor.
Kenan Alpay'ın yazısı:
Vesayet ideolojisi ve kadroları hala tam tekmil ayakta. Fert ve aileyi, toplum ve siyaseti resmî ideolojiye göre terbiye etme ve milimetrik hesaplarla hizaya çekmek teamülünde hiçbir değişiklik yok. Baksanıza sevinç, heyecan, öfke gibi hemen bütün duyguların ne zaman ve ne şekilde yaşanacağına dair sert ve buyurgan emirler, telkinler, yönergeler toplumun sırtında bir kırbaç gibi iş görüyor hala.
Bağnaz, fanatik ve dogmatik bir dayatma itirazsız bir biçimde sürüp gidebilir mi? Biz bu tür fanatik ve dogmatik dayatmalara sadece 30 Ağustos Zafer Bayramı vesilesiyle değil 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 10 Kasım ve daha pek çok gün ve hafta vesilesiyle hep muhatap olacağız. Millî Mücadele’yi oluşturan ilkeleri de öncü kadroları da Ulu Önder Atatürk’e ve onun mutlak ve kutsal kitabı Nutuk’a göre kabullenmeyenlerin vay haline! Çünkü “her şey Atatürk’e göre, Atatürk için ve Atatürk tarafından” adında modern bir totemizm bütün ülke ve toplumu öylesine sıkıca kuşatmış ki itiraz edene asla hayat hakkı tanımıyor.
Bitmeyen Şükran Borcu
Usulüne uygun yapılan her tartışma ülke ve toplumu olgunlaştırır, ileri götürür. Ancak bu ülkede siyasi veya tarihi bir konuyu tartışmaya açmak kamplaşma, kutuplaştırma ve bölücülük yaftasıyla derhal bastırılıyor. Hele hele Ulu Önder Atatürk’ü ve devletin resmî ideolojisi Kemalizmi tartışmak, yanlış ve çelişkilere dikkat çekmek, yalan ve çarpıtmalara itiraz etmek, işlenen zulümleri kınayıp ayıplamak daha en baştan linç edilmeyi göze almak sayılır. Bize ancak Atatürk’ü övme, sevme, sadakat bildirme bahsinde anma ve anlatma hakkı tanınıyor. Kemalizm’in eşi benzeri bulunmaz bir mucize olduğunu anlatmak, bütün dünyayı kendisine nasıl hayran bıraktığına ilişkin örnekler bulmak teşvik ediliyor sadece. Fert ve toplumun üzerine yazılan vazife ise Atatürk’ü minnetle, şükranla, saygı ve sadakatle anmaktan ibaret. Ulu Önder’e karşı hiç bitmeyen bir şükran borcu, asla tükenmeyen bir sadakat yazılmış üzerimize.